Five Nights at Freddy’s – Ebe Tura 1 2 3!

Düşünün ki, bir pizzacıda gece bekçiliği yapacaksınız. Ne kadar kötü olabilir ki, en fazla monosodyum glutamatlı bayat pizza kokusu alırsınız, değil mi? Sıradan bir pizzacı değil, Freddy Fazbear’s Pizza burası, yani çocukların ve büyüklerin ortak eğlence mekanı! Bu lokanta, özellikle çocukları eğlendirmeye yönelik animatronik robotlarıyla çok ün yapmış, ama yakın zamanda işler biraz kötüleşmiş, çünkü eee… bazı nahoş olaylar olmuş. Canım ne olduğunun ne önemi var şimdi? Burası Amerika, oynadığınız Mike Schmidt adlı adamcağız da belli ki asgari ücretle gece bekçiliği yapmayı kabul edecek kadar kötü durumda. Tek yapması gereken, beş gece boyunca hayatta kalmak!

Birinci Gece : Nasıl Yani?

Bu tepkiyi, güvenlik kameralarını takip edebileceğiniz, o vantilatörün dönüp durduğu lanet olası odada otururken çalan telefonun size ilettiği telesekreter mesajından sonra veriyorsunuz. Sizden önceki güvenlik görevlisi olan arkadaşın (Phone Guy diye adlandırılan bu kişinin kim olabileceğine dair nette bir sürü teori mevcut, seslendiren de oyunun yapımcısı Scott Cawthon’un ta kendisi) kaydettiği mesaj özetle şöyle diyor;

freddy_1

“Selam! Öncelikle sana firma adına hoşgeldin diyeyim. Bu arada, kanunen burada sana bir şey olursa, hani ölürsen filan bundan Freddy Fuzbear’s Pizza hiçbir şekilde sorumlu değil! Kazayla yaralanma ya da ölüm gerçekleşirse 90 gün içinde kayıp formu doldurup halıları yeniliyoruz. Ama böyle dedim diye bir durum var gibi düşünme yani becerirsin merak etme. Eee şimdi nazik bir nokta var… Bizim bu robotlar var ya? Eğer kapatılırlarsa motorları bozuluyor, o yüzden açık bırakıyoruz, onlar da geceleri dolaşıyorlar azıcık.

Canım onları da anla, 20 yıldır veletlere hep aynı şarkıları söylesem, benim de sinirim bozulurdu stres atmaları lazım! Hem çocuklar çok seviyor onları, biraz saygı göstermek lazım. Eskiden gündüz dolaşmalarına izin veriliyordu ama 87’de bir ısırık vakası oldu, bir insanın beyninin ön lobu olmadan yaşamına devam edebilmesi ne ilginç, değil mi? Mesele şu ki, çalışma saatleri dışında bir insan gördükleri zaman… şey, anlarsın ya, onu kostümsüz bir robot strüktürü sanıp hemen kostüm giydirmeye çalışıyorlar. Kostümlerin içinde bir sürü şiş, kiriş ve kablo olduğundan sıkıntı çıkıyor… eee yani bunu yaptıkları kişi ölüyor genelde. O yüzden, kameraları izlemeye al ve yakınına geldiklerinde kapıyı kapat! Ama çok da uzun süre kapatmamaya çalış… jeneratör fazla güç harcamasın.”

Ben bu mesajın ardından duvarı yıkarak kaçardım. Mike kaçmıyor ama. Ah o faturalar ah, artık nasıl sıkıştıysa adam.

İşte hayatınızın geçtiği ve muhtemelen sona ereceği o lanet oda.

İşte hayatınızın geçtiği ve muhtemelen sona ereceği o lanet oda.

