Kafası Akreplerle Dolu Bir Adamın Hikâyesi: Macbeth

Ardından hemen İskoçya’da yaşanan İç Savaş’a dönülür. Bu savaş sırasında Kral Duncan’ı destekleyen Macbeth, kraliyet ordusunun komutanıdır ve çoğunluğu genç askerlerden oluşan ordu çok fazla kayıp verse de savaş alanından büyük bir galibiyetle ayrılır. Burada da yüzüne savaş boyasını bizzat sürdüğü çok sevdiği bir askerine odaklanmış vaziyettedir. Macbeth’i insan olarak yücelten sahnelerden henüz ilkidir bu (bebeğini toprağa veren baba Macbeth’in dramını saymazsak tabii). Bu genç askerin hayaleti bir an bile peşini bırakmaz film boyunca, hatta onu bir kral katili yapacak ve deliliğin yollarını açacak kararı verirken bile hançerini getiren aynı delikanlının hayaleti olur.

O, full of scorpions is my mind! ya da aklı akreplerle dolu bir kral

O, full of scorpions is my mind! ya da aklı akreplerle dolu bir kral

Ama şimdi biz ilk sahnelerdeki savaş alanına geri dönelim. Macbeth ve dostu Banquo, savaştan hemen sonra alanda üç cadıyı (üç uğursuz kadını) ve bir de yanlarında minik bir kız çocuğu ve bir bebeği görürler. Kadınlar Macbeth’i Cawdor Beyi ve İskoçya Kralı olarak selamlarlar, Banquo’ya ise soyunun krallar çıkaracağını müjdelerler ve ortadan kaybolurlar. Bu müjde üzerine şaşıran ve aklı karışan Macbeth, hemen sevgili karısına olayları anlatan bir mektup yazar ve Kral Duncan ve maiyetiyle birlikte akşam yemeğine geleceklerini bildirir. İşte deliliğin başladığı an, Lady Macbeth’in bu mektubu okuduğu andır. Birçok tiyatro öğrencisinin vazgeçilmez tiratlarından olan Lady Macbeth’in kadınlığından ve insanlığından, tüm zaaflarından vazgeçmeyi dilediği bu sahne, tahtı ve tacı ele geçirmek için akıl almaz kötülüklere karar verdiği sahnedir. Savaştan dönen eli kolu kanlı eşini de bu bilinç ve kararlılıkla karşılar ve amaçlarına ulaşmak için mübah saydıkları her şeyi yapmaya birlikte karar verirler. Çünkü ilk kehanet gerçekleşmiş, vatan hainliğiyle infaz edilen Cawdor Beyi’nin yerine Macbeth geçirilmiştir.

macbeth-5

Bir kez kötü yola girdiğinizde, ruhunuzu şeytanın eline bir kez kaptırdığınızda önünüzü alamazsınız çoğunlukla. Macbeth de kralı öldürdükten sonra her şeyinden vazgeçiyor, aklını ve ruhunu yitirmek pahasına dahi olsa tacını giyiyor. Bu noktada Macbeth’in kayıplarını seyirciye çok iyi aktaracak bir oyuncu gerekiyor elbette. Michael Fassbender tam da bu noktada bizleri mest ediyor. Bu kadar insana özgü özellikleri bu denli net bir biçimde başka bir aktör verebilir miydi diye düşündüm film boyunca. Gözleriyle bu kadar net nasıl oynar bir insan bilemedim. Delilik bakışlarla nasıl verilir, nasıl ruhu boşaldıkça insanın bedeni de çöker, boş bir çuval gibi kalır ve bunu nasıl bu kadar net yansıtabilir seyirciye, inanamadım. Marion Cotillard’ın da her zamanki duru oyunculuğuyla harika bir iş çıkardığını söylemeden geçmek olmaz. Yine çok ünlü tiratlardan biri olan ve Lady Macbeth’in ellerinden çıkmadığını düşündüğü kan lekelerini çıkarmaya çalıştığı sahne normalde Lady Macbeth’in uyurgezer haliyle kendiyle hesaplaştığı bir sahne olarak yazılmıştır ancak bu da filmde insanın içini dağlayan bir yorumla verilmiş. Hadi bu kadarını söylemeyeyim.

macbeth-6

Ben daha neler söyler, neler yazardım ama herkesin bu şaheseri çok geç olmadan görmesini, hayranlığını sinema salonlarında yaşamasını arzu ediyorum. Gidin ve o filmi görün! İyi seyirler.

Yorumlar