Bulutların Ötesinde: Gökyüzü Bazen Cehennem Olur

İkinci Dünya Savaşı, tüm insanlık için kelimenin tam anlamıyla bir trajedi. Başka bir açıklaması yok. İnsanın en büyük düşmanının yine insanın ta kendisi olduğunun milyonlarca cana mal olmuş kanıtı.

Yaşanan bu trajedi üzerine dünya kadar filmin çekilmiş, kitabın yazılmış, video ve masaüstü oyunu tasarlanmış adeta popüler kültür için daima satan bir trend, fikir halini almış durumda. Savaşın, savaşların karanlık yüzünü konuşa konuşa bitiremeyiz. Bu yazıda, sözünü ettiğimiz savaşın geçtiği dönemi konu alan bir çizgi romandan bahsedeceğim. Bulutların Ötesinde, her bir çizgisi, sahnesi ile savaşın nelere mal olduğunun görsel kanıtı…

Eser, yaptıkları işlerde oldukça deneyimli iki zihnin ürünü. Yazar olarak Regis Hautiere ve çizer kısmında Romain Hugault ismi yer alıyor. İkisi de yılların deneyimi dediğimi tecrübelerini bu sayfalarla okura sunmuşlar. İlk sayfadan itibaren çizimlerden gözümü ayıramadığım eserin hikayesine gelince…

Daima Yükseğe

İlk sayfalarda dorukları karla bembeyaz dağlar ile karşılaşıyoruz. Fransa’dayız, yıl 1930’ların sonu. Savaş kapıda ancak ortalık şimdilik sessiz. Manzaraya eşlik eden zor durumda bir uçak görüyoruz. Genç bir pilotun komuta ettiği bir posta uçağı. Ancak aman vermeyen fırtına, uçağımızı yerle bir etmekte gecikmez. Pierre adındaki pilot, karlı kaplı tepelerde mahsur kalır. Aradan birkaç gün geçtikten sonra manzara çekimleri için o lokasyonda uçan Amerikalı pilot Allan tarafından kurtarılır. Ortada bir can borcu vardır. Pierre gelecekteki kariyerini ve mutlu mesut sürdürdüğü ilişkisini Allan’a borçludur. İki pilot yakın arkadaş olarak hayatlarına devam ederler. Lakin bu durum beklendiği üzere çok uzun sürmez.

Pierre gösteri uçakları ile yarışlara katılarak hayatını kazanır. Bu işte de oldukça iyidir. Ancak bir yarışta işin içine şike karışınca hayatı alt üst olur. Önce çok sevdiği işini akabinde ise daha çok sevdiği nişanlısını kaybeder. Amerikalı dostu ile aralarına hem mesleki rekabet hemde duygusal problemler girer. Hayatını gökyüzünde yaşamayı bilen, en özgür ve huzurlu olduğu yer uçakların çelik kabukları olan adamımız soluğu tüm dünyanın kaderini değiştiren savaşın göbeğinde alır. İkinci Dünya Savaşı’nın en şiddetli geçtiği yıllarda hava taarruzları ve taciz uçuşlarında…

Savaş tüm dünyayı küresel olarak mahvettiği gibi insanlara da bireysel acılar yaşatmaktan geri durmaz. Pierre ve Allan, çok yakın bu iki dost artık birbirleri ile iki düşman olarak bulutları tavaf ederler. Her bir kalkışın ölüme davetiye olduğu semalarda geçmişin tüm yükü ve ağırlığı ile uçaklarının koltuğunda semaya yükselirler.

Daima Bulutlara

Bulutların Ötesinde, konu itibariyle hakikaten “böylesi ancak filmlerde olur” dediğimiz bir hikayeye sahip. Ancak bunu kötü manada söylemiyorum. Başladığı ve bittiği yere kadar bütün kurguyu ilgiyle takip ettim. Söz konusu savaşta Pierre gibi hezimet yaşamış onlarca pilot olduğunu tahmin etmek güç değil. Tüm kariyerinin, duygusal hayatının ve aslında bütün hayatının bağlı olduğu uçaklar, yaşam amacı olduğu gibi ölümüne de sebebiyet verecek güçte. Diğer yandan Allan’ı ise istemediği bir durumda, istemediği bir pozisyonda görüyoruz. Hayatını kurtardığı bir insanın can düşmanı olduğunuzu düşünün. Böyle söyleyince pembe dizi kıvamında gibi duruyor. Ancak hikayenin geçtiği dönem ve sunum şekli o basitlikten uzak ve aksine içten olduğunu hissettiriyor. Tam bir açmazda buluyoruz kendimizi.

Savaş… Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği o cehennem. Sivil, asker, genç, yaşlı. Kaç tane hayata son verdi? Kaç tanesinin ailesini elinden aldı? Milyonlarca hayatı ya yok etti ya da kolunu kanadını kırdı. İnsanlık tarihinin en büyük toplu kıyımına dönüşen bir hadisenin bireyler üzerindeki etkisine bir bakış açısı, bir fikir bu sayfalarda karşımıza çıkıyor. İki tane farklı ülke vatandaşı pilot, bir kadın ve sonu gelmeyecekmiş gibi duran bir savaş. Başta dediğim gibi tonlarca ‘ürün’ bu savaş neticesinde piyasada, dolaşımda. Etrafımızda. Bu çizgi romana kadar kim bilir kaç tanesini tükettik. Ancak akıllara gelen düşünce aynı; hangi hırs bu savaşı haklı çıkartabilir. Amacım propaganda yapmak değil. Sadece konuşuyorum işte…

Çizimler…

Eserin çizimleri için kullanacağım en yerinde tabir mükemmelin hemen yanı başında olduklarıydı. Daha aşağısını en azından teknik çizim gerektiren çizgiler için kabul etmiyorum. Bu çizgi romanı bana tavsiye eden sevdiğim bir abinin dediği gibi “adam sırf uçak çizmek için çizgi roman yapmış”. O kadar haklı bir söz ki. Uçaklar konusundaki bilgim sıfıra yakın. Ancak bu cahillik seviyesi ile de çizimlerin göz kamaştırıcı olduğunu ve asıllarına uygun detaylarla sayfalara taşındığını söylemek mümkün. Gerçeğe uygun demişken kanatlardaki perçin sayılarının dahi çizgi romanda doğru ele alındığını düşünün. Oha! İkonik bir tasarıma sahip önden pervaneli savaş uçaklarının daha iyi çizildiğini görebileceğimi zannetmiyorum. En azından bir çizgi roman dahilinde.

Bunun yanında kullanılan renkler olsun, ortam çizimleri -hava alanı, binalar vs- her biri oldukça detaylı ve titizlikle kağıda geçirilmiş. Sayfa sayısı olarak fazla hacimli bir iş değil. Ancak her bir sayfaya uzun uzun baktığımı söyleyebilirim. İnsan çizimlerinde zaman zaman karşılaştığım hissizlik haricinde geri kalan çizimler konusunda hakikaten başarılı bir yapım.

Uçaklarla haşır neşir olanlarınız, İkinci Dünya  Savaşı temalı eserlere ilgi duyanlarınız, süper kahraman içermeyen çizgi roman okumak isteyenleriniz. Bu saydıklarımdan en birisi sizin için geçerliyse Çizgi Düşler etiketi ile piyasada bulunan Bulutların Ötesinde oldukça iyi bir alternatif. Harika çizimlerinin yanında insanın içini burkan konusu ile kesinlikle vakit ayırmaya değer bir yapım. İki ana hikaye ve iki tane de ekstra öykülerin yer aldığı toplam dört ciltlik bir eser. Savaşın hem bulutların üzerinde hemde insanın ruhunda ne denli şiddetli geçtiğini görmek isteyeceksiniz…

Yorumlar