Korku Edebiyatının En Güçlü Kimliği: Sarı Kral Öyküleri

Sarı İşaret

Esere adını veren, öykülerin kaynağı olan Sarı Kral ile tanışma faslı niteliğinde olan İtibar Tamircisi adlı öykü ile kitap gerçek manada başlamış oluyor. Hildred Castaigne zamanında psikolojik sorunları nedeniyle akıl hastanesi diye tabir edilen yerde bir süre gözetim altına alındıktan sonra serbest bırakılır. Bu duruma düşmesine; döneminde herkes tarafından lanetli, günah vs. gibi sebeplerle uzak durduğu Sarı Kral’ı okuması neden olur. Kitabın içerisinde ne yazıyor bilemiyoruz ancak  Castaigne, zamanla kendisini kral olarak görmeye başlar ve hakkı olan krallığa sahip olabilmek için en yakınlarının hayatlarını alt üst etmekten geri kalmaz. Başında altından(!) tacı ile provalar yapar, krallığını geri alabilmek için adam toplar. Hepsi de Sarı Kral için.

Öyküde en başta neyle karşı karşıya olduğumu açıkçası pek çıkartamadım. Ta ki sonlara doğru Castaigne’in girdiği ruh halini hissetmeye başlayana kadar. Sarı Kral’ın insan psikolojisi üzerine olası etkileri ile ilgili fikir vermesi açısından önemli bir öykü olduğu su götürmez. Zira derlemedeki öykülerde sürekli olarak “Keep Out!” olarak nitelenen eserin nelere yol açabildiği okuyucuya güzel aktarılmış. Özellikle sabredip okursanız ikinci bölümü en sakıncalı olan kısım.

Kitapta toplam on bir öykü yer alıyor ve bunların yedisi Chambers ellerinden çıkma. Üçüncü sırada okuduğumuz Castaigne ile ilgili olan hikaye diğer hikayelerde de kendisine yer buluyor. Kronolojik sıra gözetilerek derlenen hikayeler içerisinde sadece son iki tanesi tabir-i caizse ana hikayeden kopuk olarak yer alıyor. Onun dışındaki beş hikayenin neredeyse hepsi birbiri ile ilintili. Böylece kitap tek bir öyküden ibaretmiş havası yakalıyor okuyucu. Bunların arasında Maske en sevdiğim öykü ve kitap içerisindeki ikinci favorim.

theKingInYellow

Lovecraft etkisi

Birincilik haklı olarak Lovecraft’a ait, en azından benim için. Derlemede yer alan en uzun öykü Karanlıkta Fısıldayan ile yer buluyor yazar kendisine. O alışık olduğumuz “Başıma gelenler şöyle korkunç böyle dehşet…” gibisinden bir başlangıç ile karşılıyor yazar bizi. Albert N. Wilmarth adlı folklor araştırmacısının ağzından dinlediğimiz hikaye, uzayın uçsuz bucaksız derinliklerinden gelen bir yaşam formunun dünya üzerindeki aktiviteleri üzerine Henry W. Akeley adlı, olayın birincil tanıklarından birisi ile yaptığı mektuplaşmalar etrafında cereyan ediyor. Bildiğimiz gezegenlerin ötesinden gelen bu varlıklar ve dünyada ne işleri olduğu üzerine yapılan görüşmeler bir noktadan sonra akıl almaz olayların ortaya çıkmasına sebep olur. Hayatı pahasına can havliyle kendisini kurtarmaya çalışan Wilmarth duyduğu fısıltıları ömür boyu unutamayacaktır.

İlla görmek gerekmez dedirtir yazar, dehşete kapılmak için. Bildiğimiz Lovecraft bilmediğimiz, daha önce tatmadığımız korkulara kapı aralıyor. Ana karakter olarak karşımıza çıkan Albert N. Wilmarth olayın içine girdikçe işin ucunun Cthulhu, Hastur ve daha nice lanetli varlık ve yerle ilintili olduğunu fark eder. Kitap içerisinde favorim demiştim bu hikaye için. Adını Cthulhu mitosu ile korku edebiyatı ve tuhaf kurgu alanlarına altın harflerle kazıyan yazar yine yapacağını yapıyor.

hastur

Ülkemizde tür ile ilgili pek de hoşuma gitmeyen bir yüzeysellik mevcut maalesef. Korku edebiyatı kategorisinde akla direk vampir (vampir dedikse light vampirler, yoksa Nosferatu karşısında boynumuz kıldan ince) ve kurtadamlar geliyor ki bunlarda ya çok yakışıklı ya çok seksi. Korkunun nasıl bir şey olduğunun ve tabiri caizse inceliklerinin pek bilindiği söylenemez. Popüler kültürden sıyrılması bir hayli zor oluyor bu durumda da gerçek korku türünün.

Sarı Kral Öyküleri bu noktada çok güzel bir çalışma. Bir kısmı farklı yayınevleri tarafında dilimize kazandırılan öykülere daha önce Türkçe olarak okuma şansı yakalayamadığımız diğerleri eşlik ediyor. Yapılan başarılı çeviride cabası. İthaki Yayınlar’nın hanesi bir artı puan daha kazandıran kitabı okumaya ve haliyle biraz ürpermeye davetlisiniz.

Bilmediğimizden değil bilemeyeceklerimizden korkmak belki de asıl mesele. Kim bilir.

Bu yazı, "İthaki Kütüphanesi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar