Aynı Ruhun İki Farklı Yüzü: Dr. Jekyl ve Mr Hyde

Utterson bu durumdan şüphelenmiş ancak yine de duruma anlam verememiştir. Ancak kuzeni Richard Enfield’la yürüyüşe çıktıkları bir gece, Enfield ona Soho’daki bir evin kapısını gösterir ve o evde yaşayan tuhaf görünümlü, kaba saba bir adamın bir gece bir kız çocuğunu çiğneyip geçtiğini, dahası yaptığı bu çirkin davranıştan hiç utanç duymadığını, ancak etraftaki insanların polis çağırmaları üzerine kızın ailesine para vermeyi kabul ettiğini, daha sonra bu evin kapısından içeri girip elinde Dr. Jekyl’ın adına yazılmış bir çekle ödeme yaptığını anlatır. Bu olay Utterson’ın ilgisini çeker ve dostu Hyde’ın pek önemsediği bu tuhaf arkadaşını merak eder. Edward Hyde ismindeki bu genç adamı görmeye gittiğinde, onun yüzünde herkes tarafından fark edilen tuhaf ve sebepsiz çirkinliği, vücudundaki anlatılamaz orantısızlığı o da fark eder ve dehşete düşer. Daha sonra Hyde’ın Soho’daki evinin, Dr. Jekyl’ın ev ve laboratuvar olarak kullandığı yapının arka tarafı olduğunu keşfeder ve uşağı Poole ona, bu tuhaf adamın kendine ait bir anahtarı olduğunu, istediği zaman laboratuvara girip çıktığını söyler. Kafası iyice karışan Utterson ara sıra dostu Jekyl ve Dr. Lanyon’la buluşup yemek yemesine, keyifle sohbet etmesine karşın dostunda bir tuhaflık olduğunu sezer. Ve Edward Hyde’ın giderek vahşileşen davranışları üzerine, Dr. Hastie Lanyon da, Utterson da korkunç gerçeklerle karşı karşıya gelirler.

Dr-Jekyl-Bay-Hyde-1

Roman oldukça kısa olmasına karşın, hikâyeyi farklı bakış açılarıyla ve gerilimi her daim yüksek tutarak okura aktarıyor ve en sonunda Dr. Jekyl anlatıyor kendini. Dr. Jekyl’ın samimi ve tamamen sosyolojik ve psikolojik gözlemlerinin sonucu olan bir duruma, her insanın içinde var olan iki başlılık durumuna, iyiyle kötünün ayrımını inceleme merakına bilimsel yöntemlerle kendi laboratuvarında getirdiği izahatı ve bunun sonuçlarına nasıl katlanmak zorunda kaldığını anlattığı mektubu, okuru derinden sarsıyor. Dr. Jekyl ve Mr. Hyde’ın hikâyesini çok iyi bilen biri bile zaman zaman şüpheye düşüyor, olayların gerilimine kendini kaptırıyor ve Jekyl’ın anlattıklarında kendini bulabiliyor. Kimi edebiyat eleştirmenlerine göre Stevenson bu eserini kokain ya da bir tür halisünatif mantarın etkisinde yazmış, kimisine (ve kendi eşine) göre de hasta yatağında (belki kullandığı ilaçların etkisiyle) yazmış. Ama ne olursa olsun, sanırım Dr. Jekyl ve Mr. Hyde gibi insanın tabiatına dair bu kadar doğru tespitlerle dolu bir başka eser başka türlü de kaleme alınamazdı.

Eserin 1931 uyarlaması ve başrol oyuncusu Fredric March

Eserin 1931 uyarlaması ve başrol oyuncusu Fredric March

Elbette böyle önemli bir eser hem birçok yazara ve sanatçıya ilham kaynağı olmuş hem de birçok uyarlaması yapılmıştır. Aralarında Christopher Lee, John Hurt ve Ian Holm gibi çok büyük isimlerin bulunduğu birçok tiyatrocu tarafından radyo piyesi olarak kaydedilmiştir.  Ayrıca aralarında kısa filmler de olmak üzere 120’den fazla sinema ve sahne uyarlaması bulunmaktadır. Bunlar arasında, 1931 yapımı Rouben Mamoulian filmi olan ve başrol oyuncusu Fredric March’a En İyi Yardımcı Oyuncu akademi ödülünü kazandıran film, birçok eleştirmene göre en iyi uyarlamalardan biridir. Ancak benim şahsi favorim, Wizard of Oz ve Gone With the Wind gibi unutulmaz eserleri de başarılı bir şekilde beyazperdeye uyarlamış olan usta yönetmen Victor Fleming’in yönettiği, başrollerinde Spencer Tracy ve Ingrid Bergman gibi harika oyuncuların yer aldığı 1941 yapımı filmdir. Film oldukça bağımsız bir uyarlama olarak karşımıza çıkıyor ve senaryosu John Lee Mahin’e ait olan bu filmde, Dr. Jekyl’ın sevimli nişanlısı Baetrix ve güzel barmaid Ivy gibi iki kadın karakterle de tanışıyoruz. Jekyl ve Hyde’ın ayrımı, Spencer Tracy tarafından başarılı bir şekilde veriliyor ve özellikle dönüşüm anları (çekim teknikleri konusunda, filmin 1941 yapımı siyah beyaz bir uyarlama olduğu unutulmadan) seyirciyi oldukça etkiliyor.

Eserin 1941 uyarlaması ve Dr. Jekyl rolünde Spencer Tracy

Eserin 1941 uyarlaması ve Dr. Jekyl rolünde Spencer Tracy

Dr. Jekyl ve Mr. Hyde, hikâyeyi bir şekilde popüler kültürden takip ederek öğrenmiş olanların mutlaka okuması gereken bir eser. Sonrasında da dilediğiniz uyarlamayı açıp seyredebilirsiniz. Etkisinden uzun süre çıkamayacağınızın garantisini verebilirim.

Son olarak da sizlerle, yazının başlarında hatırlattığım Looney Tunes bölümlerinden, Bugs Bunny’nin Dr. Jekyl’la karşılaştığı “Hyde and Hare” adlı bölümü paylaşmak isterim. Benim en sevdiğim ve en çok korktuğum, korkuyla karışık o coşkuyla seyrettiğim bölümlerden biriydi.

Keyifli okumalar, keyifli seyirler dilerim.

Yorumlar