American Horror Story Sezon 2: The Asylum – Hayaletler Dışında Her Şey

Zavallı Lana, kendisini bir anda Dr. Arden’in elektroşok cihazıyla burun buruna buluyor. Bundan sonraki bir kaç bölüm Lana, Kit Walker ve ailesini baltayla öldürdüğü söylenen Grace Bertrand’ın (Lizzie Brocheré) kaçmaya çalışmalarına odaklanıyor.

Sen var ya sen...

Sen var ya sen…

Bu üç karakter hastalar arasında nispeten aklı başında ve “normal” olanlar. Başka bir sürü hasta profili göreceksiniz ve Naomi Grossman’ın oynadığı Pepper ve tamamen sürpriz bir hikayeyle gelen Anne Frank (Franka Potente), aman sonumuz benzemesin dediğim seks bağımlısı Shelley en ilginçlerinden bazıları. Ayrıca bazı hastaların isimleri Stephen King (güvenlik görevlisi McCann) ve Dean R. Koontz (pedofili Spivey) gibi ünlü korku yazarlarının hikayelerine göndermeler içeriyor. Yer gelmişken, Asylum’daki cast’in çoğunun 4. sezon The Freak Show’a taşındığını da söyleyeyim.

Başrahibe Jude’un, akıl hastanesinin yönetimi konusunda Dr. Arden’le zıtlaşması ve psikiyatrist Dr. Oliver Thredson’un Kit Walker’ın durumu üzerine rapor yazmak için Briarcliff’e gelmesiyle tempo artıyor. Murder House’da ilişkisinde mutluluk bulamamış bir eşcinsel olarak gördüğümüz Zachary Quinto’nun diksiyonu ve oyunculuğu zaten tek başına izleyiciyi ekran başına çakan bir faktör. Bu karaktere dair daha fazla bir şey söylemeyeceğim. Ama dizi ilerledikçe Zachary Quinto’nun Heroes döneminden hayranlarının Zulu dansı yapacağının garantisini veriyorum.

Peki bu abla kim? O kadarını da izleyip görün. Ama Frances Conroy yine döktürüyor, o kadarını söyleyebilirim.

Peki bu abla kim? O kadarını da izleyip görün. Ama Frances Conroy yine döktürüyor, o kadarını söyleyebilirim.

Asylum’da Murder House’dakilere kıyasla, sezonun adına yakışan çok daha derin, ilgi çekici ve karmaşık geçmişleri, hisleri olan karakterler izliyoruz. İlk sezondaki karakterler fazlasıyla karikatürizeydi, zaman geçtikçe bazılarının (Constance gibi) geçmişi derinleşiyordu. Orada aldatma konsepti nedeniyle ilişki örgüleri ön plandaydı. Burada konsept akıl sağlığı olduğundan tüm karakterler aşırı uçlarda ve Constance bile çoğunun yanında basit kalıyor.

Her bir karakterin en ufak bir psikolojik dramı dahi hikayeye güzelce bağlandığı için, özellikle kompleks senaryo meraklılarını çok tatmin edecek bir yapıya sahip. Amerikan klişeleri, bu sezonda biraz havada kalıyor ama bu iyi bir şey. Senaryo öyle derin yazılmış ki, onları ana değil yan faktör olarak algılıyoruz sadece, hikayenin baharatı gibi.

Gerçek Briarcliff Malikanesi.

Gerçek Briarcliff Malikanesi.

Eğer uzaylılar tarafından kaçırılma hikayelerini, akıl hastanelerini, şeytan kovma ritüellerini, özellikle kadın öldürmeyi seven seri katillerle balta cinayetlerini seviyorsanız, ilk sezonu beğenmediyseniz bile The Asylum’a şans vermelisiniz.

(*) Günümüzde Briarcliff Malikanesi diye bir yer gerçekten var, yalnız Massachusetts’da değil Atlanta’da  bulunuyor. Geçici olarak akıl hastanesi olarak kullanılmış olduğu da doğru ve bina gerek yeraltı tünelleri, gerek hayalet hikayeleriyle ün yapmış. Bir çiftlik olarak inşa edilmiş ve yıllar boyunca değişik amaçlar için kullanılmış, egzotik hayvanlara ev sahipliği yapmak da buna dahil. Bugün Emory Üniversitesi’ne ait bir kampüs olarak geçiyor, ancak oldukça kötü durumda ve -ne hikmetse- tamir ettirmemişler, dolayısıyla kullanılmıyor.

Bu yazı, "American Horror Story Yazı Dizisi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar