Bir Prenses Leia Macerası – Star Wars: Moving Target

Star Wars filmleri dendiğinde akla gelenler çoğu kişi için benzeşirken kitaplardaki ara dönem yada arka plan maceralarının bu geniş hayran kitlesinin sınırlı ama sadık bir kitlesine hitap ettiği gibi bir gerçekten bahsetmemiz pek yanlış olmasa gerektir. Mazisi ta ilk filme dek giden Star Wars kitaplarının şahlanışının Episode VI: Return of the Jedi’den sonra girilen duraklama evresinde hayranları yeniden bu uzak galaksiye çeken X Wing ve Thrawn Üçlemesi ile başı çeken (ve sonradan Expanded Universe olarak anar olduğumuz)  kitaplar dizisi ile gerçekleştiği çoğu kişinin malumu.

Her ne kadar Disney Star Wars lisansını satın almasıyla birlikte Expanded Universe konseptini sona erdirip bu külliyatı “Star Wars Legends” adıyla bir tür paralel evren haline getirdiyse de bu dönemde verilen eserlerin büyük kısmının zihinlerde kalıcı bir yer bıraktığı açıktı. Öte yandan Episode VII: Force Awakens ile birlikte hayranlar Disney’in yeni Star Wars canon’una ait kitaplarla nasıl bir performans ortaya koyacağını beklemeden edemediler. Önümüze Doğan Egmont Yayınları’ndan gelen Hareketli Hedef bu furyanın ilk örneklerinden birisini oluşturuyor.

leia1

Hepimiz kabul edebiliriz ki; Prenses Leia birçok Star Wars karakteri için bir fetiş karakterinden öte, özel bir anlam ifade eden bir karakter. Filmlerdeki önemi her ne kadar bir Luke yada Han kadar ön planda olmasa da, bilhassa Thrawn Üçlemesi’nde karşı karşıya kaldığı politik kumpaslar, bilhassa da Jedi Academy serisinde üzerine binen liderlik sorumluluğunun üzerine bir de Jedi ikizlerinin annelik sorumluluğu da eklendiğinde kendisinin Expanded Universe’un Episode VI sonrası döneminde bilhassa önemli bir yer kazanması pek de şaşırtıcı olmamıştı. Bir yandan babasının üzerine çöken mirasının gölgesi, bir yanda birbiri ardına patlak veren yeni tehditler sıkça Leia’yı filmlerden daha ön planda görmemizi sağlamıştı.

Disney’in Retcon‘undan sonra kendisinin gerek yeni Üçleme’de gerekse yeni yazılacak ara kitaplarda görebilecek olmamız bu bağlamda umut vericiydi. Force Awakens’de Carrie Fisher’in tutuk ve yorgun bir şekilde yeniden can verdiği Leia karakteri yeni Üçleme’de elbette yeni Cumhuriyet’in kuruluş ve İlk Düzen’e karşı ayakta kalma mücadelesi açısından önemli bir figür olması gerekirken filmin büyük ölçüde çalakalem yazılmışa benzeyen kurgusu nedeniyle bu etkiyi pek hissettiğimizi söylememiz ise mümkün olamıyor.

leia2

Giriş faslını geçip şu ana dek çıkan ara materyallere döndüğümüzde henüz Episode VII’nin üzerinden uzun denebilecek bir zaman geçmemiş olmasına karşın Disney’in kitaplar üzerinden de Leia’yı işleme çabalarını görüyoruz. Ama açıkçası şu ana değin çıkan kitapların senaryosuzluktan dolayı yeni üçleme ile sadece 1-2 cümlelik bağlantılar taşıyabilen, adeta korka korka yazılmış metinler olduğu da gözümüzden çarpmıyor değil doğrusu. Yine Doğan Egmont tarafından dilimize kazandırılan Lost Stars’da da olduğu gibi Moving Target de Klasik Üçleme’nin arasına sıkıştırılmış bir tür ara hikaye. Tam olarak belirtmek gerekirse, hikaye Episode V: Empire Strikes Back’den kısa süre sonra geçiyor. Han’ın nerede olduğu hala meçhul, Luke’un tedavisi henüz yeni tamamlanmış ve henüz yeni ışın kılıcını yapıp eğitimini tamamlamak üzere yola çıkmamış, İmparatorluk İkinci Ölüm Yıldızı’nı tamamlamaya çalışmakta. (Retcon’lanmamış olsaydı bu haliyle Shadows of Empire’ın hemen öncesi gibi düşünebilirsiniz.)

Yorumlar