Trevanian – Şibumi: Karakterleri Kadar Gizem Dolu Yazar!

Bir casusluk,polisiye, aksiyon yazarı nasıl olmalıdır? Kitabını okuduktan sonra arama motoruna ismini yazıp görsellerden bir fikir sahibi olmak sizi tatmin eder mi? Ya da daha kötüsü kitabın arka kapağında şık bir poz görmek? Buradan çok sevdiğim bir başka yazar olan Jean Christophe Grange’e gerekli tribimi attıktan sonra, kitaplarında yarattığı kahramanlar gibi olan bir yazara geçmek istiyorum: Trevanian…

Evet evet bu sadece bir takma ad. 2005’te 74 yaşında ölene kadar yayıncısı dışında kimse Trevanian kim bilmiyordu. Nerede yaşayıp neye benzediğini ise sadece kendisi biliyordu. Bu durum yıllar boyu yazarın hayranları tarafından birilerini Travenian ilan ettikleri teorilerle devam etti. Ancak artık kendisinin kim olduğunu bilmekteyiz. Rodney William Whitaker; 4 ayrı bilim dalından mezun olmuş bir profesör.

Trevanian görüp görebileceğiniz en orijinal yazarlardan biri. Bir kitabında detaylı olarak anlattığı hırsızlık tekniği, kitabı okuyanlar tarafından gerçek hayatta gerçekleştirilince, diğer kitaplarında hiçbir tekniği detaylı olarak anlatmayan bir yazar. En bilinen ve en çok sevilen eseri olan Şibumi’de, cezalandırmaya karar verdiği kadınlarla ilişkiye girdiği ve üstün cinsel teknikleriyle kadınları bir daha böyle bir ilişki yaşayamayacağına inandırıp, onları mutsuz eden bir karakterin kullandığı tekniği sanırım hepimiz öğrenmek isteriz. Şahsen ben öğrenmek isterdim…

whitetaker2 (2)

Gelelim bu müthiş yazarın en çok bilinen ve en popüler eserine yani; Şibumiye. Her şey Münih Olimpiyatlarında İsrail’li atletlerin öldürülmesi üzerine kurulan gayrı resmi bir örgüt olan, Münih Beşlisinin Roma hava alanında atletleri öldüren Kara Eylülcüler örgütüyle çatışmasıyla başlar. Kan gölüne dönen hava alanındaki olaydan tek kurtulan üye; Hanna isimli kızıl saçlı ve çekici bir abladır. Hayatta kalmasının sebebi de bu çekiciliğidir. Gümrük memuru Hanna’yı süzerken yaptığı gecikme, Hanna’nın hayatını kurtarmıştır.

CIA, NSA gibi en önemli birimleri bile elinde oynatan Ana Şirket, yaşanan olayın görüntülerini inceler ve Hanna’yı araştırmaya başlarlar. Hanna’nın Pau’ya uçtuğu ve duygusal olarak kendini yakın hissettiği kişiler arasında Nicholai Hel’in olduğunu fark ederler. Nicholai Hel, Ana Şirkete zarar verebilme olasılığı olarak en yüksek ihtimale sahip insanlara verilen Eflatun Kartla sınıflandırılmıştır. Bu sırada Hanna Nicholai Hel’in Şatosuna doğru yola koyulmuştur bile..

Nicholai Hel yarı Rus, yarı Alman asıllı koyu bir Amerikan düşmanı… Plastik kart ve kurşun kalemle bile insan öldürebilecek nitelikte bir anti-ajan. Şangay’da doğmuş, çocuk yaşlarda Japonya’nın Şangay’ı işgali sırasında General Kişikavasa tarafından fark edilmiş, onun ilişkileri ile Otake San ile tanışmış ve ondan Go oyununu öğrenmiş. Öğrenilmesi çok zor olan Bask dili dahil, 7 dili ana dili gibi konuşan, mağaracı, fotoğrafı dahi çekilemeyen biri. Günün birinde Nicholai, büyük bir savaş için şatosunu terk eder… Kitap zaman aşımlarıyla gittiği için, kitabı daha fazla anlatmak epey spoiler’a sebep olabilir. O yüzden hikaye kısmını burada noktalıyorum.

l.php

Kitapta bolca adı geçen Go oyunu

Kitaba gelen tek eleştiri kahramanın bu üst düzey yeteneklerini nasıl gerçekleştirdiğini detaylı açıklamaması. Onun da sebebini yazının başında açıklamıştım. Bu adam plastik kartla şu şekil adamı bölüyorsunuz diye uzun uzun açıklasa; yarın elinde iskambil kartlarıyla gezinen bir sürü insan görebiliriz. Hele ki; Türkiye gibi şaka dozunun nerelere varacağı pek önemsenmeden gerçekleştiği bir ülkede “Arkadaşını Kupa Kızıyla Doğradı…” gibi haberler görebilirdik.

Bundan başka kitaba gelen doğru bir eleştiriye rastlamadım. Mükemmel kurgulanmış bir aksiyon, gizem ve felsefe romanı. Kitap ilk baskısını 1979’ta yapmış, 1981’de ise Türkiye’de basılmış. 1981 senesinde bile Türkiye’de ciddi bir okuyucu kitlesi ne ulaşmış (1981’de Türkiye de okuyucu kitlesi?). Hatta internette kolaylıkla bulabileceğiniz Travenia’nın kızıyla yapılan bir röportaj bulunmakta. Kızına göre babası Türkiye’de okuyucu kitlesi olduğunun farkındaymış . Bu beni baya şaşırttı açıkcası. Kitap yazarın diğer kitapları gibi “E yayınları”ndan çıkmış, 445 sayfadan oluşuyor…

Yazımı Travenia’nın daha kitap başlarken birilerine gönderme yaptığı sözle bitiriyorum;

“Bu kitap içinde Kişikava, Otake, De Lhandes, Le Cagot olarak görülen kişilerin anılarına sunulmuştur. Adı geçen kişiler dışında kitapta sözü edilen tüm kişi ve kurumlar uydurmadır, ne var ki içlerinden bazıları bunun farkında değildir.”

Yorumlar