Undertale – Azimle Dolup Taşıyoruz!

Ve bize anlatılan hikayenin sonuna geliyoruz. Bir kale çıkıyor karşımıza. İçeri girdiğimizde Sans bizi bekliyor, EXP ve LV puanlarımızın ne olduğunu açıklıyor bize; LOVE, Level Of Violance yani şiddet seviyesi, EXP ise Execution Points yani idam puanı demekmiş. Kazandığımız puanlara göre yargılanacağız. Ancak benim gibi eğer kimseyi incitmeme yolunu seçerseniz, hiç EXP veya LV kazanamıyorsunuz ve bu iyi bir şey. Sans’ın da dediği gibi tabi bu tamamıyla masumuz demek değil. Ancak ne olursa olsun kimseyi incitmemeyi seçtiğimiz için doğru olan şeyi yaptığımızı kanıtlıyoruz.

Bu noktadan sonraki kararlarımız iki dünyanın da kaderini belirleyecek; eğer Kral Asgore’a boyun eğersek, ruhumuzu alacak. Eğer eğmez de Kralı öldürürsek Underground’daki bütün canavarlar da sonsuza kadar burada mahsur kalacak. Bizim yerimizde kim olsa bu noktaya gelinceye kadar çoktan vaz geçerdi. Ancak biz buraya kadar vaz geçerek gelmedik, değil mi? Ne kadar zorlu canavarlarla karşılaşmış olursak olalım, azmimizle dolup taştık ve kimseye zarar vermedik.

14

Sans vs. İnsan Çocuk

Kral Asgore’un bulunduğu oda ise, oldukça iç buran bir şekilde sapsarı çiçeklerle kaplı. Kendisi de çiçekleri suluyor zaten. Kendi çocuklarıymışçasına. Arkasını döndüğünde, Turiel (Milka ineği) ile olan benzerliği gözlerden kaçmıyor tabii ki de. Asgore bize bariyeri gösteriyor, bitmemiş bir işin varsa hallet gel güzel çocuğum diyor sakin sakin. Yapmak üzere olduğu şeyden kendisi de memnun değil gibi, ancak bir kralın kendi halkının da refahı için bazen sevimsiz şeyler de yapması gerekiyor.

Dövüş başladıktan sonra bir müddet oyunun sonuna kadar yaptığım gibi “Fight” seçeneğine elim hiç gitmedi ama sadece konuşmak bu sefer işe yaramayacak gibi görünüyordu ve savaşın başında “Mercy” seçeneğimiz Kral tarafından yok edilmişti. Sonunda ben de dövüşmeye karar verdim. Asgore’u yendikten sonra, canavarların bize anlattığı hikayenin kalanını da kendisinden dinliyoruz;

Demek böyle olacaktı… Oğlumun öldüğü günü hatırlıyorum da. Bütün Underground umudunu yitirmişti. Gelecek bir kez daha insanlar tarafından elimizden alınmıştı. O anki sinir ve üzüntüyle, insanlara savaş ilan ettim. Dedim ki, buraya gelecek olan her insanı öldürecektim. Onların ruhlarını, Tanrısal bir güce ulaşmak için kullanacaktım ve bizi bu korkunç hapishaneden kurtaracaktım. Sonra da insanlığı yok edecektim… Canavarların yüzeyi barış içinde yönetmesini sağlayacaktım. Böylece canavarların ümitleri geri geldi.

15

Ancak karım benim aldığım kararlardan nefret etti. Bir daha ortalarda görülmemek üzere burayı terk etti. Doğruyu söylemek gerekirse, güç arayışı içerisinde değilim… Kimseyi incitmek istemiyorum. Sadece herkesin ümit etmesini istedim. Ama… Buna daha fazla katlanamayacağım. Sadece karımı ve çocuğumu tekrar görmek istiyorum.

Lütfen, genç çocuk… Bu savaş biteli çok oldu. Ruhumu al ve bu lanetli yerden git.

Konuşmasını bitirdikten sonra iki seçeneğiniz oluyor Merhamet Et ve Savaş, seçeneğimin ne olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Tabii ki de merhamet ettim. Bu seçenekle de, Kral’ın bize yaptığı onda kötü şeyden sonra biz ona merhamet gösterip yüzeyde mutlu mesut yaşamaktansa, Underground’da kalıp acı çekmeyi kabul etmiş oluyoruz. Kral bize kendi çocuğuymuşçasına bakacağına söz veriyor.

Tekrar bir aile gibi olacağımıza söz veriyor.

16

Kral Asgore ve İnsan Çocuk

Ve sahne tam bu huzurlu anda, bu güzel mutlu anda Flowey the Flower tarafından ele geçiriliyor ve Kral’ı gözlerimizin önünde öldürüveriyor ve şu sözleri de ekliyor;

“Seni aptal! Bu dünyada ya ÖLDÜRECEKSİN ya da öleceksin.”

Yorumlar