Bir Aykırılık Efsanesi: Yolda

Daha önce okumadığım ve artık tanışmak istediğim bir edebiyat türü vardı son zamanlarda: Beat edebiyatı. Dili özgürleştirmek, zincirlerini kırmak için ortaya çıkan bu asi ve tutkulu türün hangi temsilcisini okusam diye araştırırken karşıma çıkıp duran Yolda’ya karşı kayıtsız kalamadım. Oluşum süreci ve yazılma aşaması kadar yayımlandıktan sonra yarattığı etkiyle de bir efsane çünkü Yolda. Ve efsane olduğu kadar da var. Kitaptaki o yerinde duramayan, coşkulu, aykırı, hiçbir şeyi iplemeyen, sadece ve sadece yaşamak için çıldıran insanların ruhunu iliklerinize kadar hissediyorsunuz.

Beat de Ne Ola ki?

Yolda’nın kaleminden çıktığı, 1922 yılında Massachusetts’te doğan ve 1969’da aşırı alkol kullanımına bağlı bir iç kanamadan ölen Fransız asıllı yazar Jack Kerouac, Beat Kuşağı terimini ilk kez ortaya atan kişi. Beat Kuşağı, 1950 ve 1960’lı yıllarda New York’ta bir araya gelen ve daha sonra batı yakası kardeşliğine katılan bir grup Amerikan yazar ve şairin oluşturduğu, sanatta hiçbir akıma doğrudan bağlanmayan, daha çok bilinç akışıyla doğaçlama olarak yazılan, sanatsal üretim teknikleri olarak popüler biçimleri kullanmayan ve özü varoluşçuluğa dayanan Beat akımının öncüleri olarak kabul ediliyor.

Kerouac

Yazar Jack Kerouac

Benimsedikleri yaşam tarzı dönemin beklentileri ve dayatmalarından farklı olan bu yazarların oluşturduğu akım da tabii ki sınırların dışına taşıyor ve hemen kabul görmüyor. Yayımlanabilmesi için uzun süre geçmesi gereken ve yayımlanması da ancak sansürlenerek gerçekleşen bu akımın örnekleri yıllar içinde edebiyatla sınırlı kalmayıp müzik, sinema gibi farklı sanat dallarına da sıçrıyor. Kontrol edilemeyen bu büyüme karşısında kuşağın öncüleri olan Jack Kerouac, Allen Ginsberg, Neal Cassady gibi isimler birer efsaneye dönüşüyor.

Yolda

Beat akımının ilk ve en önemli yapıtlarından biri olan Yolda, yazarın 1947-1950 yılları arasında çıktığı yolculuklarda aldığı notların düzenlenmesiyle ortaya çıkan bir eser. Kerouac 1951’de daktilo başına oturuyor ve neredeyse hiç kalkmadan sürekli kahve tüketip uyanık kalmaya çalışarak 3 haftada tüm hikayesini yazıp bitiriyor. Öyle ki; çalışması kesintiye uğramasın diye kağıtları birleştirerek, satır aralıklarına, noktalama işaretlerine, paragraf başlarına bile dikkat etmeden yazıyor da yazıyor. Bitirdiğinde 36 metrelik upuzun bir rulo oluyor elinde. Neal Cassady’ye yazdığı bir mektupta, “Şeridi daktiloya geçirdim ve yazdım: hatta paragraf da yok… kağıt rulosunu yere açtığımda yol gibi görünüyor.” diye bahsediyor eserinden.

firstRelease

Metnin ilk taslağı olan orijinal rulo

Kitabın kendisi kadar ilk taslağı olan bu orijinal rulo da çok meşhur. Yazar ne kadar uğraşırsa uğraşsın, kitap dönemin gerek toplumsal gerek edebi kabullerinin ötesinde bir yapıt olduğu için ancak yazımından 6 yıl sonra, defalarca düzeltiden ve sansürden geçirilerek yayımlanabiliyor. Ancak sansürlenmiş ve gerçek isimlerinin değiştirilmiş hali bile büyük ses getiriyor ve Kerouac’ı döneminin en çok tanınan yazarları arasına sokuyor.

Kerouac’ın, arkadaşı Neal Cassady ile birlikte Amerika’nın dört bir yanına ve Meksika’ya yaptığı yolculukları “Amerikan Rüyası”nın sınırlarını zorlayan bir içerik ve üslupla kaleme aldığı “Yolda”, en masumlaştırılmış haliyle bile 1940 ve 1950’ler Amerika’sının dayatılan değerlerinin dışında kalan caz, cinsellik, uyuşturucu, alkol gibi temaları işlediği için gençlik isyanının el kitabı haline geliyor. Hatta geçen yıllar içinde değişen tarihsel ve toplumsal koşullar altında bile, bu özelliğini hala koruyor. Bu nedenle kitabın Amerika’nın büyük kitabevlerinde çoğunlukla raflara değil de kasaların arkasına yerleştirilmesinin sebebi, Yolda’nın İncil’den sonra en çok ‘araklanan’ kitap olmasından kaynaklanıyor.

KerouacMap

Yolda’nın düzeltiden geçirilmemiş orijinal rulo hali, 1957’de yayımlanışının 50. yılı onuruna 2007 yılında ilk kez okurlarla buluşmuş. Eski basımındansa eserin dönemin anlayışına göre terbiye edilmemiş, uslandırılmamış, çok daha doğrudan ve samimi olan bu orijinal halini okumak benim için önemliydi. Paragrafsız, imla hatalarıyla dolu kitabı okumakta başlarda biraz zorlansam da, sonradan bu duruma alıştım ve kitap nasıl bitti anlamadım. Bana kendimi gerçekten yolda bir yerlere gidiyormuşum gibi hissettiren, gittiğim yere varmanın değil de yolda olmanın verdiği heyecanı hatırlatan, plansız, yolun getirdiklerine göre yaşamanın hissinin hiçbir şeye benzemediğini anlatan çok ‘gerçek’ bir kitaptı bence Yolda.

İçinde maceraperest bir ruh taşıyan herkesin kulağında caz müzikleriyle yollarda okuduğunda çok başka tatlar alacağına inanıyorum. Beat Kuşağı’yla tanışmanın harika bir aracı olan bu kitap gerçekten de tam bir el kitabı niteliğinde.

Yorumlar