Üç Harflilere Dair – 2. Bölüm

Peki, eski Türklerin “şeytan” yahut “kötücül varlık” tasavvuru ne şekildeydi? Türk mitolojisi ve halk inançlarındaki demonolojik varlıklar üzerinde araştırmalarından ismine aşina olduğumuz Seçkin Sarpkaya bu tasavvuru pek çok Türk topluluğunda ismi geçen “yek” tabiri üzerinden tarif etmektedir:

“Yek” Eski Türkçe sözlüklerinde ve en eski Türkçe metinlerde adı geçen bir demondur. Yek Ortaçağ sözlüklerinde, Türkçenin en eski eserlerinden Divânü Lugâti’t-Türk’te ve bazı Budist Uygur metinlerinde yer alır. Divânü Lugâti’t-Türk’te yer alan bilgiye göre “yek” kelimesi “şeytan” anlamındadır. Jean Paul Roux’nun verdiği bilgiye göre yek Eski Türkçede demon, şeytan, iblis gibi anlamları karşılar. Yek kelimesi yemek fiilinden türemiştir ve o bir insan yiyici, bir yamyamdır. Bir Arap-Kıpçak sözlüğünde o bir toz bulutlarına eşlik eden sert bir rüzgar görünümündedir ve tehlikeli bir varlıktır.

Yek kelimesi Türkçenin eski dönemleriyle ilgili sözlüklerde şeytan, peri, iblis gibi anlamlarla açıklanmıştır. Obur anlamı da verilir ve bu adlandırma Türkçede çok yiyen, çok iştahlı anlamına geldiği gibi bir vampir tipinin de adıdır. Eski metinlerde yek kelimesi yek içkek şeklinde de yer alır. Bu da bir tür vampir tipidir. Karaçay-Malkar Türkçesinde kelime cek şeklindedir ve yine şeytan, iblis anlamındadır. Altay Türklerinde cek kelimesi vardır ve bu kelime iştahlı, obur gibi anlamlara gelir, ayrıca baş şeytan Erlik’in sıfatlarından biridir. Yek kelimesi eski Türklerde doğadaki ruhların kötü olanlarını karşılayan genel bir adlandırma olarak da kullanılır.

jin8

Türkçenin en eski metinlerinden, Uygur Türkçesine ait bir metin (8.-10. yüzyıllar arası), bir cehennem tasviridir. Bu metinde cehennemin tasviri, cehennemdeki varlıklar ve günahkarların cezalandırılma şekilleri vardır. Yekler bu metinde bir tür zebanidirler, cehenneme düşmüş günahkar insanları kaynar kazanlara atarlar ve sert, somurtkan yüzlü canavarlardır. Uygur Türkçesine ait bir diğer eski metin olan Çaştani Bey Hikayesi (8.-10. yüzyıllar arası)’nde de yek vardır. Hikayenin kahramanı Çaştani Bey halkına hastalıklar gönderip kötülükler eden şeytanlarla savaşır, halkını kurtarır. Bu metinde yekler dört yol kavşağında bekleyen, insan eti yiyen ve insan kanı içen, insanların bağırsaklarını vücutlarına saran, yüzleri korkunç, çirkin bir sesle bağıran, ellerinde üç dişli mızrak ve bayrak tutan, siyah bir dev şeklinde, saçları ateş rengi ve örgülü, zehirli yılanlarla vücutlarını süslemiş şeytanlardır. Yek, eldeki bilgiden ve metinlerden hareketle, Türk halk bilgisinin en eski şeytan/cin/vampir tasavvurudur.”

Bu örneklere biraz uzunca burada yer vermemin nedeni Anadolu inanışlarındaki cin tasavvurunu anlatmadan önce Türklerin inançsal zeminini kısmen sizlere göstermek istememdir. Çünkü Mezopotamya ve Sami halklarının inanışları kadar İslam öncesi Türk inanışlarının, “bozkır kültürünün” tesiri de büyüktür.

jin9

Bahsedilen inanışların önemli bir özelliği farklı dinlere geçiş ve kültürlere temas süreçlerinde dahi varlıklarını sürdürebilmesidir. İslamiyet’e yeni yeni geçişlerin başladığı dönemlerde tespit edilebilen bazı hususlar (Hüseynî’nin Ahbaru devleti es-Selçukiye adlı eserinde Buharalı bir âlimin, Karluk kılığında meydana çıkılmasının İslam dininde nadir görüldüğünü söylemesinin bahsi gibi) olağan karşılanırken, çoğunlukla günümüze kadar taşına gelen inanışlar ve kabuller bizleri hayrete düşürebilmektedir. Kam-şaman inanışının gözlemlenebilmesi olağan Altay bölgesi vb. haricinde Anadolu’da benzer inanışlara rastladığımız zaman yaşadığımız bu hayret normal ancak bilmek lazım, bazı gelenekler ve kabuller İslami bir kılıf altında, dini zannedilerek yüzyıllarca yaşatılmıştır. Bu bağlamda “izi”ler, “iye”ler, İslamiyet’e geçişin ardından “cin” tasavvuru ile bağdaştırılmış, belli kavramlar dönüşüme uğramıştır.

Peki, nasıl cinler yahut hala bazı bölgelerde domuza “hınzır” yahut “dağda gezen”, kurda “canavar” denilmesi gibi (zira isimlerinin anılması o varlığı çağırmak demektir) kendilerine verdiğimiz ismiyle “üç harfliler”, bunca isme rağmen yaygınlık gösterebilmiştir? Günümüzdeki cin anlatıları ve tasavvurları ne şekildedir? Cinlerle ilgili inançları ve kabulleri de gelecek hafta anlatacağım.

Bu yazı, "Üç Harflilere Dair" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar