Arkham Asylum: Batman Efsanesinin Bilgisayarlarımıza Girişi

Arkham serisi en sevdiğim oyun serilerden birisidir. Arşivimizi incelediğimde bu müthiş serinin ilk oyunuyla ilgili daha önce hiç yazı yazılmadığını görünce heyecanla hemen geçtim bilgisayarın başına. Serinin son oyunu Arkham Knight ile ilgili halihazırda bir yazımız olduğundan sanıyorum ki 2019 yılı içerisinde Arkham City hakkında da yine sizlerle ben konuşuyor olacağım. O zaman lafı uzatmadan Arkham Asylum hakkında konuşmaya başlayalım derim ben.

Öncelikle bu oyunun benim için 16.7 saatlik bir macera olduğunu söylemekle başlayayım (Gerçi Howlongtobeat sitesine göre yaklaşık bir 4 saat kadar yavaş kalmışım ama anlaşılan tadını çıkara çıkara oynamışım). Joker’in yakalanıp Arkham’a götürüldüğü ilk sahneden başlıyoruz büyülenmeye (O sahnede büyülenmeyen var mı?). Zaten bu sahneyi oyun içerisinde bir kez daha yaşadığımızdan eminim ki yer etmiştir zihinlerimizde. Joker’e karşı büyük bir zafer kazanmış görünen Batman’in Arkham’dan uzunca bir süre (Yaklaşık 16 saat) çıkamayacağını anlayarak başlıyoruz oyunumuza. Joker’in oyununu Batman’in kurallarıyla oynamaya çalışarak.

Kimler Var Kimler?

Serinin ilk oyunu olmasına rağmen Batman kötülerinin nispeten doyurucu bir kısmını oyunda görüyoruz. Belki de oyundaki tek kötünün Joker’den ibaret olmaması da biz Batman severler açısından büyüleyici bir durum olduğunu düşünüyorum.

Başta zaten Harley Quinn’siz bir Joker düşünemezdik öyle değil mi? Joker’in Arkham’a dönüş partisini tepeden tırnağa, ince eleyip sık dokuyarak, organize ettiği aşikar. Hatta partinin yolunu bulabilmesi ve partide doyasıya eğlenebilmesi için Batman’e eşlik ettiğini söyleyebiliriz de. Hatta sırf Batman’e değil, James Gordon’a da eşlik ediyor. James Gordon’ın yalnız kalmamasını sağlıyor.

Bilemiyorum sizler de benimle aynı görüşte misiniz ancak açıkçası oyundaki en iyi ‘Boss Fight’ın Scarecrow olduğunu düşünüyorum. Gerçekten beni Joker ‘Boss Fight’dan bile daha çok etkiledi. Aslında ortada bir ‘Fight’ olduğunu söylemek de pek doğru olmaz; Scarecrow ‘Boss Fight’ sahneleri genelde Scarecrow’dan kaçmak şeklinde hatta kabuslar şeklinde ve bu kabus sahneleri gerçekten müthiş olmuş. Bir de Scarecrow’un ‘Boss Fight’ niteliğinde olmayıp ilk sahneye geri döndüğümüz o efsane sahnedeki (Bunu aşağıda daha detaylı ele alacağım) rolünü de hatırlarsınız diye düşünüyorum.

Gelelim Poison Ivy’e. Poison Ivy oyunun hem mağduru hem de kötü karakteri aslında. Kendisiyle elbet ‘Boss Fight’ımız var. Ancak o da Joker’ın partisini güzelleştirmek için tutsaklarından birisi de denebilir. Onda Joker’ın istediği bir şeyler var. Poison Ivy ‘Boss Fight’ da oyundaki en zor ‘Boss Fight’lardan birisi hatta en zoru bile denebilir. O ‘Boss Fight’ı rahat 4-5 kere oynadıktan sonra geçmişimdir (İşte fazladan 4 saatin bir kısmı buradan geliyor).

