Efsanenin Başlangıcı – Güz Alacakaranlığı Ejderhaları

Destansı Hikaye

Kitap içerisinde gerçekleşen hadiseleri kaba taslak yazdım çünkü okudukça işlerin ne kadar ciddi ve çetrefilli olduğunu anlıyoruz. Hele bir ayrıntı var ki “ne oluyor lan” dedim. Fantastik bir dünyadayız ve haliyle ejderhalar burada sahne alıyor. Ancak buradaki ejderhalar daha önce gördüklerimize pek benzemiyor. Efsanelere konu olmuş olan bu yaratıkların Ejderha Mızrağı evrenindeki konumu da buna benzer sayılır. Farklı olarak daha evvel insanlarla aralarında birçok savaş geçmiş ve iki tarafta birbirlerini tanıyor. Bu işleri daha ilgi çekici kılıyor. Zira eski düşmanlar tekrar karşı karşıya ancak bu sefer -ilk seferlerde nasıldı bilmiyorum- işler insan ırkının aleyhine. Bunun dışında öyle servet düşkünü, altın sevdalısı yaratıklar yerine en ön cephede yer almak için yanıp tutuşan ve ortalığı tutuşturan cinsten ejderhalar var burada.

Krynn üzerinde yaşayan birçok ırk var. Ve bir çok tanrı. İnanç kitabın içerisinde beklediğimden daha yoğun ve doğru bir biçimde yer bulmuş. Öyle ki yol arkadaşlarından bir kısmı sırf gerçek tanrıları ya da bir diğer deyişle gerçeği aramak için yollarını ayırmış diğerlerinden. Fantastik edebiyatta tanrı inancının yer alması elzemdir. Açıklanamayan olayları tanrılara yüklemeyi geçtim, fanztazya tek bir tanrı ile yetinemez. Tüm bu birbirinden farklı ırkların, hatta insanların kendi içlerinde bile farklı tanrılara olan inançları -ve ihtiyaçları- her zaman yolunda gitmemiş. Tanrılar gazaplarını göstermek çekinmemişler. Bu da bize her zaman izleyici konumda olmadıklarını, olaylara dahil olduklarını gösterir ki olması gereken bu. Misal kitapta bolca adı geçen Afet’i çok merak ediyorum. Tanımı bile dehşet verici. Krynn üzerinde tanrılar ölümlüler ile iletişim halinde olmayı genel anlamda bırakmıyor. Bazı istisnai durumlar haricinde. Geçmişinde birden fazla savaşa ve felakete sahne olmuş bir dünyadayız. İnananlar ile inanılanlar arasında zaman zaman sürtüşmeler olabiliyor mutlaka.

yolarkadaslari

Anlatım olarak hızlı ilerlemiyor kitap. Ancak bu hiçbir şekilde sorun olmuyor okurken. Yoğun kurgusu gereği zaten aceleci bir tavrın kitabın ruhuna uygun düşmeyeceğini düşünüyorum. Bunun yanında okumaktan hepimizin hoşlandığı savaş sahneleri ya da bire bir mücadeleler aynı biçimde dile getirilmiş. Sanıyorum daha evvelden yaklaşık on tane kadar Salvatore kitabı okuduğumdan -adam sırf combat yazmak için yazıyor ama iyi yazıyor- başta alışamadım ancak böylesi daha iyi olmuş. Diyalogların çarpışan kılıçlardan daha ön plana çıktığı kitaba da böylesi yakışırdı.

Kitap içerisinde değinilecek bir dünya şey var ancak ben büyünün işleyişi hakkında birkaç şey yazmak istiyorum. Bu tür kitaplar içerisinde büyünün prensipleri, uygulanışı her zaman farklılık gösterir. Burada karşımıza çıkan yegane büyücü -şimdilik- Raistlin Majere olduğu için onun uygulamaları üzerinden gideceğim. Bildiğimiz gibi bir büyü yaptığınız zaman bir şeyler vermek zorundasınız. Her bir büyü fiziksel olarak sizi yıpratıp güçten düşürür. Raistlin’de bolca görüyoruz bu geri tepmeyi.Bunun yanında büyü sanatına hayatını veren birisi her zaman çalışmak zorunda. Öğrendiği bir büyüyü sürekli tekrar etmeli ki ihtiyacı olduğu anda hızlıca konsantre olup uygulayabilsin. Raistlin’in sürekli elinde kitapla çalışırken görmemiz bu yüzden. Bu disiplini tercih eden birisinin neyle karşı karşıya olduğunu kavraması açısından ilk kitapta gördüklerim tatmin edici olmuş. Bunları gördükten sonra farzı misal fırsatım olsa bende büyücü olmayı seçerdim sanırım. Rasitlin’in olduğu diyaloglar yeter insana. Gerçi Sınav’ın sonuçlarının ne kadar ağır olduğunu okuyunca insan bir durup düşünüyor.

raistlin

Raistlin demişken, serinin açık ara en sevilen karakterine Tracy Hickman ve Margaret Wies’in arkadaşları ile toplanıp oynadıkları role play seanslarında Terry Phillips hayat verir. O kadar iyi canlandırır ki; karakteri iş yazarların Raistlin’inin kitap içerisinde yer almasına karar vermelerine kadar gider. Bunun üzerine iyi ki varsın Terry diyorum. Olmasaydın kırmızı cübbeli büyücü de olmazdı.

Arayış…

…hiçbir zaman bitmez. Kimliği ile sorunları olan bir yarı-elf, geleneklerine bağlı bir şövalye, tek derdi macera olan bir kender, yaşlı ve huysuz bir cüce ve biri dev gibi bir savaşçı diğeri hastalıklı bir büyücü olan ikiz erkek kardeşten meydana gelen bir grup ne yaparsa onu yapıyorlar. Arıyorlar. Kimisi gerçek tanrıları, inançları kimisi ailesinden kalan onur ve mirası kimisi de gücü daha fazla gücü. Çok da alakalı bir topluluk değil, her zaman çok iyi anlaşamıyorlar doğruya doğru ancak her zaman birbirlerinin yanındalar. Ejderhaların ölüm kusan nefesleri enselerindeyken bile.

Uzun zamandır dolaşımda olmayan bir seriydi Ejderha Mızrağı. Sahaflarda şans eseri bulunca hazine bulmuş gibi sevindiğimiz kitaplardı açıkçası. Bu gidişata dur diyen İthaki Yayınlarına teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Başarılı çeviri ve düzenleme ile benim gibi yeni yetmelerin Tanis Yarı-elf ve yol arkadaşlarının maceralarına eşlik etmesini sağladılar. Ve tabi ki Rasitlin. Darısı serinin diğer kitaplarının başına.

Bu yazı, "İthaki Kütüphanesi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar