Düşünüyordum da: Samuraylık Nasıl Son Buldu?
Bu yazı ile birlikte yeni bir yazı dizisine başlamak gibi bir amacım var. Metroda, otobüste, bir dost meclisinde konuşulurken vs. “sahi ya, bu nasıl oldu?” gibi kendime sorduğum soruların cevaplarını sizlerle paylaşacağım. Amacım, belki sizin de zamanında düşündüğünüz ancak araştırmaya erindiğiniz yahut unuttuğunuz belki de daha önce aklınıza bile gelmeyen ancak gördüğünüzde “harbiden ya!” diyebileceğiniz şeylere cevap bulmak.
Peki neden “Samuraylık nasıl son buldu?” sorusuyla başladım. Açıkçası bu soru aklıma bir şarkıyı dinlerken geldi, ilgili şarkıyı yazının ilerleyen bölümlerinde paylaşacağım ve sizden imkanınız varsa yazının o bölümünü paylaşacağım şarkıyı dinleyerek okumanızı rica edeceğim. Ancak bu soruya cevap vermeden önce sizlere Japonya ve Samuray ilişkisinden bahsetmem lazım ki bu destansı hikayeyi çok daha iyi bir şekilde anlayabilelim. Bu arada takdir edersiniz ki burada okuyacaklarınız neredeyse bin yıla yakın bir sürenin özeti olacaktır, o yüzden bütünlüğü bozmamak adına veya fazla uzamaması adına bazı yerlere değinemeyebilir veya kısaca bahsedebilirim. Şimdiden sürç-ü lisan ettiysek affola!
İlk Samuray
Büyük ihtimalle bilinenin aksine ilk “samuraylar” sanıldığı kadar güçlü ve karizmatik kişiler değildi. 640’lı yıllarda Japonya, Çin’den siyasi, askeri ve düşünce bakımından fazlasıyla etkinlenmiştir. İmparator Tenji tarafından 646 yılında gerçekleştirilen “Taika Reformu” o zamanlar Çin’de hüküm süren Tang Hanedanlığının politik yapısı, bürokrasi anlayışı, kültür, din ve felsefe olarak etkilenilmesi üzerine yapılmıştır. İlk önce Taihō Yasaları, ardından Yōrō yasaları adıyla anılan yasalara göre tüm vatandaşlar o dönem nüfus sayımına katılmak zorundaydı, bu durum zorunlu askerlik için fazlasıyla elzemdi. Daha sonra İmparator Monmu (Tenji’nin torunu) her dört erkekten en az birinin zorunluğu askerlik yapmasını gerektiren yeni bir yasa çıkardı. Ayrıca bu askerlerden gelirlerken kendi silahlarını da getirmelerini istedi bunun karşılığında da vergiden muaf olacaklardı.
Bu, İmparatorluğun “Çin sistemine” geçtikten sonraki ilk düzenli ordu denemelerinden biridir. “Gundan-Sei” diye anılan bu ordu modelinin ömrü tarihçilere göre pek uzun olamamıştır. Bu ordu modelinde 12 Rütbe ve bu 12 rütbenin de 2 alt rütbesi bulunuyordu. 1’inci Rütbe İmparatorun danışmanı iken 6’ncı Rütbe ve daha düşükleri içinse “Samuray”(Hizmet eden olarak çevrilebilir.) deniyordu. Samuraylar o zamanlar sadece günlük işlerle uğraşıyordu. Günümüzde bu kelimenin buradan geldiği ve zamanla dile yerleştiği düşünülüyor. O zamanın samurayları askerden ziyade daha çok “halk hizmetkarlarıydı”.
Nara ve Heian Dönemi (710-1185)
710 yılına geldiğimiz zaman, Nara‘da ilk kalıcı başkenti görüyoruz. Çin modeli benimsendiği için başkentte bir sürü Budist tapınağı yükselmeye başlıyor. Bu durumun bir sonucu olarak ise tapınaklar hızlı ve güçlü bir biçimde politik nüfuz elde etmeye başlıyor. Ardından başkent ilk olarak 784 yılında Nagaoka’ya ardından bin yıldan uzun bir süre kalacağı Heian yani Kyoto’ya 794 yılında taşınıyor. Ancak bu dönemin en göze çarpan özelliklerinden birisi de Japonya üzerindeki Çin etkisinden arınma ve aldıkları şeyleri “Japonlaştırma” çalışmalarıdır. Hatta ve hatta Japonya’nın günümüzde kullandığı Hiragana ve Katakana alfabeleri (Kısacası; Kana) bu dönemde bulunmuş ve Japon edebiyatının başlangıcı olmuştur.
Ancak o dönemlerde Japonya, Taika reformu yüzünden zor zamanlar yaşıyordu. Toprak vergisinin çok yüksek olmasından dolayı çoğu çiftçi toprağını satıp büyük toprak sahiplerinin (Derebeyi kelimesinden özellikle kaçındım) altında çalışmaya başladı. Daha sonraları bir çok aristokrat ve budist tapınağı kendilerini vergiden muaf tutmayı başardı. Ancak bu durum genel kazancı düşürdüğü için merkezi yönetim gücü elinde tutmakta zorlandı ve merkezi yönetim ile büyük bağımsız toprak sahipleri arasında bir güç kavgası başladı. Fujiawara ailesi Heian dönemi boyunca genel olarak politik gücü elinde tuttu diyebilirim. İmparatorluk ailesi ile yapılan stratejik evlilikler, önemli devlet pozisyonlarına kendi adamlarına getirmek derken Fujiwara’lar Japon siyasetinde çok etkin bir pozisyondaydı. Fujiwara Michinaga ile zirveye ulaşan aile, onun ölümünden sonra yavaş yavaş reddedilmeye başlandı. Bu durum sivil itaatsizlik yaratmaya başladığı için çoğu toprak sahibi canlarının ve mallarının güvenliği için samuray kiralamaya başladılar. Böylelikle asker sınıfının Japon siyasetinde etkin olma hikayesi de başlamış oldu.
Samurayların Yükselişi
Artan sivil itaatsizlik ve politik gücün sürekli yer değiştirmesinden dolayı 1180 yılında Minamoto ve Taira klanları mutlak gücü ellerinde bulundurmak adına önce merkezi yönetimle ardından da kendileriyle savaşmışlardır. 5 yıl sürecek olan Gempei Savaşının ardından samuray tarihinin ilk efsanelerinden biri olan Minamoto Yoshitsune, Dan-no-ura köyü yakınlarında Minamoto klanını zafere taşımış ve böylelikle Minamoto Yoritomo‘nun 1192 yılında “shogun” olarak da bilinen yeni bir askeri yönetime geçişine ön ayak olmuştur. Böylelikle Japonya’da 700 yıl sürecek olan samuray hakimiyeti de başlamış oldu.
Zaferin ardından karşısına çıkabilecek tüm siyasi engelleri ortadan kaldıran Yoritomo, kendi köyü olan Kamakura’da yeni bir yönetim kurmuştur. Askeri diktatörlük olan bu yönetim, tüm siyasi yönetimi samurayların kontrolüne geçirmiştir. Ayrıca Yorimoto güçlendikçe samuraylar için bir üstünlük tanımıştır; “Kimse, Yorimoto izin vermeden kendine samuray diyemez.”.
Kılıcın ve Savaşçının Yolu
13. Yy’a geldiğimizde Zen Budizm’i bir çok samuray için oldukça çekici gelmeye başlamıştır. Katı ve basit ritüelleri, kurtuluşun kişinin içinde olduğu olduğu gibi düşünceler samuraylar için ideal felsefe olduğundan kolayca bu felsefeyi benimsediler. Kamakura döneminde kılıç, samuray kültürünün vazgeçilmez bir parçası oldu. Onurun kılıçla geldiğine inandılar ve kılıçlarını altın ve gümüş gibi değerli madenlerle bir sanat eserine dönüştürecek şekilde dövdüler.
Samuraylar sadece eli kılıçlı ölüm makineleri değildi. Aynı zamanda kendilerinden kültürlü ve okur-yazar kimseler olmaları bekleniyordu. Böylelikle savaşmak ve öğrenmek arasında bir harmoni olabilecekti. Eski bir söz bu durum için “kalem ve kılıcın uyumu” der, bu yüzden çoğu samuray kaligrafiden, çay törenlerinden, şiirden ve müzikten anlardı. Samuraylar felsefe olarak 7 bushido yasasına inanıyordu. Bunlar:
- Bütünlük (GI ): Bu yasa aynı zamanda doğruluk ve namusu da içeriyordu. Bu yasaya göre diğer insanlarla her türlü etkileşiminde adil olmalarını söyler.
- Saygı (REI ): “Savaşçıların zalim olmaları için bir sebepleri yoktur. Güçlerini kanıtlamak zorunda değillerdir.” Saygı yasası anlaşılabileceği üzere karşındaki herkese saygılı ve nazik olmaktan bahseder. Bu yasaya göre kendinden önce doğanları onurlandırmalı, kendinden sonra gelenleri de eğitmelisin.
- Cesaret (YU ): “Kaplumbağa gibi kabuğuna çekilip yaşamak, yaşamak değildir.” Bu yasanın amacı yasaları çiğnemek değil aksine yasaların arkasında durmaktır.
- Onur (MEIYO ): Yaptığı işe bağlılık, seçimlerinin kim olduğunu yansıtması olarak söylenebilir.
- Merhamet (JIN ): Yaptıkları sıkı eğitim sonucu diğer insanlardan daha güçlü olan savaşçılar bu güçlerini insanların kötülüğü için değil aksine bonkörlük, sempati ve bağışlama gibi erdemler için kullanmalıdırlar.
