The Last Jedi – Jedi’lar Yerine Star Wars’un mu Sonu Geliyor?

Luke’un Seçimi

Çocukluk kahramanımız Luke Skywalker’ın, orijinal üçlemede kendisini zerre düşünmeyen, gözü kara tavrı, karakteri belirleyen ana öğedir. Henüz ilk filmin başında ailesini kaybeden Luke, yolculuğu esnasında aşık da olmamış olduğu için, kendini bütünüyle arkadaşlarına ve isyancıların zaferine adamıştı. İlk iki filmde tam bir cahil cesareti örneği ile karşımıza çıkan Luke, Return of the Jedi’da artık erme sinyalleri vermeye başlamış ve macerasının sonunda kendisine Yoda tarafından “öğrendiklerini sonrakilere aktarma” görevi verilmişti.

Açık söylemem gerekirse Star Wars’un içine doğmuş benim gibi 40 yaşlarındaki fanlar için, Luke’un bu tek görevini yapamamış olması bir hayal kırıklığı. Evet, Luke bir noktada akademisini açmış ve yeni padawanlar yetiştirmeye başlamış ama kendisininde büyük hatası olan bir olay sonucunda hem külliyen vaz geçmiş, hem de force ile olan tüm bağlantısını keserek hatasını düzeltme şansını da kullanmamayı seçmiş. The Last Jedi’ın sonunda yaşama veda etmesi, geriye onun öğretisinden yararlanmış aydınlık tarafta kimsenin kalmaması durumunu doğuruyor.

Luke’un kostüm değişimi biraz tuhaf ama anlamlıydı.

İnsanlar soruyor: Ne vardı Luke akademisini kurmuş ve birkaç öğrenci yetiştirebilmiş olsa? Evet fanlar bu soruyu sormakta haklı, zira bu durum idolünüz olan babanızın alkolik çıkması gibi bir şey. Galaksinin tek umudu fos çıkar mı? Fanları geçtim, hayatını Luke Skywalker olarak geçiren Mark Hamill ne yapsın? Tabii ki bastı yaygarayı. Ama şunu unuttuk: bu kararı veren kişi Rian Johnson değildi ki. Luke gibi bir kahramanın “iyilerin” elini fazla güçlendireceğini ve filmin heyecanını kaçıracağını düşünen, The Force Awakens’ın yazarı Michael Arndt’tı. Luke, geriye doğru düzgün bir ipucu bırakmadan Ahch-To’ya kaçıp bütün arkadaşlarına yıllarca sırt çevirdikten sonra The Last Jedi’ın başında “ehe ehe kaçmamıştım ben aslında” dese daha mı iyi olacaktı? Böyle bir yazım anlayışı olabilir mi?

Tabii ki Johnson elindeki bu malzemeyle faklı bir yol da seçebilirdi. Şöyle bir düşünürsek:

  • Rey’e geleceğini biliyordum diyip eğitimine başlamak, hatta canım kızım diye boynuna atlamak,
  • Ahch-To’da gizliden yeni bir Jedi akademisine başlamış olması,
  • Evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış olması,
  • Hafiften karanlık tarafa dönmüş ve kendini dizginlemek için saklanmış olması,

gibi daha pek çok seçenek mümkün. Hangisi daha makul, hangisi daha “ucuz” dururdu sizce? Buradan yorum yapmak zor ama bana öyle geliyor ki Johnson’ın seçimi elindeki malzemeye göre makul olanlar arasında. Ama öfkeli fanlar böyle düşünmüyor, böyle görmüyor. Öyle ya, sen bir karakterin yıllarca romanlarını oku, oyuncaklarını al, hayal kur, sonra birisi gelip yeni canon bu desin ve orada da fos çıksın.

TC Ayyaş Luke Skywalker

Tabii ki öncelikle gün gibi aşikar olanı konuşalım. Johnson dahil herkes bunu biliyor ve söylüyor. Luke’un hikayesi 6. bölümde bitti ve yeni kahramanlara yer açmak için ölmesi gerekiyordu. İyi de böyle “rezil” şekilde mi ölmesi gerekiyordu (bu benim görüşüm değil, fan bakış açısı)? Cevap hem evet, hem de hayır. Devrim Abinin yazısında da göreceğiniz gibi Luke ve arkadaşlarının azimli, çalışkan ve kendini hiçe sayan zihniyeti, X ve Y kuşağının değerleri ve Z kuşağı gibi medyanın hayali sarhoşluğunda yetişmişler için sadece sıkıcı değil, aynı zamanda ne olduklarını hatırlatan bir durum. Bu yüzden Yoda’nın ölüm döşeğinde Luke’a söylediği “öğrendiklerini aktar” sözüne yeni kuşağın cevabı “tatava yapma moruk” oluyor.

Bu bağlamda “ayyaş” Luke, Rey tarafından itilip kakılıyor, sorgulanıyor ve sonunda adam ediliyor. Hemen hemen hiç bir öğreti alınmadan ölüyor. Karanlık taraftaki yansıması güçlü ve ukala Snoke da aynı şekilde aşağılanarak yok ediliyor ve parçaları yere atılıyor. Z kuşağı temsilcileri olan Rey ve Kylo Ren, hocalarının üzerine tükürerek dizginleri eline alıyorlar.

Yalnız, burada bence önemli bir hesap hatası yapıldı. Bu ilk kez yapılan bir hata da değil üstelik. Star Wars markası çok net şekilde fanlar tarafından tüketiliyor. Evet, markaya yeni fan kazandırmanın önemi tartışılmaz. Ama bunu yaparken eldeki fanların tüketim potansiyelini kaybetmek bir hata. İlk hafta istatistikleri gösteriyor ki, filme gidenlerin üçte ikisinden çoğu 25 yaş üzeri, yani X ve Y kuşağı mensupları. Ve bunların önemli bir kısmı filme burun kıvırdı, benim gibi bir grup da gerçeği kabullenme savaşı veriyor.

Z kuşağı ise genel olarak filmi beğendi ve Star Wars bu kuşaktan gerçekten de fan kazanıyor. Ancak şöyle bir detay var: Z kuşağının maddi gücü şimdilik zayıf. Filmin ikinci hafta gişede bekleneni verememesinin altında kötü Rotten Tomatoes puanının yanı sıra (o kadar etkili olmasa da) yetişkin fanların büyük bir kısmının filme ikinci kez gitmemesi yatıyor olabilir. Bunun altındaki en büyük etmen de, Luke başlığında, filmin bu hedef kitle seçimi oldu.

Bu ilk kez yapılan bir hata da değil derken, ne demek istediğimi anladınız herhalde. George Lucas, The Phantom Menace filminin başrolüne 10 yaşında bir çocuk ve sakar bir uzaylı yerleştirdiğinde, amacının teenager’ları markaya fan olarak kazandırmak olduğunu gayet iyi bilinse de, filmin bir banthanın makatına sokulup çıkarılmasına engel olamadı. O zamanlarda sosyal medya diye bir kavramın var olmaması, filmin eleştiri bombardımanına tutulmasını birkaç yıl erteledi ama The Last Jedi şu an taze taze bu muameleyi görüyor.

Aydınlık ve karanlık arasındaki denge kavramı, gözüpek Luke üzerinden değil de, başka bir karakter üzerinden anlatılsaydı keşke.

Fan bakış açısına göre konuyu ele aldıktan sonra bir de şahsi fikrimi aktarayım. Benim izlediğim filmde, Luke aslında varlığıyla bir eğitim de verdi. Kendini force’a karşı kapatması, bir vaz geçiş ya da yılgınlık değil, onun aydınlığının zıddında bir karanlığın doğduğunu bildiği içindi. Rey’i bir Jedi olarak yetiştirmek istememesi de öyle. Bazılarının zannettiği gibi Rey’in karanlık tarafa geçme ihtimalinden dolayı değil. Luke ne yaparsa yapsın karanlık ve aydınlık arasında bir dengenin olacağının farkına varmış. Ve bunu bozmaya çalışmanın kaosa sebep olduğunun.

Filmin kesilmiş sahnelerinde, Rey’in Ahch-To halkını kurtarmaya çalışması ve aslında kendi haline bırakılmalarının daha iyi olacağına dair bir yan öykü var. Keşke kesilmeseydi, zaten kesen de Johnson’ın kendisi değil, zira bu paragrafta bahsettiğim mesaj çok iyi aktarılamamış ve Luke’un filmin sonunda, Rey’den “dersini almış” ve “yola gelmiş” gibi görünmesiyle de iyice kaybolmuş. Halbu ki bu senaryoda Luke, mutlak denge gerçeğini fark eder fark etmez kendini yok etmeliydi. Ama neden etmediğini biliyoruz, çünkü Luke bilet sattırıyor.

Kesmeyin Şu Sahneleri

Biliyorsunuz, karanlık ve aydınlık arasındaki denge teması, Lucas filmlerinin en belirgin öğelerindendi. Anakin Skywalker’ın güce denge getirecek seçilmiş kişi olmasının nasıl yanlış anlaşılan bir konsept olduğunu, söz konusu dengeyi sağlarken sebep olduğu kaosu ve yıkımı, ancak yolculuğunun sonunda kendini ve galaksiyi dinginlik getirebildiğini biliyorsunuz. Bu manada yeni üçlemede Luke’un yeniden Jedi yetiştirmesinin önü tıkanabilir, hatta Snoke’un Luke’un aynadaki aksi olduğu düşünülebilir. Belki de bu yüzden kısa süre arayla ölmek zorundalardı, tıpkı Yoda ve Palpatine gibi. Ancak dediğim gibi, böyle mesajlar verilecekse bunlar daha iyi işlenmeli, zorlama durmamalı.

Bir de tabii ki şöyle bir konu var. Karanlık ve aydınlık arasında mutlak bir denge daima var olacaksa, Jedi yetiştirmenin gerçekten de manası yok. E, böyle de Star Wars filmi çekilmez. Tamam, karanlık ile aydınlığın süregelen kaosunu ve dengeye oturma savaşını izlemek, insanların karanlık tarafa geçmesini ve yıllar sonra kendilerini affettirmelerini görmek çok heyecanlıydı da, hep aynı şeyi mi izleyeceğiz kardeşim?

Bazen düşünüyorum da, yıllardır “iyi kitaplar ama kötü bir fikir” olarak tanımladığım, genişletilmiş evrendeki New Jedi Order serisi ve Yuuzhan Vong teması (gibi bir tema), hikayeye dışarıdan dev bir karanlık getirdiği için acaba daha mı yenilikçi olurdu? Zira ben artık 2-3 kişi arasında sıkışmış ve onların şeyinin keyfine göre sağa sola savrulan galaksi hikayesini izlemekten sıkılmaya başladım. Aile draması, izledik, eğlendik, artık bitsin. Bu anlamda saganın 9. filmde bitirilecek olmasından da gayet memnunum.

Snoke ve Rey Teorilerinin Boşa Çıkması

Snoke konusu da bizi fanların reaksyonuna sebep olan bir konuya getiriyor: üzerine binlerce teori ortaya atılan Snoke ve Rey’in arkaplanlarının boş çıkması. Bu da aslında azımsanacak bir konu değil. Teker teker ele almam gerekirse Snoke, hiç yoktan karşımıza imparatorluğun kalıntılarının başına geçmiş pis kaka lider olarak çıkartıldı. Öncelikle, ne kadar güçlü olursanız olun (yukarıda bahsettiğim gibi Luke’un karanlık yansıması olsanız da), bir imparatorluğun tahtına parmaklarınızdan yıldırım atarak oturamazsınız. Milyonlarca askeri ve silahı olan bir güç, bu şekilde ele geçirilmez. Genelde şunlardan biri olmanız gerekir:

  • Son imparatorun çocuğu ya da kardeşi,
  • İkinci adam,
  • Son imparatorluğu yıkan adam,

ya da bunların türevleri. Bu yüzden internetteki Darth Plagueis teorisi hiç de mantık dışı değildi. Karakter, hem Palpatine’in hocası, hem ölümle arası iyi, hem güçlü, hem tahtı hak ediyor, hem ön üçlemeyle bir bağ kuracak, hem, hem, hem… Ama açıkçası bu konuda Johnson’ın da işi çok zor. İnternette on binlerce kez konuşulmuş bir teoriyi filme taşırsanız da reaksiyon alabilirsiniz. E bu teoriyi yalanlarsanız da aynısı olabilir. Belki de hiç uğraşmayıp, zaten özünde bir Palpatine çakması olarak karşımıza çıkartılan gereksiz karakteri ortadan kaldırarak bir nevi retconlamak en doğrusuydu. Yerine Snoke’un ikinci adamı olarak, yani hakkıyla geçen Kylo Ren, genç ve sevimsiz olsa da bu makam ile çok daha rahat ilişkilendirebileceğimiz bir konumda. Hem bu hareketiyle biraz da olsa sempati toplamış görünüyor, öfkeli fanlar bile Kylo Ren’e saydırmıyorlar.

Bir karakter undead gibi görünüyorsa, undead olmalı.

Zaten sonuç olarak Johnson da, Snoke teorilerini reddetmedi. Bir röportajında belirttiği üzere, karakter Darth Plagueis olsa da, Rey’e ya da Kylo Ren’e “ben Plagueis’im” demesi, o karakterler için hiç bir anlam ifade etmeyecek ve gereksiz yere dikkatleri çekerek bir nevi rol çalacaktı. Bu da bence geçerli bir sebep. Bana kalırsa bu gizem hiç olmamalı, karakter baştan beri Star Wars lore’unda olan ve o tahtta olması mantık teşkil edecek birisi olmalıydı. Johnson yine kendinin olmayan bir günahın cezasını çekiyor.

Yine de Johnson, Lucas’ın sevdiği gibi Snoke’un kökeni hakkında bizi düşünmeye sevk edecek küçük ipuçları vermeliydi. Snoke’un söyleyeceği bir “daha önce bir kez ihanete uğradım” ya da “ipler daima benim elimde oldu” gibi (sadece örnek vermek adına kurduğum cümleler, teori üretiyorum gibi algılamayın) herhangi muğlak bir cümle, üzerine pek çok hikaye yazdırırdı. Star Wars’un kökenlerini bilenler, George Lucas’ın Darth Vader ve Palpatine’in hikayesini, yani ön üçlemenin belli başlı temel taşlarını orijinal üçlemeden daha önce yazdığını bilecektir. Bölüm 4’te bunun ipuçlarını veren pek çok cümle de duyarız, cumhuriyet senatosunun feshi, klon savaşları ve Jedi katliamı gibi. Elbette pek çok detay sonradan yazılmıştır ama bu atıflar tesadüfi değildir. Ben bunları daha çok duymak istiyorum.

Yorumlar