Cindy Sherman – İstediğimiz Kişi Olabilir miyiz?

Cindy Sherman, Amerikalı bir sanat fotoğrafçısı ve yönetmendir. Ancak bu tanımlama onun için hiç de yeterli değildir. Günümüzde İstanbul’da dahil olmak üzere dünyanın her yerinde milyonlarca fotoğraf sanatçısı sergi açmak ve kendilerini kanıtlamak için çaba harcamaktadır. Aralarından bazıları gerçekten görmeye değecek derecede sanatı size sevdirebilecekken; bazıları sanat kaygısı içerisinde yalnızca eski sanatçı ve eserlerin taklitleri olmaktan öteye geçemeyip yok olup giderler. Bazıları da tabii hak ettikleri değeri görmenin yakınından bile geçemezler. Bunları söylüyorum, çünkü Cindy Sherman bana göre bu kategorilerin hiç birine girmiyor. 1977 yılında başlattığı fotoğraf çalışmasıyla sanat kaygısı gütmeden sanatsal eserler yaratıyor ve bunlar çoğu zaman anlamamaktan yakındığımız eserler gibi de değil. Kendisi de verdiği röportajlarda fotoğraflarının sanatsal olmasını istemediğini söyleyerek kaygı gütmediğini kanıtlamış oluyor. Sherman, gerçekten bir şeyler anlatmak istiyor ve bunu da fotoğraflarına başarıyla yansıtıyor.

cindy-sherman-b12

Cindy Sherman, meşhur Untitled Film Stills (İsimsiz Film Kareleri) çalışmasını oluşturan 70 siyah-beyaz fotoğraf karesini 3 yıl gibi bir sürede çekiyor. Bütün fotoğraflar adeta bir film karesiymiş gibi görünüyor olmasına rağmen kesinlikle hiçbiri bir film karesi değil. Ama bu durum fotoğrafların birer hikayelerinin olmadığı anlamına gelmiyor. Sherman, her fotoğraf için ayrı bir senaryo hazırlıyor ve hepsinde de kendisi modellik yapıyor. Jest ve mimiklerinden, duruşuna kadar her şey bir anlam taşıyor. Bazen biriyle konuşuyor, bazen bir olaya tepki veriyor. Tek bir şey sabit: Kamera yokmuş gibi davranıyor ve böylece iş gerçekten de bir fotoğraf olmaktan çıkıp sinematik bir görüntü halini alıyor. Mekanlar da buna göre seçiliyor. Sıradan mekanlardan uzak duruluyor, her bir fotoğraf senaryosunda kendi içerisinde uyumu yakalamalarını sağlayacak şekilde birbirinden farklı iç ve dış mekanlar seçiliyor. Genellikle “noir” bir havaya sahip olunmasında bu mekanlar fazlasıyla fayda sağlıyor. Böylece fotoğrafların çok az ortak noktası olması sağlanıyor.

Fotoğrafların her birinde, birbirinden farklı kadın stereotipleri oluşturuluyor ve Cindy Sherman onların kılığına bürünüyor. Bu kadınları oluştururken genel olarak amaç olumlu-olumsuz eleştiriler yapmak oluyor. Kadın stereotiplerini seçerken, hem her yerde görebileceğimiz hem de hiç göremeyeceğimiz tipler seçmeye çalışmış Sherman. Daha önce de belirttiğim gibi, yalnızca bu kadınların dış görünümlerini taklit etmiyor, davranışlarını da taklit ediyor. Fotoğraflarında kullandığı mimiklerin hepsi rollerle uyumlu şekle bürünüyor. Kullandığı tepkiler de oldukça ilgi çekiyor. Çünkü fotoğraflar yorumlanmaya çalışıldığında, herkes fotoğraftaki tepkiyi farklı şekillerde yorumluyor. Örneğin “İsimsiz Film Karesi No:21″‘de Sherman, 60’lı yıllardan bir kadının rolüne bürünüyor ve fotoğrafta yine o garip tepkilerinden birini kullanıyor. İnsanlar fotoğrafı anlamaya çalıştığında, bazıları Sherman’ın birinden iğrendiğini, bazıları kızdığını, bazıları korktuğunu, bazıları ise yalnızca güneşten rahatsız olduğunu söylüyor. Yani Sherman’ı anlamak hem çok kolaylaşıyor, hem de bir o kadar zorlaşıyor.

Her bir fotoğrafı incelemek yerine genel bir açıyla bakmaya çalışanlar da olmuş tabii. Geniş bir çerçeveden bakıldığında, Sherman’ın kadınları tektipleşmekten kurtarmaya ve onlara farklı fikirler vermeye çalıştığı düşünülmektedir. Herkese benzemek ve hayatları boyunca hiç kendi sınırlarından dışarı çıkmamak yerine, kadınlara kendi karakterlerini istedikleri zaman yeni baştan kendilerinin yaratabileceklerini anlatmaya çalışmıştır. Bu da o döneme göre bayağı feminist bir yaklaşımı gözler önüne getiriyor. Ayrıca sadece kadınlara değil; herkese insanların sizi, sizin istediğiniz gibi okumlayabilmelerini sağlayabileceğinizi anlatarak, toplumda kendi iplerinizi kendi elinizde tutabileceğinizi söylemeye çalışmış. Bir röportajında “Ruj ve maskara kadınların kamuflajıdır. Makyaj, kadını tanımlayan bir şey değildir; nasıl bir kadın olduğunu tanımlayan bir şeydir. O bir kırmızı ruj kadını mı? Yoksa parlatıcı kadını mı? Makyaja bürünmekten korkmayan birisi mi; yoksa çıplak bir yüzden korkmayan birisi mi? Bir kadının kendini kendi istediği gibi göstermek istediği için makyaj yaptığını söylemesi, güzel görünmek için makyaj yaptığını söylemesinden çok daha zordur” diyerek durumu tüm gerçekliğiyle ortaya koyuyor aslında. Fotoğraflardan da bu çıkarımı sağlayabiliriz: Sherman tüm fotoğraflarda modellik yapmasına rağmen, hiç kendi rolüne bürünmüyor, yani hiç gerçek Cindy Sherman’ı göremiyoruz. Tam olarak o kendisini nasıl bize göstermek istiyorsa öyle görüyoruz onu.

Fotoğraflarının son derece profesyonel bir şekilde çekilmesine karşın, ya kendisi bir şekilde çekmiş, ya ailesinden biri ya da erkek arkadaşı çekmiş. Hatta 48 numaralı fotoğrafın ayarlamalarını bizzat babası yapmış. Bu şartlarda profesyonelliği nasıl sağladığını anlamak oldukça zor, ama sonuç kesinlikle başarılı. İlk kez çalışmaya başladığı zaman olmasa da sonraları eserlerine New York Modern Sanatlar Müzesi’nde yer edinmeyi başarıyor.

Benzer Yazılar

Yorumlar