Ormanın Yuttuğu Bir Küçük Kızın Hikâyesi: Tom Gordon’a Âşık Olan Kız

“Dünyanın dişleri vardır ve canı istediğinde sizi ısırabilir.”

En beklenmedik anda bu sivri dişleri üzerinizde hissettiğinizde, fiziksel ya da ruhsal olarak hazır olup olmadığınızla ilgilenmez dünya. Kendinizi dünyanın ve bu dünya üzerindeki hayatın tuzaklarından, sizi yutmaya her an hazır olan salyalı ağzından ve bir sürü pisliğinden elinizden geldiğince uzak tutmayı başarabilirsiniz ancak. Ama bazen, suçu tedbire ya da tedbirsizliğe atamayacağınız şeyler yaşanır.

Stephen King’in 1999 senesinde yayımlanmış olan psikolojik gerilim türündeki romanı (daha doğrusu bir uzun hikâye de denebilir) Tom Gordon’a Âşık Olan Kız (The Girl Who Loved Tom Gordon) bu tür bir hikâyeyi ele alıyor. Henüz dokuz yaşında, anne ve babasının ayrılmasıyla, küçük bir kız çocuğunun deneyimlememesi gereken bazı olaylar yaşayan Trisha McFarland, talihsiz bir olay sonucu kendini koca bir ormanın içinde yolunu kaybetmiş halde bulur. Kitabın ilk sayfalarında başlayan bu macera, ilerleyen sayfalarda başına gelen ilginç olaylarla bir hayatta kalma mücadelesine dönüşür.

King bir Red Sox maçında bile okuyor, devamlı okuyor, durmaksızın okuyor!

King bir Red Sox maçında bile okuyor, devamlı okuyor, durmaksızın okuyor!

Küçük Trisha, ağabeyi Pete ve annesiyle birlikte bir orman yürüyüşü yapmak üzere yola çıkar. Boşanmanın ardından Trisha ve Pete annesiyle yaşamaya başlamışlardır ancak annesinin evine taşınmaya, buradaki yeni okuluna ve hayatına bir türlü alışamayan Pete sürekli huzursuzluk çıkarmakta, annesiyle uzun süren tartışmalara girişmektedir. Artık bu duruma alışmaya başlayan ve kendisi de babasını özlemesine karşın annesiyle ağabeyi arasındaki buzları eritme konusunda bir tür mekanizma geliştirmiş olan küçük Trisha, belli etmemesine karşın bu durumdan fazlasıyla yorulmuştur. Annesi ve ağabeyiyle orman gezisine çıkacakları gün de kendini birden böyle bir tartışmanın içinde bulur ve kendi kendine çişinin geldiğini “bahane” ederek diğerlerinin peşinden sessizce ayrılır. Ormanın içindeki küçük bir çalılığa girip biraz fazla ilerleyen Trisha, çişini yaptıktan sonra kalktığında yolunu bulamadığını, dahası insan seslerinden de uzaklaşmış olduğunu fark eder. Orman onu adeta yutmuştur. Kendi başına kalmıştır. Üstelik yanında yalnızca, içinde yiyecek olarak küçük bir paket cips, birkaç minik kek, haşlanmış bir yumurta, ton balıklı bir sandviç, bir şişe su ve gazoz bulunan sırt çantası vardır. Çantanın içinde bir de onu yağmurdan koruyan uyduruk bir plastik panço ve çok sevdiği şarkıları, daha da önemlisi Red Sox takımının maçlarını dinleyebileceği Walkman’i bulunmaktadır.

Tom Gordon imzalı bir Red Sox kepi

Tom Gordon imzalı bir Red Sox kepi

Ormanda kaybolan Trisha, yolunu bulabilmek için fark etmeden iyice ormanın derinliklerine doğru ilerlediği bu hikâye boyunca en önemli hayali desteği çok sevdiği Red Sox oyuncusu Tom Gordon’dan alır. Walkman’inin pilini bitirmemeye çalışarak dinlediği maçlar onu ayakta tutar. Bazen yanı başında, bazen gölgeler arasında hayal meyal gördüğü Tom Gordon onu adeta tüm kötülüklerden korur. Tom Gordon’ın, yaptığı her kurtarışın ardından parmağıyla işaret ettiği “tanrısı” da, ormanın içindeki “kötülük tanrılarıyla” bir şekilde mücadele halindedir. Ya da Trisha buna duyduğu inançla yoluna devam etmektedir.

Yorumlar