Bir de Killer Croc var. Killer Croc’un çok çok aktif bir rolü olduğu da söylenemez. Bir tek Boss Fight’ı vardı ancak o da Scarecrow’unki gibi ‘Fight’ şeklinde değil de kaçma şeklindeydi. Zaten Killer Croc’un ininde panzehir (Buna da geleceğiz) için gerekli materyaller arıyorduk amacımız onunla dövüşmek değildi.

Bir de yalnızca bir kere ‘Boss Fight’da karşımıza çıkan Bane’den bahsedeyim kısaca. Oyunda Joker, Bane’in kanındaki zehri almaya çalışarak kendisi zehir üretmeye çalışıyor. Bu nedenle Bane’i bağlı tutuyor, ta ki Batman gelene kadar…

Penguin ve Riddler oyunda aktif olarak yer almıyorlardı (Dert etmeyin Arkham City’de varlar). Arkham Asylum’da yanlış hatırlamıyorsam yalnızca Penguin’in bir eşyasını buluyorduk. Riddler da Riddler Puzzle’lar şeklinde oyunda yer alıyordu. Oyunda mini oyun niteliğinde Riddler Puzzle’lar var; genelde Detective Mode ile Riddler’ın ara ara sorduğu sorulardaki eşyaları bulmaya çalışıyorduk. Onlar da başlı başına birer ‘Achievement’. Hatta bazen ana oyunu bırakıp onlara daldığım bile oldu.

Eveeet geldik Joker’e. Yukarıda bahsettiğim gibi Joker, Dr. Young’ı rehin alarak Dr. Young ile birlikte tüm Gotham şehrine etki edecek bir zehir hazırlamaya çalışıyorlar. Hatta yalnızca Dr. Young değil, yukarıda da değindiğim gibi Poison Ivy ve Bane de Joker’ın zehir üretmek amacıyla rehin tuttuğu karakterler arasında. Aslında her şey Joker’in sürpriz partisi için. Oyun, Joker’in Batman tarafından yakalanıp Arkham’a getirilmesiyle başlıyor. Ancak Joker Arkham’a alınırken görüyoruz ki aslında Joker’in yakalanması da Joker’in planları arasındaymış. Anlaşılan her şey planlıymış. Nitekim James Gordon’ın da rehin alınmasıyla birlikte Batman’in de Arkham’ın güvenliğini sağlamadan ve rehineleri kurtarmadan partiye veda edemeyeceği aşikar.

Joker’in partiyle ilgili iki büyük planı var: 1) Gotham’ı zehirlemek. 2) Batman’in karşısına ‘Bane-Joker’ misali ‘Titan Joker’ şeklinde çıkarak Batman’i alt etmek. Joker’in bu Titan Joker halini oyunun sonunda görüyoruz biliyorsunuz en son ‘Boss Fight’ olarak karşımıza çıkıyor. Ancak Joker ile ilgili beni en çok heyecanlandıran şey Titan Joker’dan ziyade şu meşhur ‘Reverse’ sahnesi olmuştu. Scarecrow’un yarattığı kabuslardan birinde bu sefer Joker olarak oynuyor ve başlangıç sahnesine dönüyoruz. Joker, Batman’i bağlamış ve yakalamış, Harley Quinn, Scarecrow ve diğer yardakçıları ile birlikte hücresine götürülürken. Tam olarak başlangıç sahnesinin Joker ile Batman yer değiştirmiş halde tam tersi. Oyun hakkındaki yorumlara da bakılırsa sanıyorum ki oyunun akıllardan hiç çıkmayan efsane sahnesi bu sahne olmuş.

Oynanış

Öncelikle oyun 2009 yapımı. O dönemde de sevilen oynanışı ve dövüş mekanikleriyle ilgi çekmişti. Nitekim Arkham serisi hep aynı dövüş mekanikleri ile devam etti (Hatta aynı mekanikler Shadow of Mordor’da da kullanılmıştı). Gerçekten çok rahat ve keyifli bir oynanışı var biliyorsunuz. Tabii serinin her yeni oyununda da oynanışta değişiklikler oldu. Mesela Arkham Asylum’da yalnızca Asylum içerisinde bir nevi açık-dünya şeklinde dolaşabilirken, Arkham City’de tam anlamıyla bir açık-dünya deneyimi yaşıyoruz.

