Alt Kültürde Savaş Sanatı – Claymore

Zırha Karşı İlaç mı?

Teke tek kullanımda Claymore’un uzun kılıçlara benzerliği namlu ucunun genelde sivri olması ve bu sayede plaka zırhların eklem aralarına girebilmesidir. Gerçekten de Claymore’un nispeten devasa gövdesi ve bundan kaynaklanan momentumu, savrulduğunda büyük bir güç oluştursa da gürz, topuz, bozdoğan gibi zırh delici silahlara kıyasla yüzeye uygulayacağı delici güç oldukça zayıf olacaktır. Claymore’un zırha karşı avantajı zırhı parçalayabilmesi değil, uzun namlusu ile güvenli bir mesafeden zırh eklemlerine girebilmesidir.

Halbschwert (soldaki) ve Mordhau (sağdaki)

Halbschwert (soldaki) ve Mordhau (sağdaki)

Dahası bu kılıç uzunluğu nedeniyle Almanların Halbschwert dediği “Yarım Kılıç” tekniğine de oldukça müsaittir. Günümüzde kulağa oldukça şaşırtıcı gelen bu teknik askerin sağ eliyle kılıcın kabzasını normal bir şekilde tutup iterken sol eliyle namluyu kavrayıp normalden çok daha isabetli bir şekilde zırh eklem yerlerine girmesi ile uygulanır. Zaten jilet keskinliğinde olduğunu söyleyemeyeceğimiz Claymore, eller namlunun üzerinde kaymadığı sürece nispeten güvenle tutulabilir. Deri bir zırh altı eldiven işi çok daha kolaylaştıracaktır.

İngilizlerin doğal olarak Halfswording dediği Halbschwert tekniğinin bir başka kullanımı da Mordhau adı verilen vuruştur. Pek çok dile cinayet vuruşu olarak çevrilen Mordhau, yarım kılıç tutuşla silahın kabzasını savurarak yapılır. Burada kabza adeta bir balta gibi kullanılır ve kılıç vurmalı bir silaha dönüşür. Mordhau, kısa menzilde etkili olabildiği gibi zırhlı düşmanlara karşı da faydalı bir vuruş olarak yer yer kullanılmıştır.

Elimi Sırtıma Atıp Kılıcımı Çekemedim!

Claymore ve benzeri kılıçlarla ilgili en yanlış bilgilerden biri sırtta taşındığı hakkındadır. Namlu uzunluğu nedeniyle belde taşındığında yere sürteceği düşünülen bu silahın sırttaki bir kında taşındığı ve bu kından çekildiği iddia edilse de tarihte hiç kimsenin kılıcını böyle taşıdığı görülmemiştir. Video oyunları ve Hollywood filmlerinde karşımıza çıkan bu taşıma yöntemi pek çok açıdan oldukça saçmadır.

Her şeyden önce kılıcı bu şekilde kınına yerleştirmek veya kınından çekmek oldukça zor olacaktır. Claymore gibi uzun namlulu kılıçlarda ise bu zorluk, imkansızlığa yaklaşmakta. Zaten video oyunlarında dikkat ederseniz kılıçların karakterlerin arkasında havada durduğunu göreceksiniz. Herhalde o dünyada insanların sırtı mıknatıslı falan… Emin değilim…

claymore-5

Gerçekte Claymore gibi büyük kılıçlar çoğunlukla kında taşınmaz. Nadiren sert deriden bir kına yerleştirilse de Claymore, bele veya sırta tutturulan bir silah değildir. Çoğunlukla kabzasının başından tutularak omuzda taşınır. Bir başka yöntem yine namluyu omza yerleştirip gövdenin geri kalanı ile kabzayı beşik gibi ön kola yatırmaktır. Bazı kaynaklarda balçaktan sağ omza asıldığını da görmekteyiz.

Bunun çok rahat olmadığını düşünüyorsanız haklısınız. Ama zaten Claymore, günlük hayatta ortalıkta dolaşırken veya bakkala giderken yanınızda taşıdığınız bir kılıç değildi. Askerler kılıçlarını savaşa giderken yanlarına alırlardı. Bu bağlamda taşınış şeklini bir tüfeğe benzetebiliriz.

Hayır Claymore Benim!

Gelelim savaş meydanlarında çok da yaygın olarak kullanılmamış bu kılıçla ilgili en acı mevzuya:

Braveheart filmindeki kılıç Claymore değildir. Balçak tasarımı incelendiğinde İskoç yapımı büyük kılıçlar ile filmdeki kılıcın farkları rahatlıkla anlaşılabilir. İskoç’tan ziyade İngiliz tasarımı olduğunu tahmin ettiğim bu silah orta boyda bir Two Handed Sword gibi duruyor. Ama İskoç olsun, İngiliz olsun, ortada çok daha vahim bir durum var:

Braveheart’ın geçtiği üçüncü haçlı seferi döneminde büyük kılıçlar henüz icat edilmemişti. Dolayısı ile William Wallace’ın sihirli biri şekilde sırtında taşıdığı bu kılıcın varlığı biraz Osmanlıların Balkan Savaşlarında F-16 kullanmasına benziyor. Ya da William Wallace haçlı seferlerinden değil de zaman yolculuğundan geliyor olabilir.

claymore-2

Bugün biraz da Breaveheart filminin etkisi ile İskoç bağımsızlığın sembolü olarak görülen İskoçların milli kılıcı Claymore, XVIII. yüzyıldan sonra ateşli silahların yaygın kullanılması ve taktiklerin değişmesi üzerine yavaş yavaş tarihin sayfalarına gömülmüş ve yerlerini daha yeni ve bambaşka bir kılıç olan Claymore’a bırakmıştır. Claymore da uzun süre İskoç subayların beylik silahı olarak kaldıktan sonra yerini daha standart bir süvari kılıcına bırakmıştır. Bugün bu süvari kılıçlarına bazı yörelerde Claymore denmektedir. Yani İskoçlar çok garip insanlardır.

Bir sonraki yazımızda çok daha kafa karıştırıcı bir konu seçmeye çalışacağız.

Bu yazı, "Alt Kültürde Savaş Sanatı" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar