Pillars of Eternity: Obsidian’ın Son Devi

Ruins of Caed Nua

Unutmadan oyunda bir de sürekli geliştirdiğiniz bir kaleniz var. Caed Nua adlı kaleyi bir harabe olarak buluyor ve yavaşça binalarını tadilat ederek ve çalışanlar kiralayarak yaşayan bir şehre dönüştürüyorsunuz. Bolca üretim, ticaret ve para akışı da bonusu oluyor. En güzel tarafı da, altında bugüne kadar bir RPG’de gördüğüm en devasa zindanın yatması. Kickstarter’daki kampanyanın başarısı ile kat sayısı artan bu zindan, hiç de yer doldurmak için yapılmamış, 15 katının tümü de hem görsel, hem zorluk anlamında çok tatmin edici. Bu zindanın kendi hikayesi var ve ana görevinizden bağımsız. Ancak Eora tarihi hakkında çok önemli ipuçları içeriyor.

Görsellik demişken, birçok oyuncunun 2 boyutlu grafiklere ön yargılı yaklaştığını biliyorum. Ancak PoE mekanları, bu sayfadaki görsellerden de görebileceğiniz gibi, o kadar ince işlenmiş ve güzel tasarlanmış ki, oyunda ilerlerken habire hayran kalmaktan kendimi alamadım. Tabii ki yine de 2 boyutlu grafiklerin oyunun satışları açısından bir dezavantaj olduğunu biliyorum. Oyunlara ait artwork’ün “60 FPS’den aşağı görmüyorum aabi” diye nitelendiği bir devirde başka ne beklenebilir ki? Ama eğer buradaki görseller sizi çektiyse ben görevimi yapmışım demektir. Yine de belirtmeden geçmeyeyim; ben Icewind Dale ve Planescape: Torment’teki gibi fantastik mekanlardan daha çok görmeyi isterdim ama yukarıda da belirttiğim gibi PoE o uçuk kaçık high-fantasy oyun değil. Tabi bunun getirdiği bonus da şu: oyunda onlarca han, dükkan, tapınak gibi iç mekan ve buralarda karşılaşacağınız onlarca ilginç karakter var. Bir de ışıklandırmalar ve büyü efektlerinde 3D kullanılmış ve muazzam görünüyorlar, onu da belirtmeden geçmeyeyim.

Görkemli bosslar da bir bonus.

Görkemli bosslar da bir bonus.

Oyun işitsel açıdan da iddialı. Seslendirmeler gayet profesyonel, müziklerin de atmosfere katkısı büyük ama bu iki konuda da ana görev üzerine odaklanılmış. Elbette elimizdeki oyun, boyut olarak olsa da bütçe olarak piyasadaki AAA oyunlarla boy ölçüşemediği için, bu durum böyle ama ben size bunu aktarmadan geçmeyeyim, ana görevinizle ilgili konuşmalar seslendirilmiş, bunun dışındaki onbinlerce satır diyaloğu sadece okuyacaksınız. Aynı şekilde müzik de özellikle, ana görevinizin kilit noktalarında coşuyor. Oyunun geri kalanında ise fena olmayan tınılar var, ama özellikle savaşlar sırasında müzik de, ses efektleri de coşuyor. Savaş müziklerini daha fazla duymak için savaşa daha fazla girmek isteyebilirsiniz.

Açıkçası bu tip kısıtlamalar beni bozmuyor. Biliyorum ki, prodüksiyon için ayrılan para ses sanatçılarından kısılıp oyunu daha zenginleştiren noktalara harcanmış. Oyunu bir süre oynadığınızda fark edeceksiniz ki okuyacak yazı bitmiyor. Kickstarter’da belli bir meblağın üzerinde bağış yapan her insan için, oyuna bir karakter yerleştirilmiş ve her birinin ruhuna dokunarak geçmiş yaşamından bir kesit okuyabiliyorsunuz. Ana görevinize bir etkisi yok ama atmosfere daha iyi hakim olmak isterseniz, bunları kafanıza estikçe okumanızı tavsiye ederim.

Sonuç olarak, RPG seviyorsanız, nefis bir hikaye ve zorlu bir mücadeleye hayır demiyorsanız ve hepsinden önemlisi, piyasanın size dayattığını değil de, gerçekten kaliteli bir oyun arıyorsanız Pillars of Eternity’yi denemeden geçmeyin. Hayatınız boyunca unutmayacağınız bir oyun oynayacağınızı size garanti ediyorum. Ayrıca devamının geleceğine kesin gözüyle bakıyorum, Tadındayken bu seriye başlayın derim.

Yorumlar