mother! – Bir İncil Alegorisi
Yapım aşamasının ilk saniyesinden filmin son saniyesine kadar sizleri sembolizme ve buhrana boğacak bir Daren Aranofski filmin olan “Mother!”ın incelemesine hoş geldiniz. Eleştirmenleri ikiye bölen bu filmi bir de benden dinleyin. Hadi iyi okumalar!
Bu film bir Aranofski Filmidir. Jennifer Lawrence Filmi Değil!
Aranofski’nin her filmde gizliden gizliye atıfta bulunduğu günümüz insanının sevilme ve sevme duygusunun aşırılığı daha film vizyona girmeden oluştu bu sefer. Yazıma neden böyle başladığımı sorabilirsiniz. Bunun için sizlerden ufak bir ricam olacak. Şu anda yeni bir sekme açıp “Mother!” yazmanızı rica edeceğim. Eğer beni dinleyip kelimeyi yazdıysanız sonuçların “Jennifer Lawrence’s new movie mother!…” minvalinde bir takım başlıklarla bizlere sunulduğunu fark etmişsinizdir. İşte bu film sembolizmi kullanarak tam olarak içinde bulunduğumuz durumu eleştiriyor. Ünlülere tapınan ve değerli hayatının bir çok zamanını İnstagram’da ünlü takip ederek geçiren biz acınası insanoğluna bir yakarış bu film. Ha, Aranofski istediği gibi eleştirmiş mi onu da aşağıda okuyacaksınız.
Öncelikle filmin herkese göre bir film olmadığını söylemeliyim. Sanattan ne kadar anlarsanız anlayın, ne kadar eleştirel bakarsanız bakın bu film size göre olmayabilir. Ve hatta fellik fellik festival filmi arayan ve oturup 2 – 3 saatini göreceli bir sanat dalına ayıran tayfaya da selam olsun, bu film sizlere göre bile olmayabilir!
Filmimiz aslında basit Hollywood filmleri bağlamında daha önceki yapıtlarından dolayı tanınan ve yeni yapıtı için inzivaya çekilen başarılı bir yazarın karısı ile, bir hiçliğin ortasındaki evlerini dekore ederken ilham arayışını ve bu ilhamı ise bir tanrı misafiri aracılığıyla kazandıktan sonraki yaşanılan gerilimli anları ele alıyor. Ama tabi ki bir Aranofski filminden bahsediyorsak bu film kesinlikle yukarıdaki anlatılandan daha derin olacaktır. Ama bu derinlik Aranofski kusura bakmayın ama bence sığ kalmış. Evet yanlış duymadınız filmin senaryo derinliği deniz yüzeyi kadar sığ olmuş. Yazının bundan sonraki kısımları ağır spoiler içerir haberiniz olsun.
“Mother!” ve Oyunculuklar
Yaklaşık 2 ay önce guilty pleasure’ım olan Türk korku filmlerinden “Siccin 4”ü izlemeye gittim. Filmden hemen önce yayınlanan fragmanlarda Mother! vardı. Görüntülerden hiçbir şey anlaşılmıyordu, ta ki Aranofski’nin ismi çıkana kadar. Artık görüntülerin bir şey ifade etmesine gerek yoktu. Yönetmenin daha önceki filmleri olan Pi, The Fountain, Requeim for a Dream gibilerinden nasıl bir sinemacılık anlayışı olduğunu biliyordum. Anlaşılan Oscar’lı ağır dramlardan Requeim for a Dream gibi bir film bizi bekliyordu.
Vizyon günü, filmi kız arkadaşımla beraber kısıtlı bir vakitte izledik. Filme girerken ikimiz de çok heyecanlıydık; göreceğimiz şeyin biraz kafa karıştırıcı olmasını bekliyorduk. Filmden çıktıktan sonraki fikrimiz ise “tam bir zaman kaybıydı” oldu. Film hakkındaki görüşümüz aslında filmin eleştirisini yapan tüm sinemasever camiadan sadece bir olumsuz tarafın görüşüydü. Bazı eleştirmenler filmi yerden yere vururken bazıları ise sanat filmi düzeyinde şaheser diyecek kadar hayran kalmışlardı filme. Her ne kadar filmi beğenmesem de set tasarımı ve oyunculukların harika olduğunu belirtmeliyim. Filmin başrolü Jennifer Lawrence ve Javier Bardem, Oscar’lı ve filmin esas yardımcı oyuncuları ise Oscar adaylıkları bulunan Ed Harris ve Michelle Pfeiffer oyunculuklarıyla adeta senaryoyu izleyiciye tam olarak aktarmayı başarmışlar. Ama bu kadar iyi oyuncuların harika performans göstermesi karşılık ne yazık ki senaryo kaynağı olarak dünyanın en “best-seller” kitabı olan İncil’in seçilmesi tam bir hüsran benim açımdan.
