Patlamalı Çatlamalı Teknoloji Pornosu – Transformers: Last Knight

80’ler ve 90’lar jenerasyonu Transformers’ı çok iyi bilir. Adaletin yegane savunucusu Optimus ile kötülüğün demir çeliğe gelmiş hali Megatron. Transformers 1984 yılında çizgi film hayatına başlayıp oyuncak devi Hasbro’nun oyuncaklarını çıkartması ile dünyada fenomen haline gelmiş bir çizgi film serisidir. Değişik kültürleri olmasına rağmen insansı yaşam tarzları ve hayatları ile o dönem çocuklarının hemen içine işlemiş ve o zamanlar çok benzeri olmayan bir konsept ile beğenilerini kazanıp bugünkü adı ile büyük bir “hype” haline gelmişti. O zamanlar Türkiye’deki sayılı ve kaliteli televizyonlardan olan Star ile evlerimize konuk olmuştu bu robotlar. Optimus’un karizması her yönden içimize işlemişti ve her bölümde dünyayı bir çok beladan kurtarmışlardı. Sonra yanlış hatırlamıyorsam 2008’de Michael Bay’in “ben bunun filmini yaparım” demesi ile çok heyecanlanmıştık. Ben o zamanlar bir otomotiv firmasında stajyerken izlemiştim fragmanını ve çok heyecanlanmıştım. Hiç unutmuyorum. Fakat bugün geldiği hali ile resmen bir teknoloji ve fantezi pornosu olmaktan öteye gidemiyor Transformers: Last Knight

Şimdi minor derecede spoiler geliyor sevgili Kahramanlar haberiniz olsun.

İlk Filmlerden Bu Yana

2008’de ilk Transformers’ı izlediğimde filmi hakikaten çok beğenmiştin. Dönemin dizilerden meşhur olmuş aktörlerinin oluşturduğu ve Shea Lebeouf’un kariyerini oluşturan bir filmdi. Kimse onun kadar parlayamadı üç filmlik seri ile, gerçi oradan da ileri gidemedi ama konumuz bu değil tabii. Konu bütünlüğü olarak insanların uzaylılar ile tanışmasını anlatan ve insanlık tarihine ciddi yaralar veren bir ırkın hikayesini anlatıyordu film. Hem senaryo hem de görsel efekt olarak çokta başarılıydı bana sorarsanız. Bumblebee’nin Sam ile kurduğu dostluk, Optimus’un dünya liderlerini etkileyen karizması tam çizgi filmlerdeki gibiydi zira Optimus bana sorarsanız tam bir Lawful Good.

Transformers: Last Knight

Michael Bay o zamanlara kadar başarılı olarak kabul ettiğim bir yönetmendi zira Island (2005) gibi bir işe imza atmıştı ve yine Scarlett Jahonson’un kariyerini yapmıştı o film ile birlikte. Geride kalan kısımda tabii hasılat rekorları kırılınca arkasında hemen ikinci film geldi. Her kahraman ve fantezi filminde olan şehirlere ve insanlara verilen majör hasarların saçmalığı yüzünden ikinci film daha optimist bir yer olan çöl konsepti ile çekilmişti. Yine burada ilk filmdeki küpün peşinden gidiliyor ve Fallen adı verilen asıl kötünün kötüsü robotun dünyayı aleni şekilde tehdit etmesi anlatılıyordu. Çoğu kişi sevmedi ama ben bu filmi de beğenmiştim, belirli kıstaslar altında. Hatta inanır mısınız az da olsa üçüncü filmin nispeten karanlık havası da çok hoşuma gitmişti Chicago’nun yerle bir olması ve yapılan soykırım filan çok güzeldi.

Fakat ne yazık ki gözü paraya doymayan yapımcıların ve Michael Bay’in doymak bilmez “üretirim ben” egosu yüzünden bugün yazısını yazdığımız 4’üncü ve 5’inci film çıka geldi ki gerçekten birer facia hepsi. Aslına bakarsanız 4’üncü film fecaat olmasına rağmen 5’inci film gerçekten iyi başladı. Nedendir bilinmez Hollywood’un sömürmekten bıkmadığı Kral Arthur miti üzerine kurulmuş bir başlangıç anlatıldı. Zaten filmin güzel olan sadece ilk 10 dakikası idi.

Kral Arthur’un aslında hayal ve vatansever bir genç kral olduğunu anlatan hikaye bize Merlin’in ise bir düzenbaz olduğunu ve ejderha mitinin aslında Cybertron’dan gelmiş bir Transformer sayesinde ortaya çıktığını anlatıyor. Herhalde akıllarına gelen en orijinal fikir bu idi filmde. Zira upuzun iki buçuk saat boyunca başka bir orijinallik yok. Başlıkta da söylediğim gibi hardcore teknoloji pornosu geriye kalan kısım.

Biliyorsunuz Shea LeBeouf 3’üncü filmden sonra Transformers dışında başka işler yapmak istediğini söyleyip ayrılmıştı. Bundan sonra seriye benim şahsi olarak çok beğendiğim bir aktör olan Mark Whalberg gelmişti, bu sefer daha orta halli hatta onunda altında olan bir adamın Transformerlar ile tanışmasına şahit olmuştuk. Bana sorarsanız Whalberg’in seri ile elektriği tutmuştu ama işte ortada bir senaryo olmayınca isterseniz Anthony Hopkins olun bir şey fark etmiyor.

Aslında ben bu filmden ümitliydim her halde, bu sefer toparlar diye düşünüyordum. Ama her boş filmde olduğu gibi fragman yağmuruna tutulunca (bkz. Spider-Man, Batman V Superman) filmin tırt olacağının sinyalini aldım. Son on yılın en büyük film hayal kırıklıkları listesi yapılsa Transformers ilk üçte yer alır gerçekten. Zira ilk film hatta yine dediğim gibi bana göre ilk iki film ne kadar iyi ise sonrası bir o kadar kötü. İşin ilginç tarafı bu biz sinema severlerin hoşuna gidiyor. Bakın şöyle bir gerçek var Transformers babasının hayrına çekilmiyor Mivhael Bay’e öyle babasının hayrına devasa bütçeler verilmiyor. Bu filmler ilginç derece de hasılat yapıyor.

Peki ya Transformers: Last Knight ?

Gelelim filme; YİNE CYBERTRON! Evet bu lavukların ana vatanlarına olan hasreti bitmedi bir türlü. Yani 7 milyarlık dünyada her halde yüz milyon Transformers var çıkıp çıkıp geliyorlar, tutsak ediliyorlar, bir zaman kabulde gördüler ama yok yani evimde evim. Arkadaş siz evde de mutlu oturamıyorsunuz ki? Yani bütün olay zaten Cybertron’da yapılan “ayaklanma” yüzün çıkmadı mı? Siz yuvanızı da paylaşmıyorsunuz, bir de üstüne dünyaya gelip dünyanın huzurunu kaçırıp artistlik yapıyorsunuz, ne güzel dünya gerçekten. Günün sonunda bir grup akıllı robotun her seferinde aynı bokun değişik renklerini sunmasını izliyoruz.

Bu filmdeki tek fark bu sefer Optimus ve Megatron’un tanrısını görebiliyoruz. Bu da Arthur efsanesi ile birlikte ilginç geldi bana açıkçası. Optimus’un bakın çok samimiyetle söylüyorum neden taraf değiştirdiğini filmi izlemem rağmen anlayamadım. Salon biraz sıcaktı ondan mı yoksa Michael Bay’in saçma kurgusuzluğundan mıdır nedir Optimus’un neye bu kadar yükselip “Maker”ının tarafına geçtiğini anlayamadım. Film iki buçuk uzun saat sürüyor ama inanır mısınız neden bu kadar uzun olduğuna dair filmi izleyen kimsenin bir fikri olduğunu düşünmüyorum. Çünkü film bambaşka bir açılış yapıp bambaşka bir kanala girip çok başka bir yere bağlanıyor ve Michael Bay seçilmiş kişi klişesinden sıkılmıyor sevgili Kahramanlar.

Adam her üç filmde bir, bir tane seçilmiş kişi doğuruyor. Lan ne robot ırkıymış arkadaş seçilmişleri bitmedi sürekli birileri birilerini seçiyor. Yani Başta bir küp vardı ondan sonra eski kaynak dendi ilk çağa gidildi, sonra efendim özelleştirilmiş Transformerlar dendi Çin’e gidildi şimdi de orta çağa el atıp diyorlar ki bir seçilmiş daha vardı Chicago başlangıçtı. Bir yorulun lan bu kadar da bağlantısız sallanmaz.

Sonuç?

Şimdi çok başka şeyler söyleyip yazıyı bağlıyorum. Transformers’a gidin; hatta biliyorum çoğunuz öğrencisiniz ama maddiyatınız el veriyorsa IMAX’te gidin çünkü inanılmaz bir deneyim. Müthiş stres attırıyor. İnsan bir deşarj olmuş çıkıyor sinemadan, biraz da yorulmuş. Belki de yukarıda sorduğum hasılat sorusunun cevabı budur ne dersiniz?

Transformers Last Knight bu senin ilk CGI gonzo pornosu, daha devamı da gelir büyük ihtimal ama her zaman ilkler güzeldir. Gidin pişman olmazsınız sadece bir filme değilde teknoloji demosuna gidiyormuş muamelesi yapın. İyi seyirler Sevgili Kahramanlar.

Yorumlar