İmparatorluğun Çöküşü: Kimler Çökmedi Ki Bu Dünyada

Yaşlı Adamın Savaşı serisini okuyan var mı? Ben henüz okumadım mesela. Ancak adından bir hayli söz ettiren bir çalışma olduğunu biliyorum. Haliyle yakın zamanda okumak şart oldu. Konuya neden böyle girdim, çünkü aynı yazarın kaleme aldığı diğer bir bilimkurgu serisi üzerine yazacağım. Çoğumuza tanıdık gelecek bir temayı, çöken imparatorluk fikrini İmparatorluğun Çöküşü kitabında işleyen yazar okurken güldürmesini de bilen bir isim ayrıca.

Gülmekten kastım tabi ki özellikle komedi olsun diye yazılmış bir metinden bahsetmiyorum. John Scalzi’nin yazdığı kitapların genel özelliği okuyucuya keyifli vakit geçirtecek, rahat okunan şeyler olması. Bu kitapta ele aldığı konu yüzyıllardır uzayın kendisi sayesinde ayakta kalmayı başarmış bir imparatorluğun yine uzayın kendisi tarafından sona ermesini işliyor. Gördüğümüz gibi konu çok ciddi ve insanlık sadece figüran.

Solucan Deliklerinin Hikmeti

Uzayda A noktasından B noktasına gitmenin en kısa yolunun bir doğru üzerinden değil de bir daire, bir döngü olacak şekilde olduğu söylenir. Söz konusu durum/anomali insanoğlunun kontrolünde değil tabi ki. Olsaydı okuduğumuz bilimkurgu romanları gerçek olmazdı belki, ama kesin sonumuz gelirdi. Zira bu merak kapasitesi ile kim bilir ne işler açardık başımıza.

Neyse, biz bilimi bir kenara bırakıp bilimkurgu ile devam edelim.

İnsanlık uzayın bir hediyesi sayesinde Dünya sınırlarını terk etmenin yolunu bulur. Mevcut teknoloji Akım adı verilen “şey” ile birleşince ver elini uzayın bilinmeyen köşeleri şeklinde yayılmacı politika izlemeye başlamışız. (Şimdiden söyleyeyim işin içerisinde uzaylı yok.) Yaşam barındırmayan ancak yaşama elverişli hale getirilebilecek gezegenler var. Zamanla uzayda sağlanan ilerleme öyle bir hal alır ki bunu düzenleyecek, kim ne yapıyor kim neyden sorumlu bunu bilmek zaruri hale gelir. Bu konuda en ciddi yatırımı yapan oluşum, yönetim erki, devlet, siyasi otorite ya da güç odağı Wu Hanedanlığı olur.

Uzay trafiğinde en yoğun noktayı yani Kavşak’ı elinde bulunduran söz konusu hanedan mevcut hakimiyetini Bağlılık adı altında bir tür ticari-dini yönetim şekli altında birleştirir. Akım nehirlerinin her birinin uğrak yeri olmasının getirdiği güç sayesinde uzun yıllar boyu durum böyle devam eder. Ancak… Her şey güllük gülistanlık olsaydı bu kitabın bir anlamı olmayacağı için sorunlar baş göstermeye başlar.

Ulaşımın her şey olduğu uzaydan bahsediyoruz ve Akım olayının artık kullanılamayacak olması gibi bir tehlike söz konusu. Her gezegenin kendi başına kalacağı tehdidi var. Medeniyetin sonu anlamına gelen krizi yönetmek gayrimeşru bir imparatorluk varisine, belalı bir tüccara ve Akım fiziği uzmanı genç bir bilim adamına kalmıştır. Ne kadar grotesk değil mi…

John Scalzi

Eğlenceli ve Akıcı

Bir kitap için en klişe tanımlamalar bunlar, kabul ediyorum. Ancak elimizdeki kitap bu iki özelliği tamamıyla bünyesinde barındırıyor. Özellikle bilimkurgu türü altında okuduğum en eğlenceli kitaplardan biri olduğunu söyleyebilirim. Yukarıda az biraz anlattığım üzere bir dünya stres dolu olay birbiri ardına gelişiyor. Koskoca bir imparatorluk yok olma tehdidi altında. Ama bu sürüyle bel altı konuşmanın, türlü şakaların yapılmasına engel değil. Yazarın genellikle eğlenceli ve sıcak bir dil kullandığı söylemiştim. Bu kitapta da geleneğine devam ediyor. Açıkçası daima ciddi işlerin döndüğü, sert adamların ortalıkta cirit attığı bu tür için kendi tarzını yaratmış John Scalzi. Haliyle kurgu ciddi olsa dahi kasmadan okunan bir metin ortaya çıkmış oluyor.