Basit – Evrensel – Spesifik Senaryo Yaklaşımı
Senaryo derinliği anlamında filmi üç farklı yaklaşımla inceleyebiliriz. Bunlar basit, evrensel ve spesifik yaklaşım. Bu anlatımların hepsi seyircinin bakış açısına ve sinefilik seviyesine göre değişmekte. Mesela ben küçük yaşta hem Kur’an’ı Türkçe okumuş hem de merak edip İncil’i okumuş birisiyim. Üstelik lise yıllarında her iki kitabı da tekrardan daha kapsamlı olarak okumuş bir insanım. Filme spesifik anlatım beklentisiyle girip basit anlatımı tercih ederek çıktım. Siz de benim gibi biriyseniz ne demek istediğimi anlamışsınızdır filmden çıktıktan sonra. Aşağıda detaylandıracağım bu yaklaşımların filmin içerisine bütünleşik olarak yedirilmiş olduğunu da dile getireyim. Bence bu durum eleştirmenlerin bu kadar net çizgilerle birbirlerinden ayrılmalarına sebep olmuş.
Basit Anlatım
Basit anlatım olarak dikkate alacağını cümlelerim giriş bölümünde bahsettiğim Hollywood-esk yorumu içeren cümleler olacaktır. Bu anlatımın hedef kitlesi Hollywood filmlerindeki klişelerden hoşlanan, sinemayı filmine göre sığ ve vakit öldürmelik bir eğlence olarak da gören izleyici kitlesi olacaktır. Bu kitlenin hedef olarak seçilmesi kötü bir şey değil. Açıkçası ben bazı filmlere bu şekilde yaklaşanlardanım. O yüzden filmin belirli bir noktasından sonra o kadar “her şey göze parmak” ki istemsizce kendimi bu seviyeye düşürdüm salondayken.
Evrensel Anlatım
Evrensel anlatım ise adı üstünde yönetmenin tüm dünya genelindeki izleyiciye olan haykırışı resmen. Bu anlatım, her dinden – inançtan veya inançsızlıktan olan insanlara yönelik bir takım öğütleri dile getirmek için kaleme alınmış gibi geldi bana. Aranofski, doğal çevre – insanoğlu ilişkisini ve insanoğlunun bu çevreye olan saygısızlığının doğurduğu sonuçları simgesel olaylar bütünüyle anlatmaya çalışmış. Jennifer Lawrence’ın Mother! karakterinin tabiat ana Javier Bardem’in “o” karakterinin tanrı olarak simgelendiği ve tabiat ana ne kadar karşı çıkarsa çıksın, tanrının evine yani dünyaya davet ettiği misafirleri yani diğer adıyla insanoğlunu engelleyemediğini görüyoruz. Onlara bahşettiği armağanları bile umarsızca katlederek üzerinde yaşadıkları dünyayı savaşlarla ve yıkıcılıkla bertaraf etmeye çalışan insanoğluna tabiat ananın daha fazla dayanamayıp sonunda onları küresel ısınmayla cezalandırması umarım vurucu bir etki bırakmıştır seyircide.
Spesifik Anlatım
Spesifik anlatım ise bambaşka bir seviye. Aranofski’nin tamamen eski – yeni ahiti dikkate alan ve Hristiyanlık mitosundan olabildiğince yararlanan bir yaklaşımı da tercih ettiğini söyleyebiliriz. Kendi açımdan eleştirilecek bir nokta olduğunu da belirteyim. Filmin sonunda Müslümanlığın dikkate alınmayarak açıkça olmasa da bir nevi ırkçılığa maruz kaldığını dile getirebilirim. Tüm filmi İncil’e dayandıran ve dünyayı bu kadar seven bir yönetmenin son sahnede bir Arap kadını göstermemesi biraz yanlı göründü bana. Ama filmin ana senaryo yaklaşımının bahsi geçen yaklaşım olduğunu belirterek bu kısmı daha detaylı ele almak istiyorum.