Vampirliğin Ev Hali: What We Do In the Shadows

Bir çoğumuz, son yıllarda ortalıkta bir vampir furyası olduğunun farkındayız. Bunun olumlu mu? Yoksa olumsuz mu olduğuna dair bir yazı yazmak için burada değilim elbette. Kimilerimiz “Alacakaranlık” türünde romantik(?) vampir romanlarını/filmlerini görüp lanet ederken, bu etki ile birlikte piyasaya sürülen daha başarılı ve biz alt-kültür severlerin damak tadına hitap eden yapımların ortaya çıkması da, bu durumun olumlu yönü sayılabilir.

Evet, konu ne olursa olursun. Ortaya çıkan; kitap, film gibi ürünlerin başarısı bir kenara, ortada değişmeyen tek bir gerçek var. O da; Vampirlerin her halükarda “karizmatik” oldukları. What We Do In the Shadows ise; çeşitli filmlerin bölümlerin bir araya getirilerek oluşturulduğu, klasik bir parodiden öte; Tamamen vampir konseptine odaklanarak, bu karizmayı yerle bir etmek adına yapılmış bir komedisi.

Yönetmen ve Senaristliğini; Jemaine Clement ve Taika Waititi’nin birlikte üstlenip; aynı zamanda filmin başrollerini de, Jonathan Brugh ile paylaşıyorlar. Bu üçlü ile birlikte aynı evi paylaşayan; Ben Frasham’da pek fazla konuşmayan, bol makyajlı ve “ürkütücü” bir vampiri canlandırıyor. Bununla birlikte belirtmek gerekir ki, film Jemaine Clement ve Taika Waititi’nin bir zamanlar kısa film olarak planladıkları, daha sonradan normal olarak, 2012 yılında tamamlanan bir film.

whatweDo7

Biz Burada Ne Yapıyoruz?

Filmin ana teması, aslında bir çok vampir filminde geri plana atılan, büyük ve önemli olaylar neticesinde rutin hayatı değişen o romantik ve karizmatik vampirlerin, bütün bu mühim hadiseler olmaksızın, sonsuz yaşantılarında normalde neler yaptığını, nelerle uğraştıklarını anlatıyor. Filmle ilgili bir diğer konu ise; kendilerini gelişen dünyaya ve teknolojiye çok rahat adapte edebilmiş vampirlerle alay etmek.

Filmimiz, bir grup habercinin “vampirleri” fark etmesi ve bunun üzerine, ilk akla gelen savunma yöntemini kullanarak, boyunlarına bir haç takıp, bizim kafadarların evine gitmesi ile başlıyor. Tabi ki, boyunlarına haç taktıkları için vampirler onlara yaklaşamıyorlar ve insanlara en yakın davranan vampirimiz Viago, bir belgesel çekme fikrine sıcak bakıyor ve olaylar başlıyor.

Vampirlerin beslenme konusunda yaşadıkları sıkıntıları gözler önüne seren ve kendi içlerinde yaşadıkları, ev-arkadaşlığı türünde problemleri anlatmaya başlayan Viago’yu izlerken, bir kamera bulur bulmaz derdini anlatıp, haklarını arayan yurdum insanı gibi hissettim Viago’yu. Besin bulma güçlüğü, davet edilmedikleri yerlere girememek, buna rağmen kaba ve kötü davranmadan, kendi içlerine dönük bir hayat yaşamaları gibi, basitçe “sonsuz hayatın zorluğu”ndan dem vuruyor film bizlere.

50 yıldır başından savdığı bulaşık sırasını, "vampirler bulaşık mı yıkar arkadaş!" sitemleri ile zoraki olarak kabullenen Deacon (Jonathan Brugh)

50 yıldır başından savdığı bulaşık sırasını, “vampirler bulaşık mı yıkar arkadaş!” sitemleri ile zoraki olarak kabullenen Deacon (Jonathan Brugh)

Dostlarımızı Tanıyalım!

Filmin konusuna az çok değindik sayılır. Elbette, ayrıntılı anlatılacak çok fazla olay var fakat bunları filmi izledikçe kendiniz keşfederseniz, bence daha çok eğlenip, daha fazla mutlu olursunuz. Bunun için, az çok karakterlerimizi tanıtayım istiyorum. Zira rol yapma oyunlarında, vampir oynamayı seven arkadaşlar, dikkatli baktıkları takdirde her bir karakterin farklı bir yapısı olduğunu şıp diye anlayacaklardır.

Yorumlar