Fallout 4 – Yeni Bir Wasteland Mümkün mü?

Şimdi, başta şunu söyleyeyim; oyunun ana senaryosu tırt. Ancak siz de benim gibi kendinizi bir Bethesda gazisi olarak görüyorsanız bu zaten şaşırtıcı bir şey değil. Bu adamlar (bana sorarsanız) çok güzel sidequest yapsalar da ana queste gelince bir basiret bağlanması, bir kıtıpiyozluk çekiyorlar. Ancak senaryoyu bir kenara bırakırsak oyun içi mekaniklerin tatmin edici olduğunu söyleyebilirim. Crafting olsun, ateş etme mekanikleri olsun, grafikler olsun gayet güzel kotarılmış. Hatta ara ara oyunda durup “Yahu 10 sene öncesinin concept art olarak tasarlanan ayarda gerçek oyun oynuyoruz” dediğim oldu.

Karakterimizi dünyayı nükleer bir küreye çeviren büyük savaşın hemen öncesinde kontrol etmeye başlıyoruz. Evliyiz, eşimiz, çocuğumuz ve bir robotumuz var ve eğer erkek karakteri seçtiysek askerden yeni gelmiş (ortada cayır cayır bir savaş varken nasıl oluyor o bana sormayın), kadın karakteri seçtiysek hukuk fakültesinden taze mezun birisini canlandırıyoruz. Nitekim yarım saat sonrasında nükleer savaş patlıyor ve koşa koşa vaultumuza gidiyoruz. Ancak vault-tec bu sefer yine hinliğini bırakmayarak bu vault’u kriyojenik olarak tasarlamış. Kabinimize giriyor, ayaklı bir dondurma haline getiriliyor ve 200 sene sonra uyanıyoruz. Aslında iki defa uyanıyoruz, ilk uyandığımızda eşimizin vurulup çocuğumuzun kaçırıldığını görüyor ve tekrardan donduruluyoruz. İkinci sefer uyandığımızda da oyun başlamış oluyor.

Renkli bir wasteland mümkün mü?

Senaryo zaten bu, “oğlumu bulmak istiyorum” diyen bir ebeveyni canlandırıyoruz. Açıkçası bu noktada Bethesda’nın Fallout denildiğinde niye hep aklına bir ebeveyn hikayesi geldiğini anlamakta güçlük çektiğimi ifade etmeliyim. Hatırlarsanız Fallout 3’te de “Babamı bulmak istiyorum” diyor köy köy, şehir şehir baba arıyorduk.

Mekanik olarak bakıldığında Fallout 4’ün üç sistemin birbiriyle etkileşiminden oluştuğunu söyleyebilirim. FPS kısmı ile düşmanlarımızı öldürüyor, yağmalıyoruz. Crafting sistemi ile bu yağmalardan elde ettiğimiz parçaları kullanarak silahlarımızı, zırhlarımızı, yiyeceklerimizi ve atılabilir ekipmanlarımızı falan geliştirmemizi sağlıyor. Köy sistemi de bu yağma mekaniklerini daha efektif kullanmamızı, köylülerin resource toplamasını, shop falan kurabilmemizi mümkün hale getiriyor.

Nükleer savaş değil de, serpintili Katrina kasırgası geçmiş gibi.

Farkındaysanız level, perk falan demedim. Var evet, var da çok bir etkisi yok. Bu oyunda Bethesda tüm o skill istatistiklerini falan bir kenara atarak level aldığımızda SPECIAL yükseltmemizi veya bu puanlarla açılan perklerden seviye almamızı sağlayan bir mekanik getirmiş. Özelleşebilen bir karakterden ziyade, eninde sonunda bir süper-insan olacak bir karakter oynuyoruz diyebilirim. Özelleştirme ise ancak kısa vadede karakterinizin ne yapmak istediğine göre bir rol oynuyor. Yani thief/sniper oynuyorsanız başta sözgelimi melee yerine sneak almak daha efektif olabilir. Bu perklerin seviyeleri de level ile kilitli. Bir yerden sonra levelinizden ötürü diğer perkleri almaya başlıyorsunuz, çünkü harcayabilecek yeriniz yok.

Bu oyunda özelleşen şeyler silahlar ve ekipmanlar. İnsanı bıktıracak derecede özelleştirebiliyorsunuz ekipmanlarınızı, en başta elinize geçen 10mm’lik tabanca susturuculu, skoplu falan bir ölüm makinesına dönüşebiliyor. Raiderlardan düşen zırh parçalarını da güncelleye güncelleye (bir power armor kadar olmasa da) bayağı sağlam hale getirebiliyorsunuz. Zırh demişken oyunda iki türlü zırh var, biri tüm bedeni kaplayan klasik zırhlar, bir de bacak kol gövde gibi parçalardan oluşan zırhlar. Görebildiğim kadarıyla tüm beden zırhları diğer zırh tipi ile kıyasla bayağı zayıflar. Power armor bile bu şekilde modüler tasarlanmış yani niye bu zırhlar parça parça çıkıyor demeyin, öyle bir mekanik uygulanmış. Bir de pipboy bu zırhları karşılaştırırken yalan söyleyebiliyor. Yani yerdeki zırhın enerji resist değeri büyükse, siz ekipman incelerken “hacı bu daha iyi bak” diyebiliyor ama sizin derdiniz balistik korumaysa (ki en başlarda size lazer ile dalacak çok bir düşman yok) sizi yanıltabiliyor. Ona dikkat etmenizi öneririm.

