İçimdeki Yangın – Firewatch

Selamlar, nasılsınız? Umarım her şey yolundadır. Bugün sizlere oldukça sevilen ve neden oynamak için bu kadar geç kaldığımı sürekli kendime sorduğum oyun olan Firewatch’ı inceleyeceğim. Özünde What Remains of Edith Finch veya That Dragon, Cancer gibi bir yürüme simülasyonu olan Firewatch, bize sunduğu ortam ve hikayeyi anlatış biçimi ile oyuncuyu etkilemeyi başarıyor. Dilerseniz lafı daha fazla uzatmayayım ve incelemeye hızlı bir giriş yapayım.

Firewatch Bize Ne Anlatıyor?

Oyunumuz, ana karakterimiz olan Henry’nin hayatının tepetaklak olması sonucu bunalıma girmesini ve hayatından kaçmak için ıssız bir ormanda yangın gözcüsü olmasını anlatıyor. Burada modern yaşamdan ve insan hayatının zorluğundan doğaya kaçan, huzurunu doğada bulmaya çalışan bir insan motifi gördüğümü söyleyebilirim. Yanına daktilosunu alıp kendini ıssız bir ormanda yalnızlaştıran Henry’e hikaye boyunca hiçbir şekilde yüzünü göremediğimiz sadece telsiz aracılığı ile iletişim kurduğumuz Delilah karakteri eşlik ediyor. Günler geçtikçe yaptığı işte de bazı sorunlar oluşmaya başlayan Henry’nin (açıklarsam spoiler olur, bundan dolayı affınıza sığınarak buradan çok yüzeysel bir şekilde bahsedeceğim) hem özel hayatındaki sorunlardan dolayı ne kadar bitkin olduğunu hem de yeni sorunlarını aşabilmek için yeri geldiğinde hayatını tehlikeye atmasını görüyoruz.

Firewatch hikaye anlatımı konusunda çok sade bir yolu tercih etmiş. Karmaşık sahneler, bir sürü üst üste oluşan olay yok. Genel olarak Henry, telsizi ve Delilah üçlüsü arasında bize hikayesini anlatıyor. Burada oyun ilginç bir hikaye anlatıcılığı yapıyor diyebilirim. Çünkü sürekli sesini duyduğumuz esprileri ve hayat görüşü ile ıssızlığın ve onca derdimizin arasında bir noktada dert ortağımız olmasına rağmen Delilah’yı bize göstermeyerek bizi bir noktada karakterden soyutluyor. Böylelikle oyuncu karakter ile tam bir bağ kuramıyor ve bu gizem unsuru Firewatch’a farklı bir tat katıyor. Ayrıca oyun dünyasının içine saklanmış irili ufaklı bir sürü detay ile ana hikayeyi güçlendiren, deyim yerindeyse yemeğin tuzu biberi olan  bir sürü detayı da içinde bulunduruyor. Böylelikle kendi hikayesini sağlamlaştırmasını biliyor.

Oynanış ve Mekanikler

Oynanış olarak birçok türdaşı gibi çok basit kontrollere sahip Firewatch. Genel olarak sadece yürüdüğümüz oyunda hoşuma giden farklı bir detay oldu. Genellikle oyunlarda oyuncuya gideceği yönü gösteren bir arayüz elementi olur, böylelikle oyuncu hedefinin ne kadar uzaklıkta, nerede olduğunu bir harita veya bir durum çubuğuna bakarak oynanışını sekteye uğratmadan öğrenebilir. Ancak Firewatch bu konuda daha farklı bir yol izlemiş.

