Talulla’nın Yükselişi – Kurtadamın Hikayesi Sürüyor!

Sanırım 2014 yılının son aylarında okumuştum Glen Duncan’ın Son Kurtadam kitabını. Vampir mitinin bir Draculas’sı varsa kurtadamların da bir tane marka ismi olmalı diyerek Jake Marlowe ile tanıştırmıştı bizi. Ancak kitabı okudukça kurtadamlık müessesinin Jake’e değilde sevdiği kadına, Talulla’ya kaldığını öğrendik.

Şimdiden söyleyeyim sonradan yok ben duymadım vs. olmasın yazının devamında yazarın bir önceki kitabı Son Kurtadam ile ilgili spoiler kıvamında veriler olabilir. Benden söylemesi.

“Bram Stoker’ın mirasını sürdüren en yetenekli korku taciri.”

The Times gazetesinin yazar Glen Duncan ile ilgili yorumu bu yönde olmuş. Korku taciri kısmına eyvallah ancak mirası alacak isim olması kısmına yorum yok. Biz onun yerine neymiş bu Talulla’nın Yükselişi ona bir göz atalım.

Yaşayan son kurtadam Jake Marlowe hayatında yalnız yaşayacağı daha iki yüz senesi varken ve tam da bu sebepten ötürü yaşama küsmüşken hiç beklemediği bir olay vuku bulur. Dünya üzerinde soyunun yaşayan tek örneği olduğunu düşünürken Talulla Demetriou ile karşılaşır. Bir kaza eseri virüsten canlı olarak kurtulmuş ve hayatına kurtkadın olarak devam etmek zorunda kalan Talulla ile Jake kısa zamanda birbirlerine aşık olurlar -kurt çekiciliği de etken tabi-. İlk kitabın sonunda Jake DOKET ajanları tarafında tuzağa düşürülüp öldürüldüğünde kurdun lanetini sadece Talulla taşıyordu.

rsz_werewolf

Bir de karnındaki çocukları. Jake’ten hamile kalan Talulla’nın doğum sahnesi ile ikinci kitap başlıyor. Kurtkadın yasası gereğince kurtadam bebekler doğuracağını bilen Talulla bu yönde hazırlıklar yapar. Doğum zamanı gelip çatar. Lanetin “ete kemiğe” büründüğü bir dolunay vakti doğum gerçekleşir, ancak ne Talulla ne de çocuklar yalnız değildir. Eğer ortada kurtadamlar varsa, vampirler de vardır ve haliyle birbirlerinden nefret ederler. Doğumun hemen ardından eve baskın veren Jacqueline Delon önderliğindeki bir grup vampir, bitkin durumdaki Talulla’nın koynundan oğlunu çalıp arkalarına bakmadan ortadan kaybolurlar.

İki ırk ilk ortaya çıktıklarından beri birbirlerinden nefret etmekte olmasına karşın ironik bir şekilde birbirlerine muhtaç oldukları durumlarda olur. Mesela vampirlerin gün ışığında yaşayabilmeleri için kurtadam kanına ihtiyaç duymaları gibi. Ancak bu sefer iş biraz daha çetrefilli bir hal almaktadır.

Yaşayan en eski insan uygarlıkları ile aynı yaşta olan, türünün ilki, gizemli güçlere sahip vampirlerin kralı diye tabir edebileceğimiz Remshi’nin tekrar eski güçlerine kavuşabilmesi için yapılacak ayinde kullanılmak üzere kurtadam kanına ihtiyaç vardır. Bu iş içinse Talulla’nın yeni doğmuş bebeğini gözüne kestirir vampirler. Ancak unuttukları bir şey vardır. O da bir annenin çocuğunu geri alabilmek için her şeyi yapabilecek olduğu gerçeği. Üstelik bu sefer tek başına da değil.

Dişe Diş

Kana kan bir kitap olduğu doğru. Zira içerisinde korku hikayelerinin başrol oyuncuları vampirler ve kurtadamlar varken. Daha ilk kitap hakkında konuşurken yazarın kurt insan mitine bir marka isim yaratmak istediğinden bahsetmiştik. Bu düşünce için Jake Marlowe’u kullanacağını düşünürken -ki Jake bu iş için biçilmiş kaftan- yazar ters köşe yapıp Talulla’yı bu mevkiye atadı. Fena fikir değil ama yine de ortada karizmatik, olgun, ayakları üzerinde durabilen yüz elli yaşında bir kurtadam dolaşsa fena olmazdı.

Yazar Glen Duncan

Yazar Glen Duncan

Okuması rahat bir kitap olduğunu söylemek lazım. Hızlı hızlı okunabilen ve sindirmesi kolay kurgusu sayesinde hikaye su gibi akıyor. Bu noktada yazarın bir olayı anlatmaya başladığı sırada araya serpiştirdiği anekdotlar ilk kitaptan bu yana en sevdiğim hareketi oldu. Misal Talulla üç metrelik kurtkadın formunda bir insana saldırdığı sırada kurbanın yedi ceddine kadar dinliyoruz. Kurt, bir yaşama son verip onu kendi parçası haline getirdiği zaman o kişinin tüm geçmişini de kendi yaşamına ekliyor bir nevi. Bir yaşamın nihayete varması için “ilginç” bir yöntem bu ve yazar konuna çok güzel parmak basmış diyebiliriz. Zaten bu ve benzeri diyalogları kitap içerisinde ayıkladığınız zaman açıkçası üçüncü sınıf bir korku hikayesinden farkı kalmayacaktır ortaya çıkan eserin. Glen Duncan’ın kitabının sevilmesinde önemli etkenlerden bir tanesi de bu kendi içinde yarattığı ölüm-yaşam üzerine diyaloglar ve karakterler üzerindeki etkileri diye düşünüyorum.

İlk kitapta lanetin yayılmasının bir virüs sebebiyle durduğunu ve bu yüzden Jake’in kendisini son kurtadam zannetiğini okumuştuk. Ancak ikinci kitap bize gösterdi ki; lanet hala bulaşabiliyor. Talulla ve çocuklarından hariç kurtadamlar okuyoruz ve bir sürü gibi hareket ediyorlar. Birbirlerini daha önce hiç tanımayan bir grup insanın bu şekilde tamamen içgüdüsel -bir takım başka sebepler olsa da- nedenler ile birlikte hareket etmeleri kitabın en başındaki bir sahneyi hatırlatıyor.

Bu İkinci

Sırada üçüncü kitap var. Kurtadam miti hakkında bu zaman kadar yazılmış envai çeşit kitap olmuştur. Ancak aralarında Glen Duncan’ın kaleminden çıkan eserler kalitesinde olan pek fazla açıkçası. İthaki Yayınları’nın ilk kitaptan yaklaşık bir sene sonra piyasaya çıkardığı Talulla’nın Yükselişi, hikayenin en heyecanlı yerinde kaldığımızın sinyalini veriyor son sayfa da. Okunması gereken üçüncü ve son bir kitap kaldı.

Dolunayınızın bulutsuz olması dileğiyle.

Bu yazı, "İthaki Kütüphanesi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar