Hollow Knight – İçi Bomboş Olan Şovalyenin Dopdolu Macerası
Hollow Knight muhtemelen hepimizin oynayıp da adını pek bilmediğimiz (ki zaten bu isim son yıllarda kullanılmaya başladı) Metroidvania stilinin en yeni ve en başarılı temsilcilerinden biridir. Bana oyun anlatıldığında “Dark Souls gibi bir 2D platformer-Metroidvania düşün,” denmişti, bu da benim dikkatimi çekmeye yetmişti. Şimdi beni dinleyin de size bu oyunu oynamayarak neler kaçırdığınızı anlatayım.
Metroidvania
Öncelikle Metroidvania nedir, ne değildir onu bir özetleyeyim de ‘Ne diyor bu?’ demeyin. Metroidvania özetle, Metroid ve Castlevania: Symphony of the Night (ve sonrasında gelen türevleri) tarzında olan aksiyon-macera oyunlarına verilen isimdir. Bu oyunlar genelde bölüm-bölüm ilerlemektense bir tane büyük oyun haritası verir size; siz de o haritayı yavaş yavaş yeni özellikler edinerek, anahtarlar bularak ya da Boss döverek yeni bölgeleri aça aça gezersiniz. Metroidvania oyunları genelde platformer öğeleri de bulundurur, ama bu janrın en baskın özelliği değildir. Bir oyunu Metroidvania yapan en temel şeyler bunlardır. Bu türe örnek olarak Guacamelee, Ori and the Blind Forest, Cave Story gibi oyunlar gösterilebilir.
Hollow Knight Nedir Peki?
Hollow Knight, Avustralya bazlı Team Cherry isimli indie oyun yapımcıları tarafından hazırlanmıştır. Peki kim bu Team Cherry? Ari Gibson, William Pellen ve David Kazi isimli üç kişi. Evet, bu oyunu sadece üç kişi yapmış. 2014’te bir Kickstarter projesi olarak başlayıp 2017’de de bitmiş. Ne yazık ki bahar sezonunun başında çıktığı için Legend of Zelda: Breath of the Wild ve aynı dönemde çıkan bir çok büyük isimli oyunlar yüzünden fazla dikkat çekmedi.
Hollow Knight tamamen elle çizilmiş Hallownest krallığında geçiyor, burada herkes böcek. Sivrisinek haritacılardan tutun geyikböceği taşıtlara kadar. Hallownest ondan fazla bölgeden oluşan kocaman, her köşesi dolu dolu işlenmiş bir krallık. Oyunun geçtiği bu krallık büyük ölçüde terk edilmiş, cani böcekler tarafından istila edilmiş ya da cansız bedenlerin dolaştığı ürpertici tünellerden oluşmuş olduğu için karamsar bir atmosfere hazır olun. Oyundan şu görsellere bir bakın derim!
Oyunun mekaniklerinden bahsetmek gerekirse: Her türlü platformerın sunduğu türde hareketlilik sağlayan yetenekler açmayı bekleyebilirsiniz; Dash, Wall Jump ve Double Jump gibi. Bunlar oyunda daha fazla ilerlemenizi sağlasalar da, işinizi çok kolaylaştırmıyorlar. Hollow Knight’ın Dark Souls’a benzetilen yanı, sırf (gerek düşmanlara gerek platformlara yenik düştüğünüzde) öldüğünüz yere geri dönüp oyunun para birimi olan Geo’nuzu geri alma zorunluluğu değil; aynı zamanda oyunun zorluğu. Baştan savma bir şekilde oynayarak 20-30 saatte bitirebilirsiniz, eğer benim gibi her şeyi tamamlamayı seven biriyseniz de, rahatlıkla 50-60 saat boyunca eğleneceğinizi söyleyebilirim.
Hollow Knight’ın aslında oldukça ilginç bir hikayesi var, ama onu kendiniz keşfedin diye hiç bahsetmeyeceğim! Oyun ‘görsel hikayecilik’ denen tarzdan çok faydalanıyor ve size olup bitenleri anlatmak için paragraflarca metin okutmuyor. Sırf orada burada bulduğunuz ipuçlarından Hallownest krallığında neler olup bitmiş yavaş yavaş kendiniz anlıyorsunuz. Ha, oyunda hiç mi diyalog yok? Var tabii ama çoğu opsiyonel, ‘Hikayesinden bana ne!’ diyorsanız sizi hiç oyalamıyor. Maceranız boyunca karşılaşacağınız (bence çok ilginç olan) NPC’lerle konuşup konuşmamak tamamen size kalmış.
Christopher Larkin’in Hollow Knight için bestelediği müzikler ise tüylerinizi diken diken edecek birer harika. Kendinizi Hallownest’in melankolik atmosferine bu müzikler sayesinde kaptıracağınıza, yahut boss’ların yüksek tempolu müzikleriyle gaza geleceğinize emin olabilirsiniz. Buradan ufak bir örneğini dinleyebilirsiniz.
Basit Ama Zor
Evet, Hollow Knight’ın gerçekten zorlayıcı olduğundan bahsetmiştim, ve bu da onu çok keyifli yapıyor. Peki ‘Basit’ derken neden bahsediyorum? Öncelikle oyunu zor yapan şey ‘haksızlık’ değil, adil olmayan derecede güçlü düşmanlar yok; eğer bir düşmanı yenemiyorsanız o muhtemelen kendi hatanız. Yeni bir taktik deneyebilirsiniz ya da daha sonra geri gelebilirsiniz. Eğer bir yerdeki platforming sınavını geçemiyorsanız kendinizi geliştirin, sabırlı olmaya çalışın.
Basit derken aynı zamanda oyunun sadeliğinden de bahsediyorum. Zıplayabiliyorsunuz, kılıcınızı (pardon, çivinizi) dört yöne savurabiliyorsunuz, ‘Soul’ denen güçle büyü yapabiliyorsunuz – hepsi bu kadar. Bazı metroidvania tipi oyunlarda gördüğümüz gereksiz karmaşık kurallar yahut mekanikler yok. Karakterinizi geliştirmek için ‘Charm’ denen rozet gibi şeyler var; onları taktığınızda da belli özellikler kazanıyorsunuz. Hepsi bu!
Oyunun arayüzü de çok basit. En tepede kaç darbe alabileceğinizi temsil eden maskeler ve ‘mana’ gibi düşünebileceğiniz Soul’unuz var. Kontroller de bir o kadar basit, yalnız parmaklarınızı seviyorsanız kesinlikle klavye ile oynamayı tavsiye etmiyorum! Bu tip oyunların oynanması gerektiği gibi; bir gamepad ile oynayın.
Peki Hollow Knight’ın Farkı Ne?
Pekâla, bunlar yetmediyse biraz da Hollow Knight’ı başka oyunlardan ayıran yanlarından bahsedeyim. Öncelikle harita sistemi çok orijinal. Girdiğiniz yeni bir bölgenin haritasını görmek istiyorsanız, onu Cornifer adlı bir haritacıdan satın almanız gerekiyor, daha sonra dolaştığınız yerlerin haritaya eklenmesi için bir bankta oturup dinlenmeniz gerekiyor. Ben çok beğendim, ama herkese göre değil tabii.
Bank demişken biraz da ondan bahsedeyim. Hallownest’in her tarafında oturabileceğiniz banklar bulabilirsiniz, bazılarına para vermeniz gerekir, bazılarının başında duran böcek öldürmeniz gerekir, bazıları ise boş bir şekilde sizi bekliyor. Bunları Dark Souls’daki kamp ateşleri gibi düşünebilirsiniz. Bir banka oturduktan sonra eğer ölürseniz o bankta uyanırsınız; sonra öldüğünüz yere dönüp, arkada kalmış gölgenizi çivinizle bir güzel pataklayıp Geo’nuzu geri almanız gerekir. Eğer yeni Charm takıp çıkarmak istiyorsanız, bunu da bir bankta halletmeniz gerekir.
Hallownest’in gizli saklı şeylerle dolu olduğunu da söylemeden edemeyeceğim. Team Cherry oyunun içine o kadar beklenmedik ve güzel sürprizler serpiştirmiş ki bahsetmeden geçemeyeceğim ama sürprizleri de bozmak istemiyorum. Her yere bakın, daha önce baktığınızı düşündüğünüz yerler de dahil! Tabii bu sürprizlere başka oyunlardan alıştığınız bir çok öğenin tamamen farklı işlenişi de dahil.
Neden Öneriyorum?
Ben bu oyuna aşık oldum, ve eğer siz de benim gibi güçlü bir 2D metroidvania özlemi çekiyorsanız kesinlikle Hollow Knight’a bir bakın. Metroidvania tarzı oyunlara hiç bulaşmadıysanız da Hollow Knight kesinlikle kendinizi denemeniz için iyi bir başlangıç. Üstelik bu kadar dolu ve eğlenceli bir oyun olmasına rağmen sadece 24 TL! Ben şahsen oyuna 10/10 veriyorum. Ha, Hollow Knight mükemmel bir oyun mu? Hayır, kesinlikle geliştirilebileceği bir çok yön olduğunu düşünüyorum fakat bunlara rağmen tek bir puan bile kırabileceğimi sanmıyorum. Benim puanım yetmiyorsa da Destructiod’in 10/10’u, Steam’in 9/10’u ya da Metacritic’in %86’sı belki sizi ikna eder.
Oyunu kendi sitesinden ya da Steam’den bulabilirsiniz.