- Dürüstlük ve İçtenlik (MAKOTO ): Bu yasaya göre bir savaşçının “söz vermesi” gerekmez. Ağızlarından çıkan her kelime zaten bağlayıcıdır ve bu bağ hiçbir şekilde bozulamaz.
- Görev ve Sadakat (CHU ): Savaşçılar yaptıkları, söyledikleri ve bunların sonuçlarının hepsinden sorumludur. Ayrıca değer verdikleri herkese ve her şeye sadık kalmaları gerekir.
Satsuma İsyanı
1868 yılına geldiğimizde Meiji Restorasyonu samuraylığın sonunun geldiğine dair sinyaller vermeye başlamıştı. Meiji sistemi shogunluktan anayasal monarşiye geçiş olduğundan dolayı bir çok reformu da beraberinde getirdi. Halkın da desteğiyle samurayların hakları elinden alındı ve başkentin adını Edo’dan Tokyo’ya değiştirdi. Bu dönemde imparatorluk askerleri dışında herkesin halk içinde silah taşımaları da yasaklandı. Böylelikle samuraylığın temeli olan kılıç, samurayların elinden alınmış oldu. Tokyo’nun 1287 kilometre güneyindeki Satsuma, uzun zamandır kendi kendini yöneten bir yer olmuştu. Meiji restorasyonundan sonra Satsuma ailesi buraya yatırım yapmaya başlayarak silah fabrikaları, limanlar yapmıştır. 1871 yılında İmparatorluk bu tesislerin kontrolünü ele almış ancak Satsuma’lı yetkililer oranın kontrolünü geri kazanmıştır. 1877 yılında hükümet hiçbir uyarı olmadan bölgeye bir askeri bir saldırı başlatmış ve oradaki silahları Osaka’daki bir cephanelik için el koymaya karar kılmıştır. Ancak 1000 civarında samuray saldırılara karşı koymuş, gelen askerlerin de neyi var neyi yok ellerinden almıştır.
Daha sonra Saigo Takamori komutasındaki 13 bin civarı Satsuma’lı ellerinde hafif silahlarla ve tabii ki katanaları ile beraber isyana kalkışmıştır. Tokyo’ya gitmeyi ve yolda diğer samurayları da toplayarak büyümeyi hedefleyen organize isyan, yollarına çıkan Kumamoto kalesi ve içindeki 4,400’e yakın imparatorluk askeri tarafından sekteye uğratılır. Kaleyi kuşatmayı ve ele geçirmeyi hedefleyen isyancılar ellerinde bulunan hafif silahlarla bunu başaramazlar. Bölgedeki diğer samuraylar da bu isyana katılır ve yaklaşık 20,000 kişi kaleyi ele geçirmeye çalışır. Ancak kaledeki ağır toplar onlara engel olur. Top mermisi biten kaleye imparatorluk 45 bin kişilik ek takviye yapar ve isyancıları ağır kayıplarla uzaklaştırır. 7 gün sonra Hitoyoshi’ye doğru yol alan isyancılar buraya hendek kazarak kraliyet ordusunu beklemeye koyulur. Enodake dağında 3 bin kişiye karşı 21 bin imparatorluk ordusuna karşılaşan isyancılar ya seppuku (intihar ritüeli) yapmıştır ya da teslim olmuşlardır. Geri kalan 500 kişilik samuray isyancıları ise Shiroyama dağına geri çekilmişlerdir.
Shiroyama Savaşı
Evet, geldik şimdi size yazının başında bahsettiğim o şarkıya. Eğer metal müzik dinliyorsanız Sabaton ismini duyma ihtimaliniz yüksek. Sabaton’un Shiroyama isimli bir şarkısı var ve kısaca birazdan size bahsedeceğim şeyi konu alıyor. O yüzden sizden ricam, eğer metal müzikle ilgili bir derdiniz yoksa birazdan okuyacağınız kısıma geçmeden önce lütfen YouTube veya Spotify üzerinden bu şarkıyı açın ve dinleyerek okuyun.
500 kişiyle Shiroyama dağına çekilen samuraylar, karşılarında 30 bin kişilik bir imparatorluk ordusu buldular. Ancak bu sayı farkına rağmen imparatorluk tarafı hemen saldırmamış hatta 2 hafta boyunca son saldırı için hazırlanmışlardır. 24 Eylül sabahında önce 3 saatlik bir top saldırısı yapan imparatorluk saat 6’da saldırısına başlamıştır. Saldırı başladıktan sonra sonlarının geldiğini anlayan samuraylar ise son bir intihar saldırısına başlayarak imparatorluk askerlerinin üzerine hücum etmişlerdir ve saat sabah 7’de tek bir Satsumalı samuray sağ kalmamıştır. Bu savaştan sonra Japonya’daki samuraylık dönemi sona ermiştir. Ancak fazlasıyla sevilen biri olduğu için Saigo Takamori halk arasında “Son Samuray” olarak anılmış ve İmparator Meiji 1889 yılında ölümünden sonra onu affeden bir bildirge yayınlamıştır.