Alt Kültürde Savaş Sanatı – Claymore

Bir önceki yazımızda katana sevenlerin nefretini itina ile kazandıktan sonra sevgili Serkan’ın (Özay) önerisi, Claymore ile ilgili bir yazı yazmak oldu. Gerçekten de Mel Gibson’ın “Bravehart” filminden sonra popülaritesi tavan yapan bu klasik İskoç kılıcının son dönemde de Game of Thrones vasıtası ile hatırlanması beni mutlu etse de, yazıya başlamadan evvel Claymore meselesinin katana meselesinden de çetrefilli olduğunu ifade etmek lazım. Bir grup uzmanı bir odaya doldurup Claymore diye bağırıp kaçarsanız muhtemelen çok iyi bir kavga seyredersiniz. Zira “ Claymore nedir? ” gibi temel bir soruya bile düzgün bir cevap vermek çok zordur.

Ama haydi bakalım deneyelim…

Temel Bilgiler

Anavatanı İskoçya olan Claymore, çok geniş bir aile olan büyük kılıç türünün bir yorumudur. Ya da biz öyle zannederiz. İnanın işler çok ama çok karışık.

Silahın orijinal ismi “Claidheamh-Mór”dur. İskoç dilinde basitçe “Büyük Kılıç” anlamına gelir. Bu kelime zamanla yuvarlanarak önce Clymore sonra da Claymore olarak İngilizceye geçmiştir. Asıl sıkıntı büyük derken ne kastedildiğidir.

Yaygın inanış Claymore’un İngilizlerde Two-Handed Sword, Almanlarda Zweihaender, İspanyollarda ise Montante olarak bilinen silahın İskoç versiyonu olduğu yönündedir. Tabanı tek parça yüksek karbonlu çelikten yapılan çift yalımlı, kısa yivli bir silahtır. Namlu uzunluğu yaklaşık 120 cm olup kabzası genelde 20 cm’den kısa olmaz. Bu açıdan özellikle bir önceki yazımızda ele aldığımız katana ile karşılaştırdığımızda dev gibi bir kılıç olarak göze çarpan Claymore, aslında çift el kılıçlar kategorisinde nispeten ufak bir silahtır. Alman Zweihaender’lerinin yer yer 180 ila 190 cm uzunluğunda olduğunu düşünürsek bazı uzmanların Claymore’u neden büyük kılıç ailesinden ziyade uzun kılıç ailesine soktuklarını anlayabiliriz.

Artık kimseciklerin hatırlamadığı harika film; Highlander (1986)

Artık kimseciklerin hatırlamadığı harika film; Highlander (1986)

2.3 kg ile sınıfına göre oldukça hafif olan Claymore’un genelde kendine has 30 derece öne eğimli bir istavroz siperi vardır. Dörtlü halka desenli balçak uçları da göz önüne alındığında bu balçak tasarımının hem ofansif hem de defansif avantajlar sağladığını söyleyebiliriz. Genelde deri kaplı olan kabzanın çift elle kullanımı kolaylaştırma amaçlı küresel bir başı vardır.

Ya da Tam Tersi!

Anavatanı İskoçya olan Claymore, çok geniş bir aile olan geniş kılıç türünün bir yorumudur. Silahın orijinal ismi “Claidheamh-Mór”dur. İskoç dilinde basitçe “Büyük Kılıç” anlamına gelir. Bu kelime zamanla yuvarlanarak önce Clymore sonra da Claymore olarak İngilizceye geçmiştir.

Tek elle kullanılır. Yaklaşık 85 cm uzunluğunda bir çift yalımlı bir namlusu ve sepet balçağı vardır. 1.2 kg ağırlığı ile bu Claymore’un da oldukça hafif olduğunu söyleyebiliriz.

Deja vu?

Kafalar yeterince karıştıysa izah etmeye çalışmanın vakti geldi…

Kocaman Kılıçlar

Yaygın inanışın aksine İngilizce’de “Great Sword” olarak bilinen çift elli kılıçlar şövalyelerin sürekli kullanmış olduğu silahlar değildirler. Aslında bu kılıçların tarihte ne zaman kullanılmaya başladığını tam olarak kimse bilmiyor. Arkeologlar XIII. Yüzyıl’dan kalma, namlusu 300 cm civarında ağırlıkları ise 5 ila 6 kg’a yaklaşan kılıçlar bulmuş olsalar da bu silahların savaşta kullanılmış olması ihtimali oldukça düşük. Gerek kabza oranları, gerekse namlu dengesi göz önünde bulunduğunda muharebeye yatkın olduklarını söylemek güçtür.

claymore-4

Büyük kılıçların Avrupa’da eski ismi “Seremoni Kılıcı”dır. Bunun sebebi Avrupa’da bir dönem şehirlerin sembolik kılıçları olmasıdır. Çeşitli törenlerde kullanılmak üzere imal edilen ve şehrin ileri gelenlerinin sahip olduğu gerçek kılıçların dev bir kopyası olan bu kılıçları ilk kullananın kim olduğu belli değil. Ancak XIV. yüzyıla geldiğimizde Avrupa’da neredeyse bütün şehirlerin bir seremoni kılıcı olduğunu biliyoruz.

İşte bu seremoni kılıçları XV. Yüzyıldan itibaren yavaş yavaş muharebelerde kullanılmaya başlanıyor. İlk kullanımların askerlere moral vermek için olduğu düşünülebilir. Şehrin lordunun elinde seremoni kılıcını sallayarak savaşa gitmesini komutanın ordunun başında bayrak sallayarak koşmasına benzetmek çok da anlamsız olmayacaktır.

Bu yazı, "Alt Kültürde Savaş Sanatı" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar