Rogue One – Bir Star Wars Hikayesi

Bu yazıya “çok uzun bir bekleyişten sonra en sonunda hasret bitti!” diye başlamak zorunda olmamak harika bir his gerçekten. Daha geçen yıl bu tarihlerde yine sinemadaydık Star Wars: The Force Awaken için ve şimdi tekrar o çok çok uzak galakside, çok çok önce yaşanmış bir hikayeye tanıklık ediyoruz. Star Wars hayranı olmak için gerçekten müthiş bir dönem!

Rogue One çok sürükleyici bir film. Daha önceki Star Wars filmlerinden farklı bir tonu var. Ana filmlerde de büyük bir mücadele anlatılırdı, galaktik ölçekte bir savaş vardı ama Rogue One meseleyi ele alışı itibarıyla bu hikayeler silsilesi içindeki ilk gerçek “savaş” filmi. Cephede göğüs göğüse mücadeleyi, hava destekli koordine operasyonları gerçek anlamda ilk defa burada izliyoruz. Esas farklı olan ise filmin tonu, savaşın ne kadar fena bir şey olduğunu ve en “iyi” amaçlar için mücadele ederken bile ne kadar “kötü” şeyler yapılması gerektiğini gözler önüne seriyor. Orijinal seride bu mücadele daha epik bir tonda, üst seviyeden anlatılır, İmparatorluk en fena, asiler de püri pak iyilik temsilcileridir. Bu filmde tanımların biraz birbirine karışması çok hoşuma gitti. Birey seviyesine de daha çok inilmiş, bu tip büyük mücadeleler birbirini takip eden bireysel tercihlerin toplamıdır ne de olsa. Savaşın korkunçluğunu yansıtma tarafında da PG-13 seviyesini üst tarafa doğru zorlamışlar.

Rogue One’da, Star Wars evreninde normal bir bireyin yaşamının nasıl olduğunu da daha iyi gözlemleyebiliyoruz. Galaktik İmparatorluk’un boyunduruğu altında yaşamak nasıl bir şeydir? İmparatorluk bürokrasisi neye benzer? İmparator’un Sith Lordu olduğunu bilen sadece bir avuç insan olduğuna göre, bu bilgiden mahrum bir sade vatandaş niye isyan edebilir? İsyancılar püri pak, iyiliğin sarsılmaz neferleri midir, yoksa onlar hakkında da şüphe duymalı mıyız? İsyancı var isyancı var, özgürlük savaşçısı mı, yoksa terörist mi yahu bunlar? Bu tip soruları Star Wars efsanesi içinde ilk defa Rogue One bize veriyor, nefis olmuş bu anlamda ve ciddi bir yenilik getirmiş sevdiğimiz bildiğimiz efsaneye.

Görsel olarak bu filmi çok iyi buldum. Bireyler için kullanılan bilgisayar efektleri ışığa bağlı olarak ara ara sırıtıyor, ama lazerler, patlamalar, çatlamalar, çılgın manevralar ve Ölüm Yıldızı’nı gösteren sahneler sırasında gözleriniz bayram ediyor. Tam tadına varabilmek adına iyi bir sinemada izlemenizi öneririm. Set tasarımları, kostümler, mekan tercihleri The Force Awakens için yaptığım övgüyü aratmayacak düzeyde. Müzikler konusunda ise üzülerek kayda değer bir yeni tınının kulağıma çalınmadığını söylemem gerekiyor. Eski müzikler çaldığında ise baya coştum. Ses tasarımı ve efektleri ise bizi savaşın içine çekmekte hiç zorlanmadığı gibi heyecanı iyi ayakta tutacak şekilde hazırlanmış.

Rogue One bize zor bir görev için bir araya gelen bir esas çocuklar takımının hikayesini anlatıyor, filmin biraz hayal kırıklığı yarattığı kısımlar ekibin bir araya geldiği kısım. Ekip kalabalık olduğu için, tüm ekip üyelerinin hikayelerini detaylı öğrenemiyoruz. En esas kahraman olan Jyn Orso bu açıdan dertli değil, Cassian da fena değil ama diğer karakterler biraz fazla yan karakter olarak kalıyorlar. Star Wars’un hikayelerini anlatmada karakterlerinin derinliğine dayanan anlatım tarzı göz önünde bulundurduğumuzda bu bir zayıflık olarak karşımıza çıkıyor. Oyunculuklar konusunda ciddi bir eleştirim yok aslen, oyuncular ellerindeki malzemeyle parti içindeki rollerini ziyadesiyle yerine getiriyorlar, sadece kendilerini daha fazla tanımak istiyor insan. Filmin prodüksiyonu sırasında ciddi bir kısmının tekrar çekildiğine dair haberler yayılmıştı. Bunun sonucu da olabilir karakterlere yönelik odağın biraz dağınık olması.

K2 müthiş olmuş, fragmanlarda C-3PO klişesine mi takılacaklar diye endişe etmiştim ama korkum yersiz çıktı. Her sahnesi, her esprisi gayet iyiydi. Gelişen bilgisayar efektlerinin bize sağladığı imkanları da göz önünde bulundurarak, Star Wars karakterleri arasında insan dışı ırkların varlığını iyice arar oldum.  Bu anlamda Rogue One’da kaçırılmış bir fırsat olduğunu düşünüyorum (insanlar arasında bir etnik çeşitlilik vardı aslında).  İmparatorluk’un insan olmayanlara yönelik oldukça ırkçı bir politika izlediğini bildiğimizden, bence daha fazla insan dışı savaşçı olabilirdi kadroda.

Hikaye anlatımı açısında baktığımızda, filmin birinci ve ikinci perdesinde bazen tempo sıkıntıları yaşanıyor doğrusu, akışın yavaş olduğu bölümler var, buna karşılık üçüncü perde öyle bir kreşendo yapıyor ki, filmin çıkışında hemen bir sonraki seansa bilet alası (ya da koşa koşa eve gidip Episode 4 izleyesi) geliyor insanın.

Rogue One, çok keyifli bir Star Wars seyirliği. İyi bir savaş filmi, aksiyonu ve görselliğiyle gerçekten göz dolduruyor. Yerinde kullanılan esprileriyle neşeli olmayı başarıyor ve en önemlisi de “ee biz zaten biliyoruz hikayenin sonunda ne olacağını” durumunun altında kalmadan öyküsünü keyifle ve büyük bir heyecanla izlettiriyor. Büyük sürprizlerle dudak uçuklatmıyor, ama verdiği sözü tutuyor ve bize o çok iyi bildiğimiz evrende geçen savaşı daha önce görmediğimiz bir perspektifle sunuyor. Jedi’sız, Sith’siz, Skywalker familyasının öykünün merkezinde olmadığı bir Star Wars hikayesi izlemek beni mest etti. Belli ki o çok çok uzak galaksinin bize anlatacağı nice hikayeler var!

Yorumlar