İkinci Vakıf: Yok Daha Neler Kısmındayız

Tüm zamanların en iyi bilimkurgu serisi dalında Hugo Ödülü almış Vakıf Serisinde üçüncü perdeye gelmiş bulunuyoruz. Zamanında okuyamadığım -out of stock vaziyetleri- için yeni baskılarını peş peşe okumaya çalıştım. Yenilenen kapakları da cabası tabi. İlk kitap, ikincisi derken olaylar öyle bir hal aldı ki ara vermek ayıp olurdu. Biraz oldu da. Uzunca bir süre seriye el süremedim lakin İkinci Vakıf kitabını okuduktan sonra “Çok yaşa Asimov!” diyecek kıvama geldim.

Seri eserler söz konusu olacaksa benim gönlümün efendisi Dune Serisidir. Gerek dünyası gerek hikayenin arka planında gelişen olaylar gerekse de karakterler anlamında Frank Herbert’in eserinin zihnimdeki yeri ayrı. Ancak bilimkurgu yazının en başarılı ve üretken kalemlerinden biri olan Isaac Asimov’un Vakıf’ı yine aynı kalibrede derinlikli ve başarılı bir yapım. Serinin daha önceki kitapları hakkında karaladığım yazıları yine sitede bulmak mümkün. Şimdi gelelim üçüncü kitaba.

Dünya Fani Katır

İkinci kitapta çöken Galaktik İmparatorluk sonrası Vakıf’ın karşı karşıya kaldığı en büyük ve kapsamı geniş tehdit hiç şüphesiz Katır adındaki mutant olmuştu. Zira toplulukları konu edinen psikotarihin süzgecinden resmen yağ gibi süzülecek özellikler ile doğmuştu.

Katır, öngörüldüğü gibi önüne geçilemez bir ilerleme kaydetmiş ve galakside tek güç haline gelmiştir. Galaksi çapında bilinen her yere adı ulaşmış, korkunç bir güce sahip olmuştur. Ancak ne kadar güçlü olursa olsun ortadan kalkmadığı sürece ayak bağı olacağı bariz İkinci Vakıf’a bir türlü ulaşamaz. En iyi adamlarını sefere çıkartır, altına bakmadık göktaşı bırakmaz ama nafile. İkinci Vakıf çok iyi gizlenmiştir ve bulunması imkansızdır. Acaba boşuna mı uğraşır? Bir yandan da bu soru zihnini kemirir. Elindeki en büyük ipucu olan ‘Yıldız Sonu’ denilen yeri bulması için elindeki en ‘sadık’ ve bilge adamları bu işle görevlendirir. Galaksi çapında yapılan yolculuk sonunda elde ettiği sonuç… Kesinlikle spoiler. O yüzden biz konuya şuradan devam ediyoruz.

İlk Vakıf’ın kurulduğu yer ve dolayısıyla bir nevi başkent görevi gören Terminus’ta adı duyulmuş bir bilim adamının kızı Arcadia Darell ile tanışıyoruz. Arcady, boyundan büyük işlere burnunu sokmaya can atan, meraklı ve çok bilmiş ama aynı oradan zeki bir İkinci Vakıf meraklısı. Aile olarak bu vakıf işlerine fazlaca bulaşmış olam bir soya mensup olmaları gibi bir durumda söz konusu. Günün birinde ‘edindiği’ bir takım istihbaratlar sonrasında aklına dahi gelmeyecek maceralarda bulur kendisini.

Vakıf İşleri Meşakkatli

İzinsiz yaptığı gezegenler arası bir yolculuk onu ve eşlikçisini tahmin edemeyecekleri bir kaosun ortasına sürükler. Çöken imparatorluk sonrasında aradan geçen süreç, galaksinin her yanında başına buyruk yönetim şekillerinin oluşması için ideal bir zemin oluşturur. Bağlı olunan bir otorite yokken herkes güç için hak iddia edebilir. Vaziyet böyleyken İlk Vakıf yani Terminus kendisini sürekli bir savaş tehdidi ile karşı karşıya bulur. Esasen sürekli yinelenen tehditler bir gün gerçek olur. Üstelik savaşta Arcady’nin bir hayli parmağı vardır…

Peki tüm bu kaos cereyan ederken İkinci Vakıf neler yapıyor? Olayların seyrini değiştirmek ya da Seldon Planı’nın gerçekleşmesi için neler yapacak? Ya da daha temel bir soru; ikinci bir vakıf gerçekten var mı?

Daha fazla soru işareti ve daha fazla aksiyon. Galakside sular hiç bu kadar bulanmamıştı.

Neler Oluyor Böyle!

