Stephen King: Korkunun Kralı Sinemaya Yenik Düştü!

Size Stephen King kim desem bana ne cevap verirdiniz? Eminim ki her biriniz, her bir geek ve nerd ayrı cevaplar verir. Çünkü sayısız eseri ve hitap ettiği büyük kitlelerleri ile kendisi gelmiş geçmiş en ünlü ve değerli kurgu roman yazarıdır. Kimi için Stephen King “Shining”dir, kimi için “IT”dir, kimi için “Salem’s Lot”dur, kimi için “Green Mile”dır, kimi içinse “Shawshank Redemption”dır. Çocukluğumuzun belki de ergenliğimizin korkulu rüyası Pennywise‘ın  ya da ismi kahve gibi okunup ama farklı yazılan adamın yaratıcısıdır. Peki ben neden bu hafta böyle bir başlık ile ele alıyorum bu büyük üstadı? Anlatacağım.

Kasabadaki Vampirler!

Sene 1992 o zamanlar Küçükyalı’da oturuyorum. Abim ile canımız sıkılmış ve evimizin arasının on dakika olduğu kuzenlere gitmeye karar vermişiz (kendileri benim ablalarım olur aslında ama kafanız karışmasın diye kan bağı ile anlatıyorum). Bende çok mutluyum kuzenlere gittiğimiz için çünkü en büyük kuzenin odası bir cennet. Kitaplar, oyuncaklar, VHS kasetler “vuhuuuu”.  Benim en sevdiğim şey, eve geldikten sonra on dakika ahali ile sosyalleşip sonra  büyük kuzenimin odasına dalmaktı. Yine böyle günlerden bir gün en üst rafta bir kitap dikkatimi çekti. Yazarını o zaman “sitephen kink” diye okuyorum ee malum ingilizce ne gezer. Hemen büyük kuzene bağırdım ve raftan o kitabı alıp alamayacağımı sordum. Gelen cevap tabii ki çok tahrik ediciydi “bak ama sana göre değil o, korkarsın”. Deli fişek Atilla durur mu? Hemen aldım elime kitabı arkasında şöyle yazıyordu “Herkes  uzun boylu adamla yanındaki çocuğu, baba oğul sanıyordu. Külüstür bir Citroen’le il, ilçe gezip dolaşıyorlardı. Her gittikleri yerde uzun boylu adam PortFand ve PressGold gazetesini alıyor, dikkatle baştan sona okuyordu…”

salems-lot-artwork

Böyle bir arka kapak yazısından  sonra hemen kuzene sordum “abla konusu ne bunun?” cevap gecikmeden “korkarsın Aticim bir kasabaya gelen vampirler ile alakalı” diye yüzeysel ve geçiştirmeli gelmiş olsa bile; bende şalterler kapanmıştı, o kitabı okuyacaktım. Okuyamadım sevgili kahramanlar zira kuzen o kitabı vermedi. Fakat ondan iki sene sonra odada tek başıma okuyamayacağım, palyaçolardan bir dönem nefret edeceğim ve hala dahi kanalizasyondan inceden tırsmama yol açacak bir Stephen King kitabı ile tanışacaktım “O”.

stephen-king-it-pennywise

Dünya’ya yüz yıllar önce inmiş sözde “uzaylı” bir arkadaşımız olan Pennywise’ın çitos yer gibi çocuk yerken, bir grup çetin ceviz çocuğa çatmasını ve sonrasında gelişen olayları okumuştuk “O”da. Şimdi bile arada kitabı elime alıp favori bölümlerimi okuduğum da tırsmıyor değilim. Hele ki dostumuz Penny’nin o efsane repliği  içimi burkuyor, titretiyor arkadaş; “Ben Dünyaları yerim yavrum ve tabii çocukları da”.

İşte şimdilerde benim gibi kocaman bir adamı bile titreten eserlere sahip olan bir yazarın Holly”fucking”wood’da ki şansızlığını anlatacağım size bu hafta.

King of Horror!

Eylül ayının yirmi birinci günü Maine’de (Portland) Dünya’ya gelmiştir Stephen King. İlk eserlerini henüz 16 yaşındayken yazmaya başlamış, bunların çoğu kısa hikaye olduğu için de ancak yirmi yaşına geldiğinde bir derleme yapıp adını “Startling Mystery Stories” koymuş ve bastırmış. Yetmişlerden günümüze 60 adet kitabı yayımlanmış olan ve kırk milyonun üzerinde hayranı bulunan Stephen King, romanlarından sonra bir de kitaplarının filme alınmak istediğini öğrenince yorulmayıp tek tek uyarlanacak olan filmlerin senaryolarını yazmaya başlıyor.

NEW YORK, NY - JUNE 03: Stephen King attends Meet the Creators at Apple Store Soho on June 3, 2013 in New York City. (Photo by Jim Spellman/WireImage)

İlk sinema filmi olma özelliği taşıyan ve Brain De Palma’nın yönettiği Carrie (Göz) sinema severlerden ve eleştirmenlerden geçer not almasıyla garibim King’in de sinemadaki talihsizliği başlamıştı. Şimdi siz yazıyı okurken “NÖ ÖLÖKÖSÖ VÖR LÖN BÖ SÖRÖ SÖPÖR FÖLM VÖR!” diyeceksiniz ama kazın ayağı öyle değil işte. Bu bir sürü süper filmi sayalım o zaman;

  • Öldüren Sis (2007)
  • Esaretin Bedeli (1994)
  • Yeşil Yol (1999)
  • Cinnet (1980)
  • Ölüm Kitabı (1990)
  •  Günah Tohumu (1976)
  • Ölüm Bölgesi (1983)       

Kaç etti, yedi mi? Bunlar sinemada klasik haline gelmiş işleri, ince elenip sıkı dokuyarak yapılmış işler. Ama birde madalyonun diğer yüzü var ki, saçma montajlar gereksiz kurgular, kötü oyuncu seçimleri ve daha bir çoğu.

Yorumlar