Çeşitlilik Karakteri Bozar mı?

Her duyurulan çizgi roman uyarlamasından sonra benzer tartışmaları görüyoruz ve okuyoruz. Çeşitlilik (diversity) göz önüne alınarak değiştirilen karakterler insanları ikiye ayırmış durumda. Bir grup SJW’likle suçlanırken, diğer grup ırkçılık ya da seksistlikle suçlanıyor. Duruma göre ani karar vermek yerine biraz tarih hatırlatması yapmanın uygun olacağını düşünüyorum.

Öncelikle diversity (yazıda “çeşitlilik” olarak kullanacağım) konusunda güzel bir yazı ve örnekler var. Ona da bir göz atmanızı tavsiye ederim:

Geek Terminoloji – Diversity Nedir?

“Yeni Karakter Yaratsınlar, Eski Karakterleri Bozmasınlar!”

Marvel ve DC zaten birçok karakter barındıran evrenler. Yeni ve kimsenin tanımadığı karakterler yaratılmasının ticari olarak hiçbir mantığı yok. Marka değeri oluşmuş bir karakter varken bilinmeyen bir markayı o seviyeye yükseltmek maddi olarak büyük bir külfet. Ayrıca büyük ihtimalle başarısız olacak büyük bir risk.

Kendimden (ve diğer çizerlerden) basitçe bir örnek vermem gerekirse kendi yarattığınız bir karakterin çizimiyle, Batman çiziminin sosyal medyada aldığı beğeni sayısına bakarsanız marka değerinin beğeni sayısını nasıl etkilediğini görebilirsiniz.

Bu konuda dikkate alınması gereken bir hususta yaratılan karakterlerin genellikle beyazlar tarafından yaratıldığı ve tarihi de göz önüne alırsak çeşitlilik prensibinin göz ardı edildiğidir. Bu konuyla ilgili argümanlardan biri karakterin tarihçesinin başka bir ırktan olmaya müsaade etmediğidir. Çünkü onları da beyaz adam yazdı! Karakterin kişiliğini, kostümünü kısaca her şeyini değiştirirken tarihçesinin de değişmesine bir zahmet göz yumalım.

Ekip tanıdık geldi sanki.

Yakın tarihte yapılan işlerde de bu çeşitliliğin göz ardı edildiğini görebiliyoruz. Harry Potter serisi buna iyi bir örnek. Bildiğiniz gibi J.K. Rowling çeşitlilik olayının tiyatro eserinde kullanılması konusunda okuyucularını ikna edemeyen açıklamalarda bulundu.

Buradaki asıl sorun sadece hikayeyi beyaz adamın yazması değil uzun yıllardır bu hikayelere maruz kaldığımız için herkesin beyaz adammış gibi düşünmeye başlaması. Rowling örneğinden devam edecek olursak bir kadın yazar olarak kadın kahraman yaratmak yerine klişe bir erkek baş kahraman yaratmıştır. Hollywood’da çalışan bir çok kadın senarist için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Erkeklerin dünyasında o kadar erkekleşmişlerdir ki herhangi bir erkek yazardan farklı fikirler üretememektedirler.

Bu argümana bağlı olarak söylenen bir şey de karakterlerin kötü yazılmış olması. Bunun sebebi de aynı şekilde farklı cinsiyet, ırk vs. içeren karakterlerin yine beyaz adam ya da beyaz adamın düşüncelerine teslim olmuş kişiler tarafından yazılmış olması. Bu konu ancak farklı olduğunu vurgulayabilecek, aslında kendini anlatabilecek, sistem çarklarında ezilmemiş ve bağımsız düşünen yazarların bu işi ele almasıyla düzelecek bir konu. Uzun lafın kısası; zenci lezbiyen bir karakteri beyaz adamın yazmasıyla, beyaz adamın düşüncesine sahip zenci bir lezbiyenin yazması arasında pek fark yok.

Bu argüman saçma gelebilir ama aşağıdaki makaleyi okursanız yapay zekanın bile yanlış veri işleme yoluyla cinsel ayrımcılık yaptığını görebilirsiniz.

Amazon scraps secret AI recruiting tool that showed bias against women

“O Zaman Kara Panteri de Bir Beyaz Oynasın!”

İroni yapmaya çalışan bu argüman sahipleri azıcık eskiye baksalar aslında utanacakları örneklerle karşılaşacaktır. Evet zenci karakterleri daha önceden beyazlar oynuyordu.

Sadece Shakespeare’ın Othello’sundan örnek verecek olursak 1951 Orson Welles, 1956 Sergey Bondarchuk, 1965 Laurence Olivier, 1981 Anthony Hopkins gibi ünlü isimlerin yüzlerini siyaha boyayarak zenci taklidi yaptığı örnekleri görebiliriz. Sinemada ilk zenci Othello, Yaphet Kotto’nun oynadığı düşük bütçeli bir yapım. 1995 yılında Laurence Fishburne’ün oynadığı daha popüler bir yapım daha var. Tiyatrodan örnek verecek olursan 1604 yılında ilk kez sahnelenen Othello ancak 1826 yılında zenci bir oyuncu tarafından (Ira Aldridge) canlandırılabilmiş ve haliyle çok tepki toplamış.

Othello?

Beyazların yüzünü siyaha boyaması (literatürde Black Face olarak geçen) olayının ırkçı bir aşağılama yöntemi olduğundan ayrıca bahsetmeyeceğim, merak edenler buradan okuyabilir:

Blackface

Othello örneğini ünlü bir eser olduğu için ayrıntılı yazdım. Tek örnek ve sadece zencilerle kısıtlı değil. En absürt örneklerden bir kaçı: Viva Zapata! (1952) Marlon Brando’nun Zapata’yı canlandırması, The Conqueror (1956) John Wayne’in  Cengiz Han’ı canlandırması, Geronimo (1962), Chuck Connors’un Geronimo’yu canlandırması.

Örnekler çoğaltılabilir, 1972-75 arası çekilen Kung Fu dizisinde David Carradine’ın uzak doğulu karakteri canlandırması ki bu projenin Bruce Lee’nin fikri olduğu düşünülürse durumun daha da acıklı olduğunun farkına varılır.

Yani uzun lafın kısası, yüzyıllarca Afrikalı, uzak doğulu, Güney Amerikalı karakterleri beyazlara oynattılar zaten. Bir kaç yüz yıl tam tersi olmasında bir mahsur yok.

“Sırf Para İçin Yapıyorlar. Gerçek Siyasi Harekete Faydası Yok!”

Bu işlerin popülerlik ya da para için yapıldığı ya da en azından ses getirip reklam için yapıldığı niyet okumaya dayalı bir tez olduğu için sağlam bir karşı tez sunmak mümkün değil. Basitçe “Hayır, öyle değil.” diyebilirim. Lakin örnek vermek gerekirse, bir filmin başrolünde kimin oynadığı önemlidir. Beyaz erkeklerin diğer cins ve ırklardan daha yüksek ücretler aldığını bildiğimize göre seyredilen/seyredilmek istenilen kesimin beyaz erkekler olduğu sonucuna kolayca varabiliriz.

Toplum baskısından korkularak yapılan ufak değişiklikler.

Gerçek siyasi harekete faydası olmaması konusu hemen karar verilebilecek bir konu değil. İlk zenci süper kahraman (iki beyaz erkek tarafından yaratılan) Black Panther 1966 yılında, televizyonda ilk zenci ve beyaz öpüşmesi (yine bir beyaz erkek tarafından yazılan) Star Trek’te 1968 yılında gerçekleşmiş. Şu an bunlar bize garip gelmiyorsa da zamanında büyük yankı uyandırdığı bir gerçek. Black Panther’in ilk çıktığı sayıda kapakta maskesiz çizilmiş sonrasında maske eklenip basılmıştır. Star Trek’te ise hem öpüşmeli hem de öpüşmesiz olarak sahneler çekilmiş son anda yayınlanmaya karar verilmiştir. Yani sanatın ya da medyanın toplumu yönlendirmesi (devlet eliyle yapılan çok büyük bir baskı içermiyorsa eğer) uzun zamana yayılan bir süreç. Şu an için bir faydası görünmeyebilir ama bunları izleyerek büyüyen yeni neslin daha aydınlık, daha hoşgörülü ve daha eşitlikçi olacağı kesin.

Yazıyı ayrım yapmayan çocuklarla kapayalım:

White boy asks for same haircut as black friend 'to confuse his pre-school teacher'

Yorumlar