Hari Seldon abimizin imparatorluk yerle bir olduktan sonraki kaos durumunu en aza indirmek için onca yıl çalışıp didindiğini hatırlarsınız. Adam bunun için psikotarihin en iyi örneklerini serdilediği, asırlar sürecek bir plan oluşturdu. Ama adamın biri geldi ve bütün bunları alt üst etti. Katır bir başına tüm hazırlıkları en derininden sarstı. Zira bunun için zaten ‘bir’ olması yeterliydi. Psikotarih için kişiler değil kitleler önemli. Sayıların artması kesin sonuç manasına geliyor. Bir kişinin planlarda bu denli gedik açması beklenmedik derecede sarsıcı oldu. Özellikle üçüncü kitap bu anlamda daha net bir tavır ortaya koyarak başlıyor. Katır hem Vakıf’ın olanca hazırlığına taş koydu hemde gezegenler dolusu insanı “beklenen kişi” olduğuna ikna etti. Hakikaten en olmayacak şey oldu ve Seldon planı suya düşme tehlikesi ile karşı karşıya kaldı.

Ancak tabi ki o kadar kolay değil. Asimov senaryoyu öyle içinden çıkılmaz hale getirmiş ve öyle incelikli ele almış ki üçüncü kitapta olaylar çok ama çok karışıyor. Bir kere üç kitap içerisinde en fazla gelişmeye ve haliyle karışıklığa tanık olduğumuz kitap bu oldu diyebilirim. Nedenine gelince bilinen galaksinin en iddiali iki gücü ya hep ya hiç için karşı karşıya geliyor. Katır ve Seldon’un varisleri. Galaksinin güzel günler görmesi, daha da güçlü bir imparatorluk düzeni oluşturmak için yürütülen planlar bir yanda. Diğer yanda ise bildiğimiz demir yumruk, dikta yönetimi getirmeyi amaçlayan Katır. İki tür monarşinin ‘kas’ mücadelesini okuyoruz anlayacağınız.

Arcadia İş Başında

Bahsettiğimiz mücadelenin üçüncü bir oyuncusu daha olduğunu görüyoruz. Arcadia adlı bir hayli meraklı ve zeki kızımız sahneye çıkıyor. Hemde ne çıkmak. Karakter olarak daha önceki kitapta gördüğümüz Bayta Darell karakteri ile çok benzeşen güçlü kadın profilinin mirasçısı. Çok genç bir yaşta olmasına karar verilmiş. Sebebp olarak serinin ilerleyen bölümlerinde de olaylarda parmağı olsun istenmiş olabilir -ilk defa okuyorum seriyi tahmin yürütüyorum. Zira daha on dört yaşında. Statü olarak çok fazla imkana sahip. Böylece yönetici sınıfına dahil olmasını kolaylaştırılmış. Bu da kilit karakter olmasının bir diğer göstergesi. Kişilik ve olaylara etkisi bakımından Asimovvari bir duruşu var. Bir kişinin çok şeyi değiştirebileceğinin bir diğer kanıtı.

Kitabın kurgusal derinliğinin yanı sıra beklediğimiz bir şekilde aksiyonu minumumda tuttuğunu okuyoruz. Ancak buna karşın soğuk savaş tadında geçen mücadeleler bir hayli heyecanlı. Bunun yanında bu seri içerisinde okuduğum en derli toplu kitap oldu. İlk kitap giriş ve ısınma turları maiyetinde öykülerden oluşuyordu. O nedenle olaylar bağımsız cereyan ediyordu. Devamında ise konuya ilk defa giriş yapıyormuş hissi yaşanacak şekilde dahil olmuştuk. Burada ise neyle karşılaşacağımızı az çok biliyor ve ona göre okuyoruz. Gerçi beklediğimizden daha iyi olduğu söylenebilecek şeyler karşılıyor bizi, orası kesin. Demem o ki İkinci Vakıf tam anlamıyla bir Vakıs Serisi kitabı olmuş.

Başka…

Kitabın bazı yerlerinde -spoiler olduğu için sözünü etmediğim- geçen diyaloglar Asimov’un “ben bu kitapta ne yapıyorum” dediği kısımları oluşturuyor. İşler nasıl yürüyor, nasıl devam edecek bu kısımlarda anlamak pekala mümkün ve bu yüzden dikkate değer.

Kitabın fiziksel yanları yine beğenilecek düzeyde. Serinin diğer kitapları gibi başarılı bir tasarıma sahip. Bundan hariç çeviri kısmı kitabı oldukça yalın ve anlaşılır tutmaya gayret edilerek yapılmış. Bu ayarda bir kitap için doğru yöntem. Zira bahsettiğim bazı bölümler bir hayli kafa karıştırıcı olmaya müsait. Başka… iyi ki yeniden baskı yapmış diyebiliyorum. İthaki Yayınları yıllardır sahaf sahaf gezmiş bilimkurgu meraklılarının bu arayışına son vermiş görünüyor. Dileriz serinin diğer kitapları da hzılıca elimizde olur…

Bu yazı, "İthaki Kütüphanesi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar