Şimdi ve Sonsuza Kadar: Forever

Yalan Rüzgarı’nı hatırlayanınız var mı aranızda? Peki ya Dallas? Hatta kocaman neslin Junior’ın kısaltması olmasına rağmen; CEYAR diye tanıdığı merhum Larry Hagman tanıyan? Kendisi bir döneme ahlaksızlığın, kahpeliğin, şeref bozukluğunun dersini dibine kadar vermiş abimizin canlandırdığı karakter. Bonanza, Dr.Kimble, Love Boat, Mission Impossible ve daha nice klasik.

Ben çocukken rahmetli anneannem, teyzem, annem ve ben televizyonun başına geçer. Can (john), Victor, Nikki ve diğerlerinin macerasını daha o yaşta büyük bir tutku ile izlerdim. Zengin ve sosyal olarak yüksek bir zümrenin arasındaki “kim kime, dum duma” ilişkiyi anlatan bir pembe diziydi, Yalan Rüzgarı. Fakat yalan yok ben çok severdim. Bakın abartmıyorum, dizideki sağlam karakteri ve en zengin karakter olması itibari ile Victor hala idolümdür bir yerde. Hele Jeanne Cooper’In canlandırdığı ekibin en ağı topu ve büyük entrikacısı Katherine Chancellor var ki; güçlü Türk kadınına örnektir kendisi hatta idoldür. Hey gidi günler diyenler için buyurun; Yalan Rüzgarı Jenerik Müziği.

224174-the-young-and-the-restless

Sonra soluksuz bir şekilde izlediğim Mission Imposible vardı, her bölüm kelimenin tam anlamı ile ekran karşısına çivilenirdik. A Takımı ile icat yapmayı, Mcgyver ile ataştan silah yapmayı, Kara Şimşek ile ise sahip olduğumuz nesneler ile bağ kurulabileceğini öğrendik.

İşte diziler bir zamanlar hayatımızda şimdi olduğundan daha fazla ve anlamlı yerler tutuyordu önceleri. Çünkü o zamanlar; TRT 1 bizim şimdi satın aldığımız paralı kanallar gibiydi, eğlence beyaz cam’dan ve onun yarattığı kurgulardan geliyordu. İlk fanstatik dizilere bakıyorsunuz (ciddi ve elle tutulur olanlardan bahsediyorum); Herkül, Zeyna ve çok dandik bir uyarlama olmasına rağmen kendini izlettiren Conan.

Bunlar zamanın ve maliyetinin gereği ile yapılmış çok iyi işler. Biri fantastik kurgu bir karakterden esinlenerek uyarlanmış bir dizi, diğer ikisi de Yunan mitolojisi gibi sağlam bir mit’ten esinlenilerek yaratılmış. İnternetten baktım da, bu üç dizide “low budget” kategorisinde yani maliyeti bölüm başına yüz bin dolar ve aşağısı geçen hafta yazdığım yazıyı hatırlıyorsanız Penny Dreadful’un bütçesi bölüm başına bir milyon dolar idi. Görüyorsunuz ya, bu kadar bütçe ile böyle güzel ve çocukluğumuzda yer eden işler çıkıyordu o zamanlarda. Şimdilerde ise bunun beş katı bir bütçe ile çekilen diziler, sezon arasında yitip gidiyor, bazıları hakikaten çöp oluyor.

Benzer Yazılar

Yorumlar