Issız gönüllere giren… işte benim Nick Val… (olmadı)

Şimdi power armor demişken bu oyunda Bethesda’nın izlediği bir taktik var ki hiç hoşuma gitmedi. Normal şartlarda oyunun sonuna doğru elinize geçen power armor’u “Al hacı” deyip en başta veriyor. Power core denilen bir mekanikle her yerde kullanmanızı engellemeye çalışıyorlar da açıkçası yer gök power core kaynıyor? İstenirse bu oyunun tamamını power armor ile oynamak bana sorarsanız çok mümkün. (hele ki automatron DLC’si varsa elinizde; robot düşmanların içinden power core çıkması ne demek Bethesda?)

Oyun haritası devasa. Abartısız biçimde her yerde bir şeyler var. Bu hem iyi hem de kötü; eğer keşfetmeyi seviyorsanız gerçekten güzel bir oyun deneyiminiz oluyor. Ama bu kadar dolu bir dünyanın ne kadar wasteland olduğu da tartışılır hale geliyor. Hani kendi haline bırakılsa bir beş on sene sonra endüstriyel devrimi tamamlayıp kaldığı yerden devam edebilir halde bir dünya sunuyor bize. Şeytanın de dediği şey, “fallout dünyası için fazla renkli bir dünya”.

Buraya kadar gelip, followerlardan bahsetmemiş olmam tesadüf değil. Nick Valentine ve Dogmeat haricindeki followerları çok akılda kalıcı bulmadım açıkçası. Hatta durduk yerde Minutemen yapan Preston Garvey adındaki dingile gıcık bile oldum diyebilirim. Ama Nick Valentine üstüne spin-off oyun çıksın, DLC çıksın gider alırım. Ne kadar spoiler tartışılır ama robot bir hard boiled dedektif oyunu gayet ilginç bir oyun olurdu. Dogmeat’i de kim modellediyse kocaman bir aferim ona, zira bir köpek bu kadar mı güzel, bu kadar mı sevimli olur. Hayvana bir şey olmasın diye settlementa yolladım, bir gittim baktım kendine köpek kulübesi bulmuş yatıyor.

Namluyu değiştirsek, üstüne de skop taksak yürür bu ya

Son olarak, oyuna daha sonraki patchlerle eklenen Survival modundan da bahsedeyim. Bu mod, Fallout New Vegas’ta da olduğu gibi, fast traveli kapatıyor ve oyuna yemek, su, uyku gibi faktörlerin yanı sıra mermilerin ağırlığa etki etmesi gibi şeyler ekliyor. Ancak ben bu modda çok debelenmeme rağmen oynayamadım. Zira bu modu açtığınızda sizi öldüren şey, ne radyasyon, ne mermi, ne açlık ne de susuzluk. Enfeksiyondan nalları dikiyorsunuz daha çok. Çünkü bu disability size belli periyotlarla hasar veriyor ve antibiyotik de öyle her yerden çıkmıyor. Üretmek için de Chemist perki gerekiyor ki o da Intelligence 7 istiyor. Bilginize olsun, ben bir yerden sonra itten böcekten hastalık kapmaktan bıktığım için kapattım bu modu.

Oyunun an itibariyle sahip olduğu üç büyük mod var:

  • Far Harbor
  • Nuka World
  • Automatron

Far Harbor’da Nick abinin dedektif bürosundan bir olayı takip ediyoruz. Maine sahilinden uzaklaşıp Far Harbor adasına gittiğimiz söyleniyor (çünkü zaten ana harita yeterince devasa değildi, alın size daha fazla content demişler ki bu iyi bir şey). Nuka World ise eskiden bir lunapark, şimdi ise bir Raider kenti olan Nuka World’de geçiyor. Automatron ise Commonwealth’e robotlarını salmış olan Robobrain’e karşı verdiğiniz mücadeleyi konu alıyor. Automatron’da aynı zamanda kendi robotlarımızı yapma ve özelleştirme imkanı geliyor.

“Bu takayla denize açılmayacaktık Dogmeat…”

Nitekim benim çok sevdiğim bir oyun olmaya aday bu oyun. Size önerim, eğer SSD’niz de varsa, bu oyunu oynarken muhakkak Load Accelerator moduyla oynayın. Niye böyle bir karar vermişler bilmiyorum ama oyunun loading ekranları FPS kilitli ve her şeyi yüklemesine rağmen sırf beklemiş olmak için bekletiyor. Bu mod ise (ki bir DLL ve INI dosyasından oluşuyor) sadece bu ekranlarda FPS sınırını açarak yükletiyor. Bu sayede de dakika beklediğiniz (abartmıyorum) ekranlar 10 saniyede falan yüklenmeye başlıyor. Dolayısıyla bu modun kritik olduğunu düşünüyorum. İyi oyunlar!

Yorumlar