Türk Korku Sinemasında Gore Figürü: Baskın

Filmin makyajlarının çok iyi olduğunu söylemiştim, kafese kapatılmış çıplak bir tutsak ve kalçalarını oynatarak elinde satırıyla etrafa dehşet saçan dişi karakter cidden iyi tasarlanmış. Makyajları ve kostümleri üst düzey ve bunların yanında görüntü yönetimi de ağız sulandırıyor. Evrenol iyi görüntüler yakalayıp filmin 70 ve 80’lerin kült korkularından çıkmış hissiyatını çok iyi veriyor. Olayların iyice zıvanadan çıktığı, tarikat üyelerinin polisleri fark ettiği anlarda ise ara ara toy polis Arda ve ona baba figürü çizen Remzi’nin filmin başındaki mekanda yaptıkları gizemli konuşmalar filme iyice bulmaca havası katıyor. Remzi’nin Arda’ya hissettirdiği “Seni kollayacağım” tavrı bazen yetersiz kalsa da filme ayrı bir gizem katıyor. Cehennem’in en dibine giden polisler ise Baba (Mehmet Cerrahoğlu) karakterinin başını çektiği bir ayinin ortasına dalıyorlar.

baskın3

Filmin kilit rolünü üstlenen Babayı (kilit lafını mecazi olarak kullanmadım) canlandıran Mehmet Cerrahoğlu ise Baskın’ın yurt dışı gösterimlerinde oldukça beğenilmiş. Dünyada sadece 15 kişide görülen fiziksel bir hastalığa sahip olan Cerrahoğlu, gazetelerde Uzaylı Mehmet diye de manşet olmuş biri. Kendisiyse hastalığını bir avantaja dönüştürüp ortaya şahane bir kötü adam portesi çizmiş. Babanın müritleri eşliğinde polislere yaptığı varoluşçu ve kendinizi bana feda edin, kalp gözünüzü açın (kalp gözü olayı Evrenol’un deyimiyle Stephan King’e bir gönderme) konuşmaları, filmi Fransız Gore sinemasının en iyi örneklerinden Martyrs’e yaklaştırıyor.

Evrenol kendine Gore kültürünü iyi şekilde referans almış ve bunu görüntülere şahane yansıtırken senaryoda harmanlamaya çalışarak az biraz tökezlemiş. Bunun en iyi örneği de ayin sahnesinin gereksiz derece uzun olması. İşkence sahneleri ne kadar stil sahibi ve hoş görünse de, uzun süren ayin teması o göz kamaştıran sahneleri biraz suya düşürüyor ve film bir anda yapboz olaylarına geri dönüyor. Bulmaca çözmeye çalıştığımız Arda ve Remzi’nin mekandaki konuşmaları ile beraber o sahnelerde Arda’nın başına gelen olaylar ise adeta bir yönetmenlik gösterisi. İzleyince çok daha iyi anlayacaksınız. Tüm bunlarla beraber özellikle finalinde ters köşe yapmaya çalışmış ve bunda kendince başarılı olmuş. Senaryonun tatmin etmeyen kısımlarına ve bir kısa filmi uzun metraja aktarmanın zorluğuna rağmen Evrenol’un hayranlık bırakacak cesareti ve yönetimi filmi sonuna kadar izlemeyi garantiliyor.

evrenol

Yönetmen Can Evrenol

Baskın tartışmasız Türk Korku Sinemasında çok önemli bir yere sahip. Polislerin erkeklik üzerine diyalogları, bolca Gore ve çıplaklık içerip böylesine karmaşık bir kurguda bunu Türk izleyicisine sunmak büyük cesaret, hele ki bunu ilk uzun metrajı ile yapan Evrenol takdiri hak ediyor. Risk almış, yer yer tökezlemiş ama dibine kadar başarmış. Toronto’nun Midnight Madness seçkisinde deli gibi beğenilmesi, Fantastic Fest’te En İyi Yönetmen ödülünü alması veya Eli Roth tarafından övgüyle karşılanması boşuna değil.

Baskın ayrıca Amerika’da gösterilen ilk Türk Korku filmi olmasıyla da önem arz ediyor ve film, yurt dışında ingilizce bir isimle değil, direkt Baskın ismiyle izleyiciye sunuluyor. Evrenol tıpkı Suspiria gibi akılda kalıcı bir isim yaratmak istemiş ve bunu başarmış. B-Film kültürü ve korku & fantastiğin ustalarını baz alarak büyüyen Evrenol’un tek derdiyse film yapmak. Daha iyi senaristler ve bazı sahneleri gereksiz uzatmadan gelecek yepyeni bir Can Evrenol filmi çıtamızı çok daha yukarı taşıyabilir. Stil sahibi, iyi görüntü alabilen ve bunu iyi kullanmaya çalışıp risk alan Evrenol, Baskın ile kesinlikle bir şans hak ediyor.

Yorumlar