Murakami Kafası – Renksiz Tsukuru Tazaki’nin Hac Yılları

Doğan Kitap tarafından basılmaya başlanan Murakami kitaplarının ilginç bulduğum kapak tasarımları ile başladı merakım, Hüseyin Can Erkin tarafından Türkçeye kazandırılan  Renksiz Tsukuru Tazaki’nin Hac Yılları’nı okumaya başlamamla benim Murakami serüvenim de başlamış oldu. Uzak doğu isimlerine alışmak ve onları anımsamak ile ilgili ciddi sorunları olan sevgili ben için, zaman zaman komik bir serüven olacak gibi. (detaylar için bakınız; tuzu kuru= Tsukuru) İlk eserini 1979 yılında yazmış olan Haruki Murakami 1985 yılından sonra oldukça tanınmış bir yazar olsa da ülkemizde özellikle son yıllarda okunmaya başlamış bir yazar.

“Tsukuru Tazaki, üniversite ikinci sınıftayken temmuz ayından ertesi senenin ocak ayına kadar neredeyse sadece ölmeyi düşünerek yaşadı (…) Tsukuru Tazaki’nin ölüm düşüncesine kendini böylesine güçlü bir şekilde kaptırmasının nedeni açıktı. Bir gün en yakın dört arkadaşı, ‘Biz artık seni görmek, seninle konuşmak istemiyoruz’ deyivermişlerdi. Doğrudan, ödün vermez bir şekilde, birdenbire. Bir de, böylesine sert bir şekilde ilan edilen bu karara neden maruz kaldığına dair tek bir açıklama bile yapmamışlardı. O da sormaya cesaret edememişti…”

Şeklinde başlayan ve çok yüksek bir beklenti ile okumaya başladığım kitap gerek anlatım gücündeki akıcılık ve dilindeki sadelik, gerekse işlenişindeki merak uyandırıcılığıyla rahatça okunabilecek bir düzeyde. Okumadan önce Japon kültüründen bir şeyler yakalayabileceğimi umduğum kitapta ne yazık ki bir ize rastlayamadım. Öyle ki; yer ve karakter isimlerini alıp bir kenara koyduğumda Japonya’da geçiyordu diyebilir miyim diye düşündüğümde cevabım hayır, ufak bir detay dahi hatırlayamıyorum şu an.

860x

Batı kültürüne sık sık yapılan atıflarda Pet Shop Boys’u, Elvis Presley’i, Arthur Conan Doyle’u ve Liszt’i sık sık görüyoruz karşımızda. Özellikle de Franz Liszt’in  bestelediği Le mal du pays” (Vatan Hasreti) Tsukuru’nun roman boyunca dinlediği parça olarak renklerle birlikte romanın merkez taşlarından biri. Post modern bir Japon romanı diyebilirim rahatlıkla, pek rahat herhangi bir diğer post modern yazarın eserlerinde görebileceğim bıkkın, münzevi, etrafında gelişen çetrefilli olaylara rağmen daima soğukkanlılıkla tavana bakan insanlar…  Duygusal travmalar, toplumdan soyutlanış… Peki neden okumaya devam ettim Tsukuru’nun hayatını? Merak uyan

Yorumlar