Bu mesajdan sonra, önünüzde bir gece var. Saat 12’den 6’ya kadar ölmezseniz bölümü, yani geceyi başarıyla tamamlamış oluyorsunuz. Bu gerçek hayatta yaklaşık 8 dakika 36 saniye sürüyor, oyunun mobil versiyonunda (Android ve iOS) bu süre neredeyse yarıya iniyor. İş özetle şöyle; bu bir Point&Click Survival Horror Game olduğu için, bulunduğunuz odada yerinizden kıpırdamanız mümkün değil. İki yanınızda iki kapı bulunuyor. Ayrıca ışık düğmeleri var, açarsanız kimin gelip gelmediğini daha rahat görüyorsunuz. Güvenlik kameralarına erişiminiz var. Robotların genelde belli bir hareket planı var. Çeşitli odalardan geçiyorlar. Biri kapıda belirirse hemen düğmeye tıklayıp kapatıyorsunuz, yoksa ruhunuza el fatiha.

“Kapıları hep kapalı tutayım?” diyeceksiniz. Yok, yapamıyorsunuz. Çünkü gece boyunca harcayabileceğiniz sınırlı miktarda elektrik var. Kapıları kapamasanız da, oturduğunuz odada yanan ışık, açtığınız diğer ışıklar, kameraya bakmak, bunların hepsi enerji yaktığından bitiveriyor. Çok iradeli kullanmak zorundasınız. Mesela saat 4 olduğunda enerjinizin en az %25’i dolu değilse çok ama çok yüksek ihtimalle sağ çıkamayacaksınız. Peki elektrik bittiğinde ne mi oluyor? Etraf kararıyor ve kapıda Toreador Marşı eşliğinde şirin mi şirin Freddy sırıtarak size bakıyor, bakıyor… ve BAM!

Ne şirinler, değil mi?

Ne şirinler, değil mi?

İki yanınıza da bakmaktan salak olabilirsiniz. Sadece o da değil, kameraları da kontrol etmelisiniz ki faka basmayın. Nereye gideceklerini bildiğinizi düşünseniz de, geceler ilerledikçe işler hiç öyle yürümeyebiliyor. Özellikle 4. ve 5. gecede robotlar azıtıyor, hayatta kalmak güçleşiyor.

Muhteşem Dörtlü!

Animatronik robotlarımız Freddy, Bonnie, Chica ve Foxy ile tanışın! Freddy sevimli ayıcığımız. Bonnie bir tavşan, Chicka ise bir tavuk. Ama nedense Susam Sokağı kuklalarına pek benzemiyorlar. Benim zamanında Minik Kuş’tan korkan arkadaşım bile olduğunu göz önüne alırsak, hangi çocuk seviyor bunları bilemiyorum.

Bunlardan en tehlikelisi şüphesiz Foxy, yani bir tilki. Kendisi arızalı olduğu için kullanılmıyor, ama geceleri yürümekten de geri kalmıyor. Phone Guy sizi uyarıyor, “Ya o Foxy var ya? O izlenmeyi pek sevmez, o yüzden kamerayla ona ne kadar bakarsan o kadar az hareket eder.”  Foxy’yi izlemek kameralara daha çok bakmanız, yani enerji yakmanız demek. Ama bakmazsanız da, Foxy ipini koparıp patır patır sizin oraya doğru koşmaya başlıyor.

Aman Foxy sen kal orada.

Aman Foxy sen kal orada.

Çok hızlı geliyor, kapıyı kapamak için 1 2 saniyeniz var ancak, kapamazsanız geçmiş olsun, kapasanız bile “GÜM!” diye çarpıp geri gidiyor. O çarpışta da elektriğinizin bir kısmını alıp götürüyor. Foxy cidden işleri çok zorlaştıran bir robot. Kötü tilki seni. Kıssadan hisse, Pirate Cove denen odanın perdesi aralıksa ve kimse yoksa bilin ki başınız dertte. Az sonra koşturma sesini duyacaksınız zaten.

İkinci Gece : Ama Neden?

Cidden, neden? Kaçsana be adam! Alacağın hepi topu 120 dolar. Bu arada bu 120 dolarla da ilgili bir sürü hayran teorisi mevcut. Amerika’nın şu anki saat başı verilen asgari ücretine göre epey düşük bir rakam bu. Dolayısıyla, ilk oyunun 1990’ların başlarında geçtiğine inanılıyor, bence daha öncesi bile olabilir. Çünkü böyle bir ortamda adamı asgari ücretle tutamazsın. “1987’deki Isırık” olayından sonra lokantanın işleri epey kötüleşmiş, ilk oyunun 1990’da dahi geçtiğini düşünsek, işleri kesat giden çoğu lokantanın 3 yıl dayanması zor sanki.

Bizim ajanslardan beter muamele. Yazık.

Bizim ajanslardan beter muamele. Yazık.

Şimdi diyeceksiniz ki, “Yahu 5 gecelik kısa bir oyun için niye bu kadar hayran teorisi üretildi?” Five Nights at Freddy’s, 2014’te Steam Greenlight onayı aldıktan sonra piyasaya sürüldü. Bir çok insan Youtube yayınlarında bunu oynarken tabiri caizse üç buçuk attılar, bu seriyi oynayarak ünlenen vlogger Markiplier’ı atlamamak gerek. Oyunla adam birbirlerinin reklamını yaptılar diyebiliriz. Öncelikle, oyunun hikaye elementleri son derece belirsiz ama görüntülerin oluşturduğu atmosfer ve sesler inanılmaz başarılı. Tabii “Yahu bunun neresinden korktunuz, karakterler korkunç bile değil, meeeh,” diyenler, hatta oynayarak korkan insanlarla dalga geçen parodi videoları çekenler de oldu. Ancak bunların çoğu, oyuna serpiştirilmiş garip, karanlık detayları fark ettiklerinde haksızlık yapmış olabileceklerini itiraf ettiler.

Çünkü, dikkat edenler oyunda sağa sola serpiştirilmiş çocuk çizimleri, halüsinasyonlar,  ilginç posterler ve gazete kupürleri görebiliyorlardı. Bunların hiçbiri boşuna konmamış. Mesela çizimlerden bazıları sonraki oyunlarda çıkacak karakterlere ait. Bu tuhaf ipuçları insanların hayal gücünü ateşledi ve bekçinin neden orada ısrarla kaldığı gibi başta mantıksız görünen noktaların altı doldurulmaya çalışıldı. Sırf bunun için bile Five Nights at Freddy’s, orijinal oyun mekanikleri yanında büyük bir iş başarmış sayılabilir. Aşağıda Markiplier’ın oynarken çektiği videosu var ve hayli eğlenceli, izleyin bence.

Hayran teorilerinin yoğunlaştığı bir nokta da Mike Schmidt’in sıradan bir çalışan olmayıp lokantayla başka tür bir ilişkisinin bulunması. Hatta bu oyunun zamanında Amerika’da bir pizzacıda yaşanan katliama bağlayanlar olmuş. Hatta oyunun geliştiricisi Scott Cawthon’un sitesinde görülen 87 sayısını ısırık olayına bağlayıp, bir grup manyak “Ya bunlar koordinatsa?” diye düşünüp Amerika haritasını incelemişler. Bir de bakmışlar ki, tam o noktada gerçekten bir pizzacı var! Pizzacı, hayranlardan gelen telefonlardan öyle bunalmış ki, Scott Cawthon kısa bir süre sonra sayıların koordinat filan olmadığını, pizzacının o noktada bulunmasının tamamen bir tesadüf olduğunu açıklamak zorunda kalmış ve numaraları kişisel sitesinden kaldırmış.

Yine popüler bir teori, yaşadığınız her şeyin bir çocuğun rüyası olduğu yönünde ama bu serinin diğer oyunları için spoiler teşkil ediyor, şu an çok girmiyorum. En mantıklı teorilerden biri ise, saat 6 olduğunda kurtulmanızın bütün oyunun bir rüya olduğunu ispatlaması. Saat çalıyor ve uyanıyorsunuz.