Gezegenler arası bir hikaye okuyorsak genelde Dünya çok geride kalmış oluyor. Yüzlerce, binlerce yıl geçmiş ve anne gezegen kaderine terk edilmiş ya da tamamen tüketilip yaşama dair hiçbir şey kalmayınca kaçtığımız bir kaya parçası haline gelmiş. Dune, Asimov’un Vakıf Serisi, bu kitap ve daha kaç tane bilimkurgu kitabında bu taktik ya da tercih kullanılıyor. Hep söylenen tükenmekte olan dünya rezervleri bir gün gerçekten tükeniyor ve yaşam başka bir yerde devam etmek zorunda kalıyor. Şu an dünya üzerinde yaşayan kimsenin şahit olamayacağı bir gelecekte bu durum gerçek olacak. Bakalım o vakit kurgu bilim olacak mı.

İmparatorluğun Çöküşü’nde bir takım rastlantı diyebileceğimiz hadiseler sonucu evrenin karanlığına geçiş çok daha kendiliğinden oluyor. Tabi bunun için yıllarca hazırlık yapılıyor lakin solucan delikleri hazırda bekliyor. Geriye tünel olarak kullanmak kalıyor. Ekolojik tükenmişlik durumu işin diğer bir boyutu. Oksijen ve devamında suyla başlayan hayat en zararlı memeli sayesinde elbet bir gün yok edilecek. İnsanoğlu değil mi, faydası yok zararı var.

Siyaset, Daima

Sözünü ettiğimiz ve tamamen şans eseri vuku bulan solucan delikleri bir yerde birleşiyor. Birden fazla yolun birleşip devam ettiği noktanın stratejik önemi hakkında sanırım hemfikiriz. Kitapta bu nokta yani Kavşak üst düzey öneme sahip. Burayı elinde bulunduran gücü de eline almış alıyor. Siyasi, ticari ve dini manada bir nevi merkez üssü. Entrika okumayı sevenler hemen buraya. Alabildiğine iktidar savaşları, milletin arkasından iş çevirme, ona buna ihanet. Hepsi mevcut. Bir Game of Thrones değil tabi ancak yine de sinsice planlar yürütülen hanedan ve yöneticiler görüyoruz. Hele ki beklenen ve artık geri sayım haline alınan çöküş evresinde işler iyice kızışıyor.

Kitabın karakterler anlamında da iyi iş çıkardığını söylemek mümkün. Bu noktada beklediğimiz gibi loser kişiler ana karakter, bir şeyleri başarmak zorunda olanlar. Ama kişilikleri birbirine yakın ve hepsi de genç diyebileceğimiz yaşta. Sembolik manası ‘yok olma tehdidi altındaki yaşlı imparatorluğa yeni kan gerekiyor’ şeklinde yorumlanabilir. Ya da sadece yazar istiyor diye öyle olmuştur, olabilir pekala. Özellikle tüccar karakteri kitabın açık ara en keyifle okunan diyaloglarına sahip. Sıkılmadan okunacak şeyler bunlar, önemli.

Bu gibi özellikleri ile okurken şurası eksik kalmış ya da şöyle olsaymış daha iyi olurmuş dediğim bir yere rastlamadım. Dili itibariyle keyifli olduğu kadar net bir tavır da ortaya koymuş. Verdiği bilgiler çöküş diyorsa çöküş olacak, okuyucuya açık kapı bırakmamış. Bu esnek olmaması ile birlikte tutarsızlıkları da engellemiş oluyor haliyle. Dedikleri gibi teknikte bir sorunun bir tane doğru cevabı vardır. Bir serinin ilk kitabında ne olması gerekiyorsa, ne fazla ne eksik.

İçerik haricinde somut yanlarıyla birlikte de göz dolduran, kapağı ile hoş bir tasarıma sahip bir kitap. Olayların geçtiği evreni gözümüzde canlandırmak konusunda ipucu verir nitelikte. Gerçi her gezegen bir diğerine solucan deliğiyle bağlı, başka nasıl bir şey hayal edilebilir ki. Çeviri yönünden benden geçer not alır. Özellikle günlük konuşma dilimize yakın çevirisi kitabı daha eğlenceli hale getirmiş. İthaki Yayınları böylece Yaşlı Adamın Savaşı serisinden sonra yeni bir John Scalzi serisine başlamış oldu. Haydi hayırlısı.

Bu yazı, "İthaki Kütüphanesi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar