Ağlanacak Hale Gülerken Ağlamak: Back Street Girls

Yakuza alemini okuyucularımıza bir süre önce Geek Terminoloji: Yakuza Nedir? yazısıyla anlatmaya çalışıp bunun üzerine bir de Yakuza 0 oyununu inceledikten sonra trajikomik bir Yakuza hikayesi olan Back Street Girls (diğer adıyla Gokudolls)’u tanıtmamak ayıp olurdu. Bir solukta izleyeceğiniz bu müthiş anime sizlere ancak sadakat kavramının son noktasında yaşananabileceklerden bir kesit sunuyor.

Jasmine Gyun’un 2015’den bu yana haftalık tefrika edilen aynı adlı mangasından uyarlanan yapımın konusu ise şöyle. Legal işler de yürüten bir Yakuza patronu, hiyerarşide en altta olsalar da Gokudo diye tabir edilen Yakuza raconuna hayatına adamış, hayli hevesli 3 adamını işledikleri bir suçtan ötürü (ki bundan haberdar olmuyoruz, sonradan üstünkörü açıklanıp geçiliyor) teşkilata büyük zarara uğrattıkları gerekçesiyle karşısına alır ve alenen tehdit eder. Ya organ mafyasına satılacaklar ya da ertesi gün ilk uçakla Tayland’a gönderilip orada transgender ameliyattan geçirilecek, ardından pop yıldızı olarak lanse edilip bu şekilde teşkilata para kazandırmaya çalışacaklardır. Ameliyat ve iyileşme süresinin ardından tamamen genç kız gibi düşünüp davranmaları için bir beyin yıkama sürecine sokulurlar.

Gokudolls adıyla çıkar çıkmaz büyük bir ilgi toplarlar öte yandan patronları kazandıkları ünü yetersiz bulur. Onları daha da ön plana çıkartmak için çeşit çeşit yollar dener. Seri her bölümde birbirinden bağımsız gibi gözükse de milim milim konuyu ilerleten birkaç farklı kısa segment ile Gokudolls’un ülke çapında ün kazandırma denemeleri çerçevesinde gelişen trajikomik olayları işliyor. Zira Gokudolls’ın image maker’lığını ya da makyözlüğünü yürüten kişiler bile onların transgender olduğunu bilmiyor ve o zamana dek kelle koltukta yaşamaya koşullanmış bu üç kafadarın genç kız gibi düşünüp davranma girişimleri her seferinde zincirleme tepkimeler şeklinde birçok yan segmentin konusu olan olaylara sebep oluyor.

Erkekliğin Kitabı Yeniden Yazılıyor!

Dürüst olacağım. Serinin Netflix tarafından finanse edilmesi, ayrıca karakterlerin iyileşme sürecinin uzatılıp drama yapılması ihtimali izlemeden önce SJW’lik dozu konusunda beni endişelendirmişti. Ama serinin batılı herhangi bir yönetmenin resmen uzattıkça uzatıp arabeskleştireceği kısımları 2-3 saniyede hızlı şekilde sarıp geçtiğini görünce korkumun yersiz olduğunu anlayıp seriden gerçek anlamda zevk almaya başladım. Serinin Yakuza’ları az çok işleyen  film/dizilerdeki Gokudo kavramı ya da tek başına bir terminoloji yazısı olacak kadar alengirli bir konu olan Japonya’daki milyarlarca dolarlık idol sektörünü ti’ye alması kadar gün geçtikçe etkisini arttıran SJW akımını da kendi meşrebince eleştirmesi açısından beğenimi kazandı. Hatta hangi bölüm olduğunu belirtip heyecan kaçırmayacağım ama segmentlerden birisi tamamen sosyal doğruculuk akımına tokat gibi bir eleştiri niteliğinde.

Sadece kendi kendisini tekrarlamayan bir komedi yapmak bile kendi içinde zor bir şey iken zoru başardıklarını söyleyebilirim. 2-3 segment arasında bile konunun ilerlediğini hissettiğiniz, arka planda yan karakterlerin de kendi meseleleri yüzünden Gokudolls’a savaş açmaları gibi yan hikayeler gördüğünüz ve her idol grubu gibi grubun da 3 kişi kalmayıp büyüdüğünü (ve bunun da bambaşka trajikomik olaylar tetiklediği) Back Street Girls tek kelimeyle dört dörtlük bir mizah vaat ediyor.

Başrol seslendirmeleri nispeten çok yeni ve gelecek vaat eden isimlerden oluşmuş. Yani kolayı seçip başrole Haruka Tomatsu, Kana Hanazawa, Rie Kugimiya, Aoi Yuuki filan monte edip garanticilik yapmamışlar. Uzun süredir Anime izleyen izleyicilerin fark edeceği üzere Keiji Fujiwara, Daisuke Ono, Rikiya Koyama, Wataru Takagi, Junichi Suwabe gibi bilindik isimler yan rollerde kullanılmış ama serinin bu açıdan bütçesini yerinde kullandığını söylemek gerek. Özellikle Yakuza 0 oyunundan Homare Nishitani karakteriyle hatırlayabileceğiniz Keiji Fujiwara adeta göründüğü her sahnede başrolden rol çalıyor. Seriye konulan şarkı ve müzikler ise atmosferi fazlasıyla güçlendiren nitelikte.

Referanslar:

  • Japon idollerin randevuya çıkamama kuralı, ücretli el sıkışma seansları, idol hayranlarının satışları yüksek gösterip favori grubunun ömrünü uzatmak için aynı albümden üst üste almaları, gazetelerin fazla satış için “filanca idol yanında bir erkekle otele girerken görüntülendi” tarzı asparagas haberler yapması ama ajansların bunu “reklamın iyisi kötüsü olmaz” mantığıyla engellememesi, gruba sonradan katılanların alt grup şeklinde dahil olması ve üst gruplarla kıdem farkı olması yüzünden grupların başkalarıyla olduğu kadar kendi içlerinde de rekabet yaşıyor olması gibi konular serinin gerçek hayatla olan kesişimini temsil ediyor.
  • Benzer şekilde birçok idol grubunun dolaylı yollarla Yakuza ailelerinin paravan şirketi olan ajanslarca kurulduğu aksini ispat etmenin zor olduğu türden bir şehir efsanesidir.
  • Serinin segmentlerinden birisinin ismi 2006 yapımı bir Japon dizisi olan My Boss My Hero’ya gönderme içeriyor.
  • Serinin ilk bölümünde bahsedilen ve “BKB48 diye bir grup varmış, sağlam para kaldırıyorlarmış” denilen kısımda gelmiş geçmiş en kalabalık (ve en çok para basan) idol grubu olan AKB048’e gönderme yapılıyor.
  • Yakuza filmlerinin gedikli oyuncusu olarak tanıtılan ve seride Rikiya Koyama’nın seslendirdiği Jin Takamura karakteri muhtemelen Bunta Sugawara (1933-2014) ve Ken Takakura (1931-2014)’ya espritüel bir anma niteliğinde olsa gerek.
  • Gokudolls’un bazı bölümlerde üyelerin intiharı bile düşündükleri anlatılıyor. Aslında bu da pek şaşırtıcı değil zira Japon idol tarihi 20 yaşına gelmeden intihar eden isimler barındırıyor. (Örnek vermek gerekirse; Yukiko Okada ve Kazumi Kawai 18 yaşında, Yasuko Endo 17 yaşında, Honoka Omoto ise 16 yaşında intihar etmişti.) Japonya’daki idol sektörünü konsept olarak sıkılaştırarak uygulayan Güney Kore’deki intihar oranlarının da yüksek olduğu biliniyor.

Ezber Bozan Bir Komedi!

Seri cinsel tercihlerden gruplarını fanatikçe savunup destekleyen hayranlara, zamanla değişen onur algısından gün geçmeden bir yenisi eklenen taciz iddialarına dek sayısız tabusuz kavramı rahatlıkla kendisine konu edebiliyor. Bunda da zorlanmıyor zira yapım daha ilk bölümden üst üste espri bombardımanıyla sizi ilk bölümlerden bile kopartıyor. Bu bağlamda tek seferde seriyi maratonlamak ve bittiğini gördüğünüzde çökmemek içten bile değil. (Bu yüzden seri kaç bölüm yazmadım) Serinin devam sezonu gelip gelmeyeceği konusunda bilgim yok ama devam etmesi oldukça isterim. Bu nokta üzerinden konuyu bağlamak isteyeceğim nokta ise üst üste gelen esprilerle izleyiciyi adeta yan elementleri algılayamayacak hale getiren serinin aslında teknik olarak çok da ortalama bir yerde olmadığı.

Seriyi bazı koptuğum esprileri yeniden izleyebilmek için tekrar açtığımda ilk izleyişimde fark etmediğim şekilde karakterlerin çoğunun çoğu zaman sadece ağzı ve kollarının hareket ettiği, konserlerde seyircileri nadiren gördüğümüz ve iç ses/dış ses geçişlerinde serinin Picture Drama mantığı dışında bir şey denemediğini gördüğümde seriye ilk izleyişimde verdiğim puanı sonradan düşürme gereği duyduğumu söylemem gerek. Ama animelerle ilgili maziniz 20+ yıl değilse bu sizi o kadar rahatsız etmeyecektir. Zira bu eksiler serinin trajikomedi dozuna herhangi bir zarar vermiyor.

Hızlıca sonuca gitmek gerekirse LGBT temalı bir komedi animesi ilk kez karşıma çıkıyor. Fakat bunu yaparken sadece güldürmeyi hedeflememesi ve bazı konulara da ince dokunuşlar yapması beni ziyadesiyle tatmin etti. Özet geçmek gerekirse animelerle aşinalığınız çok da olmasa bile ayırdığınız zamanının karşılığını verdiğini ve yer yer gülmekten nefessiz kalabileceğinizi belirteyim. Seriyi Netflix’den orijinal altyazılı olarak izleyebileceğinizi ve serinin gördüğü ilgi üzerine gerçek oyuncuların yer aldığı bir sinema filminin de bu ay Japonya’da vizyona gireceğini hatırlatmış olalım. İyi seyirler.

Yorumlar