Türk Fantastik Yazınının İlk Göz Ağlarından: Korkak ve Canavar

Perg’e Yolculuk 

Kitabın Türkçe fantastik kurgu edebiyatının göz bebeği olduğunu söyleyerek başlamak istiyorum. Barış Müstecaplıoğlu’nun yarattığı dünyaya, Perg’e kendinizi kaptırmamak elde değil. Anlatılan coğrafya okudukça gözünüzde canlanıyor. Yer isimleri, o bölgede yaşayan halklar, ırklar hakkında bilgiler ve şehir ve kabile toplumlarının birbirlerine karşı tutumları hakkında yazar merak ettiklerimizi cevaplamayı bırakmıyor. Mevzubahis sıfırdan bir dünya yaratmak, fantastik bir mekan ortaya koymaksa eğer tanrılar es geçilemezdi. Ne de olsa bir yaratıcıya ihtiyaç her dönemde olmuştur. İnsanlara neler yapmaları gerektiğini söyleyecek, iyiyi kötüyü ayırt etmelerini sağlayacak, belki de uğurlarında savaşmalarını isteyecek tanrılar hatta. Hepsinin kitabın içinde olduğunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim. Bu özellikleriyle kitap kendi evrenine, diğer bir ifadeyle kendi yaşam dinamiklerine sonuna kadar sahip ve okuru tatmin etmeyi başarıyor.

Korkak ve Canavar’da dikkatimi çeken bir diğer nokta karakterler ya da karakterlerin kitap içerisindeki konumlandırılması oldu. Söz konusu canavar, hayatının büyük bir kısmını gözünü budaktan, kılıcını hasmının boynundan sakınmayan cesur şövalye Leofold yerine yaklaşan savaşa katılmamak için sakat numarası yapan terzi Guorin olmuş olsaydı, işler hiç de okuduğumuz gibi cereyan etmeyebilirdi. Tamam, yazar kitabını yazmış bitirmiş, bizlere sunmuş, bitmiş bir şeyin üzerine konuşmuş olacağız, ancak söylemek istediğim şu; korkak bir insanın eline herkesin kendisinden dehşet duyup köşe bucak kaçmasına sebep olacak bir güç geçerse söz konusu korkak vatandaş bir psikopat, cani, eli kanlı bir baron olarak hayatını devam ettirmeyi seçecektir yüksek ihtimalle. Gücün insana etkileri kişiliği ile doğru orantılıdır. Kendisinde mevcut eksiklikleri elde ettiği güç ile tamamlamaya çalışınca ortaya hiç de hoş olmayan manzaralar çıkabilir pek tabi. Günlük hayatta bile böyle. Bundandır ki, hayatını adalet adına at sırtında savaştan savaşa koşturarak geçiren Leofold canavar kimliğini taşıyacak şanslı kişi olur. Bunun aksi bir kurgunun tutarsızlıklar barındırması gözden kaçmayacaktır.

yamaçkvec2

Yazarın yakalamak istediği ve başardığı bir diğer nokta da Guorin’in içinde barındırdığı gücü keşfetmesini sağlamak. Bu sayede bir korkağın da sevdikleri uğruna neler yapabildiğini görüyoruz. Fantastik dünyanın yaratıklarından ziyade, insanın içindeki korkuların, kabusların canavarlarından korkmamayı öğrenmesi gerekir evvela. En büyük korkular ete kemiğe bürünemeyecek olanlar, en azından bence öyle. Guorin’in nasıl da gözüpek bir savaşçı olduğuna şahitlik ederiz, yolculuklarının her safhasında.

Ne Oldu Anlamadım… 

…kitap bitti. Sürükleyici bir hikayesi var ve yazılış tarzı da yukarıda bahsettiğim gibi kendimizi Perg topraklarında hissetmemizi sağlıyor. Bunda yazarın kullandığı akıcı dilin yanında bir diğer etken, kitabı birebir orijinal dilinden okuyor olmamız. Çeviri kitaplarda her ne kadar çok başarılı bir çevirmen elinden dahi çıkmış olsa da eser kendi havasını -özellikle fantastik edebiyatta- kaybedebiliyor. Karakter isimlerinden yaratıkların ırkına, türüne kadar kelimelerin çevirisi okuyucuyu tatmin etmeyebiliyor. Korkak ve Canavar ise direkt Türkçe yazılmış bir metin olduğu için okuması hem çok rahat hem de çok keyifli. Dilimize kazandırdığı kitap için Barış Müstecaplıoğlu’na teşekkür ederken Çince’ye ve diğer dillere çevirecek olanlar düşünsün diyorum.

yamaçkvec5

Kadi toplumu ile ilgili olarak da bir şeyler söylemek istiyorum. Daha en başta özellikleri anlatıldığında aklıma hemen eski Orta Asya Türk toplulukları geldi. At sırtında savaşlardan savaşlara koşturmaları, cesareti en büyük erdem olarak bellemiş olmaları, kadınlarının dahi erkekler kadar gözü kara oluşu gibi noktalar bu bağlantıyı kurmamda önemli etken. Tıpkı Dört Ada’daki büyücülerin aristokrat kişilikleri gibi Kadi halkı da cesaret ve doğruluğun bir arada olduğu bir halk. Belki de bu sebepten bu kadar sevdim, kan çekti.

Kitabı okurken eksikliğini hissettiğim tek şey sanırım uzunluğu oldu. Açıkçası hikayenin biraz daha devam etmesini istedim. Yaşanan olaylar ile ilgili biraz daha ayrıntı çok daha güzel olurdu, ancak dört kitaplık bir seri olduğunu düşünürsek bu kadar uzunluk ilk kitap için yeterli gelebilir.

Fantastik kurgu yazınımızın ilk ve belki de en güzel kitabı Korkak ve Canavar. Gerek dünyası, gerek karakterleri gerekse okuyucuyu içine alan kurgusu ile türü sevenlerin kaçırmaması gereken bir yapıt. İthaki Yayınları’nın çok güzel bir kapak ile piyasaya sürdüğü -daha önce başka bir yayınevi de basmıştı- kitabı bir okuyun derim. Çünkü yazıya giriş yaptığımda dediğim gibi fantastik kurgunun Türkçe olarak yazılmasının önündeki en büyük engel yine biz okuyucularız. Yazarlarımızın hayal gücü nelere kadir görmek için iyi bir fırsat. Fantastik edebiyat ne sadece Taht Oyunları ne de Yüzüklerin Efendisi. Keşfedilmeyi bekleyen o kadar çok dünya var ki. Tıpkı Perg gibi…

Bu yazı, "İthaki Kütüphanesi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar