Bilgisayar RPGleri – Kişisel Bir Arkeoloji: Bölüm 2

Lafını sesli edip oyunu bitirmiştim. Ki o da ayrı bir problem. Türkiye’deki versiyonlarının 3. cdsi bozuktu. Yani tam endgame’e geçeceksiniz mal gibi kalıyordunuz. O zamanlarda dershaneden arkadaşım Serhat sağolsun orjinalini bana vermişti de öyle bitirmiştim.

Gerçi her squaresoft oyunu gibi sonunu kriptik yapmışlardı. Ama olsun, o Masamune’yi Sephiroth’a gömdüm ya, ölsem de gam yemem.

Diablo

24_resized

Ha ne? dediğinizi duyar gibiyim. Evet arkadaşlar, benim ilk Diablo deneyimim playstation’da oldu ve tam bir çin işkencesiydi. Konuyu anlatmıyorum zaten biliyorsunuz, 3 tane dingil köylerine gelir, köyün kilisesini şeytan basmıştır, bunlar da alırlar ellerine sopayı oku kılıcı alayına girerler. Diablo ile benim ilk alakam o sıralar Osmanbey civarında hizmet vermekte olan vega bilgisayar sayesinde oldu. Şimdi “bilgisayar” dedik yanlış anlamayın, adamlar amiga oyunu çekip satıyorlardı temelde. Tabii ki başka işleri de vardır illa ki ancak benim etkileşimim sadece o kadarla sınırlıydı. Lakin işte adamlarla sık görüşmenin ve benzer tarzda oyun alıp vermenin neticesinde, arada bir ahbaplık gelişti. Bir gün:

Gel bak ne geldi.

Diyerek ekranın başında diablo’nun giriş sinematiğini ve tristram’ı gösterdiler. Sonra da katedrale girip iskelet falan parçalayınca… kendimden geçmişim. O zaman orgazm nedir bilmiyoruz, çocuğuz en fazla olabileceğimiz şey kendimizden geçmek.

25_resized

Playstation’da joypad’e alışınca çok güzel oynanıyordu da, çin işkencesi kısmı bu oyunda save edemememizdi arkadaş. Yok yani memory card yetmemesi falan değildi durum, ya copy protection ızdırabından ya da başka bir şeyden ötürü bilmiyorum save edemiyorduk. Bu beni çok yıldırmıyordu ve şu anda çok epik sayılan tek oturuşta save etmeden diablo bitirme gibi olaylara yolaçıyordu. Başka çarem yoktu ki? Elektrik gider, TEK bana düşman, diablo’ya dosttu, hop en baştan butcher kesilir, skeleton king’e ayar verilir ve nihayetinde türlü türlü iblisi hakkın rahmetine kavuşturduktan sonra diablobey hazretlerine üstte koşsak şıngırdayacak derecede çok potion ve arkaine’s valor ve griswold’s edge ile dalınır (tamam daha iyi silahlar ve zırhlar var da, benim hayalim size nooluyor) ve diablobey’e de sopanın tillahını, dayağın allahını çektikten sonra oyunu kazanırdık, kazanmamız da oyunun son sinematiğini oynatmayıp donmasıyla neşe dolu olurdu. Ha bu arada, ekran görüntülerini ararken dikkat ettim, çözünürlük gerçekten böyleydi ve çamur gibiydi. O zaman bize acayip “kuğul” gelse de, bayağı boktandı. Ve ekran görüntüsünün aksine Türkiye’deki kopyaları co-op oynanmıyordu. Belirteyim.

PC

Şimdi pc kısmına geldim ama burada o kadar fazla ve o kadar bildiğiniz oyunlar var ki. Fallout, Arcanum, Baldur’s Gate serileri, Planescape Torment, Neverwinter Nights, Might and Magicler, Wizardry…

Hepsi bunların ayrı birer yazı dizisi olur. Ki bunların bazıları sitemizde de ayrıca yazı olarak var. Gidin okuyun.

Yorumlar