Üçüncü Gece: İş Ciddiye Biniyor

Bu ifade, üçüncü gece en son mantıklı mesajını aldığınız Phone Guy’a ait. Bu noktada, gece neler olduğunu anlatmak yerine oyunda sağda solda gördüğünüz bazı gazete kupürlerine değinmeyi uygun buldum. Bu kupürlere göre, pizzacıda beş çocuk kaybolmuş ve hala bulunamamışlar. İşin en garip yanı, çocuklar kaybolduktan sonra firma, robotlarda kan ve sümük lekeleri olduğuna dair şikayetler almaya başlamış. O kadar ki, ebeveynler “Bu pizzacıda yürüyen cesetler çalıştırıyorlar!” bile demişler. Tabii bu, “Katil kim?” teorilerini ateşlemiş. Kaldı ki, çocukların öldürülüp öldürülmediği bile -en azından bu oyunda- belli değil. Genel tahmin, bu çocukcağızların gerçekten de kostümlerin içine tıkıldığı yönünde. Ancak dört animatronik robot ve beş kayıp çocuk var. Ah… aslında beş tane robot var ama biri hayalet. Yani, fizik kurallarını pek sallamadığı kesin. Oynayanlar kimden bahsettiğimi anladı. Ama onun kim olduğunu söylemeyeyim, hala oynamadıysanız o kadarı da sürpriz olsun.

Hayran teorilerini ateşleyen gazete kupürleri.

Hayran teorilerini ateşleyen gazete kupürleri.

Mike Schmidt’in kurtulan çocuklardan biri olduğu ya da çocukların katili olduğu tahminlerinin de çok popüler olduğunu söylemem gerek. Ancak bu teoriler diğer oyunlarda çoğunlukla çürüdü. Serinin şu an çıkmış dört oyunu var. Hepsini tanıtarak bu komplo teorilerine yavaş yavaş değineceğim.

Dördüncü ve beşinci gecede neler olduğunu da artık ben anlatmayacağım, oynayın görün. Zavallı Phone Guy. 120 dolar için değer miydi? Bir de… demin beş gece demiştim, değil mi? Şey, yalan söyledim. Hadi ama, mesai saatleri konusunda asla dürüst olmayan Türk kobi patronlarından çok daha masumum bence. Mesele şu ki, altıncı geceyi de geçerseniz, yedinciyi, yani kendi korku gecenizi yaratabiliyorsunuz! Tam bir pizzacıda robotlarla geçen pijama partisi, ne eğlenceli değil mi? 4 robotun AI seviyeleriyle oynayarak zorluğu siz belirliyorsunuz. 1 ile 20 arası değerler giriyorsunuz ki, oyundaki AI değerleri inanın çok düşük. Yani düşük haliyle bile o kadar zorlanıyorsunuz. Bazı twitch ve Youtube’cular bunu kasıp 4 20 zorluğunda geçtiklerinde yapımcı Scott Cawthon hayret edip “Ben bunu inkansız sanmıştım!” bile dedi. Tabii yine Markiplier’ın kendini adeta otomatiğe bağladığı 4 20 videosunu izlerseniz, işin ruhunu öldürdüğünü düşünebilirsiniz. Ah, gamer tayfası.

Kıssadan hisse… üç büyük adamı arka arkaya kaybettiğimiz bu günlerde, hayat size de en sevdiğiniz karakterlerin öldüğü bir roman gibi kabak tadı vermeye başladıysa, siz de benim gibi kendinizi korku oyunlarına vurabilirsiniz. En azından hayatta kalma içgüdünüze hitap ederek böyle kısa süreli şok tedavisi misali işe yarıyor. Ha, bir de… odaya girdiklerinde hiç kıpırdamayarak ölü taklidi yapın, bazen işe yarıyor. Keyifli oyunlar!

Yorumlar