Yön bulmadan bahsetmeden önce ufak bir şeyden bahsetmek isterim, oyunda arayüz çok sade. Hatta o kadar sade ki ekranın ortasında kameranın ortasının neresinin olduğunu gösteren bir nokta ve telsizle konuşacağınız zaman çıkan seçenekler ve bazı etkileşimli objelerin üzerinde çıkan yazılar dışında oyun ekranında hiçbir şey bulunmuyor. Durum böyle olunca yön bulmak için de oyuncunun sürekli canlı bir şekilde güncellenen haritayı açması gerekiyor. Henry haritayı açtığı zaman bir eline de pusula alıyor, böylelikle hem o an nerede olduğunuzu hem de pusuladan bakarak (pusula dediysem tam anlamıyla bir pusula, sadece yön işaretleri var) yönünü tayin etmeye çalışıyor. Ayrıca oyunda baktığımız haritada genel olarak gitmemiz gereken yer nokta atışı verilmiyor, bir bölge yuvarlak içine alınıyor ve oyuncudan bulması isteniyor.

Bu tarz bir yön bulma mekaniği bir yandan çok hoşuma gitti ancak sürekli oynanışı sekteye de uğratıyormuş hissi de verdi. Kesinlikle yaratıcı bir çözüm, hatta ilk gördüğüm zaman tam anlamıyla bayıldım. Ancak elimizdeki haritaya belli bir seviyeye kadar yaklaşabiliyoruz, durum böyle olunca bazen yolları bulmak zor olabiliyor. Çünkü oyun tamamen ormanda geçiyor  ve bazı yerler dışında – doğal olarak – her yer birbirine benziyor. Bazı yolları geçtikçe aklınızda tutmaya başlıyor ve rahatlıkla yönünüzü bulabiliyorsunuz ancak oyun sizden yeni bir yere gitmenizi istediğinde bu bazen kafa karışıklığına sebep olabiliyor. Ancak her ne kadar sekteye uğratıyor hissi verse de açıkçası o “kaybolmuşluk” hissiyatı hoşuma gitmedi de değil. Haritayı iyice inceleyip “şu an ben neredeyim, tam olarak nereden gidersem daha kısa olur” gibi konuşmaları kendimle yapmak keyiflendirici.

Konuşma demişken, oyunun neredeyse tamamının Henry, telsiz ve Delilah arasında geçtiğinden bahsetmiştim. Oyundaki tek iletişim aracımız olan telsiz ise duruma güzel bir dokunuş olmuş. Konuşurken konuşma seçeneklerini seçip telsizimiz ile konuştuğumuz oyunumuzda genel olarak telsiz başka bir işleve sahip değil. Sadece Delilah ile iletişim kurmamıza yarasa da Firewatch’ın konuşma akışını bu şekilde yönlendirmesi hoşuma giden bir detay oldu.

Genel Olarak Firewatch

Yazımı toparlayacak olursam genel olarak Firewatch hakkında diyebileceğim tek bir şey var. O da, doğada yürüyüş yapmayı seven hikaye odaklı oyun seven biriyseniz kesinlikle kaçırmamanız gereken bir deneyim olduğu. Grafiklerinden müziklerine kadar her birinin üstünde iyice çalışılmış olan oyun size 4-5 saatlik yer yer kalbinizi ısıtacak yer yer yüreğinizi burkacak bir hikaye sunuyor. Ancak uyarmalıyım, neredeyse tüm hikaye odaklı oyunlarda olduğu gibi bu oyunda da iyi bir İngilizce bilgisi şart. Çünkü arada sırada karakterler kelime oyunları gibi konuşmayı daha da tatlandırıcı cümleler kurabiliyor ve inanın bunları kaçırmak istemezsiniz. Bunun dışında oyunu bitirdikten sonra eğer Firewatch’ın güzel doğasına doyamadıysanız, oyunu bitirince serbest dolaşma modu açılıyor. Böylelikle istediğiniz gibi doğada kaybolabilirsiniz.

Steam
Künye
Çıkış tarihi: 9 Şubat 2016
Geliştirici: Campo Santo
Yayımcı: Campo Santo
Tür: Macera
Platformlar: PC, Xbox One, PS 4, Nintendo Switch
Hikaye Grafik Müzik Oynanış
8/10 8.5/10 7.5 80
Artıları Eksileri
Hikayenin anlatılışı, karakter gelişimi, harita Bazen yürümek sıkıcı olabiliyor, harita

Yorumlar