Arkham Knight’da da bu özelliklere bir de Batmobile’i kontrol edebilme ve hatta Batmobile ile savaşlara girme özelliği geliyor (Ki bir parodi videosunda da benzetildiği gibi gerçekten de Batmobile ile savaşlara girme özelliği tam olarak War of Tanks misali olmuş). Ancak diğer iki oyundaki tüm bu yenilikler oyunu asla tamamiyle değiştirmiyor; bir çeşit güncelleme gibi daha çok. Yani seriye baştan başlamak istediğinizde kimse size diğer serilerde olduğu gibi ‘İlk oyundan başlama o çok eski, oynanışı da çok berbat’ diyemeyecek. Gönül rahatlığıyla seriye Asylum’dan başlayabilirsiniz.

Bir de şu meşhur iple Gargoyle’lar arasında dolaşma konusuna değinmezsem Arkham Asylum yazım eksik kalır. Oyunun en spesifik özelliklerinden birisi Gargoyle’lar arasında dolaşma. Öyle ki, aşağıda Joker’in adamları sizi görse dahi tepeye iki Gargoyle arası dolaştığınızda gözden kayboluyorsunuz. Gerçekten oyunun en eğlenceli (ve en komik) özelliklerinden birisi ve bu komik özellik serinin diğer oyunlarında da varlığını sürdürmeye devam ediyor. Zaten üst paragrafta bahsettiğim gibi Arkham Asylum’da oynanış olarak ne gördüyseniz aslında serinin diğer oyunlarında da var. Serinin diğer oyunları için oynanış açısından Asylum’un haritası genişletilmiş, açık-dünya özelliği geliştirilmiş ve son oyun için de Batmobile eklenmiş hali demek mümkün.

Sonuç

Yazımın başında da bahsettiğim gibi Arkham serisi benim için bilgisayar oyunları arasında özel bir yerdedir her zaman. Tabii ki serinin mükemmel bir seri olacağını bize en başından gösteren şüphesiz ki Arkham Asylum oldu. Oyun çıktığı zamanlarda oyunu oynayıp da büyülenmeyen yoktur ki nitekim aradan 10 yıl geçmesine rağmen hala daha da oynayanları büyülemeyi başarıyor ve bu büyülenmenin en büyük payı da oyunun kendisinden de ziyade Mark Hamill’in efsanevi Joker seslendirmesinde. Nitekim gerçekten Mark Hamill ve Kevin Conroy seslendirmeleri oyuna en çok puan kazandıran unsurların başında yer alıyor. Serinin diğer oyunlarında da bu ikiliyi görmek bir hayli mutlu ediyor bizleri. Tabii ki serinin en beğenilen oyunu Arkham City (Ona da gelicez, o başka yazının konusu) lakin bu noktada City’i oyna Asylum’u oynama denecek bir durum yok. Evet Arkham City bir başyapıt ancak Asylum da kendince müthiş bir oyun. Zaten birbirleriyle de bağlantılı oyunlar.

Açıkçası oyunun sonu beni pek tatmin etmemişti. Daha doğrusu şöyle söyleyeyim; bence oyun yukarıda bahsettiğim efsane reverse sahnesinde bırakılmalıydı. Oyunu ilk oynadığımda en sondaki Titan Joker sahnesi bana çok saçma olmuş (Ya da gereksiz uzatılmış) gibi gelmişti. Lakin arkasından City’i oynadığınızda o gereksiz uzatılmış diye düşündüğüm sonu hikayeye çok güzel bağladıklarını göreceksiniz.

O zaman bu noktada en az oynadığım kadar yazmaktan da keyif aldığım Arkham Asylum yazımı burada sonlandırarak 2019 yılı içerisinde yazmayı hedeflediğim Arkham City yazısıyla Arkham serisi hakkında konuşmaya devam etmeyi umarak sonlandırıyorum sevgili Kahramangiller.

Yorumlar