Favori Tombul Çizgi Roman Karakterlerim

Karantinada herkes kilo alacağından korkmaya başlayınca aklıma favori kilolu çizgi roman kahramanlarımı yazmak geldi. Ve hayır, ben her sabah spor yaparak formumu koruyorum. Formum hala göbekli. Hiç artmadı!

İlk Tanıştığım Kilolu: KINGPIN

Örümcek Adam’ın sayfalarından taşan kiloların sahibiydi Kingpin. Büyük bir mafya patronuydu ve kahramanın başına da belaydı. Gün geliyor süper kahraman kiralıyordu gün geliyor deneyleri finanse ederek süper karakter yarattırıyordu. Ama ne yapıp edip karanlık işlerini sürdürmek için çırpınıyordu. Ancak bütün o kötücül yanlarına rağmen insansı yanı ağır basabilen, aşık olabilen bir adamdı da o. Karısına aşıktı ve o hastalandığında derbeder olmuştu. Oğluysa başka bir dertti başına. Yerine geçmeye çalışıyordu vesaire.

Kingpin yani Wilson Fisk zaman zaman kilo verse de hep kiloluydu. Ama çok şükür hiç süper güç kazanmadı. İnsani sıradanlığı korundu. Lex Luthor çakması olmakla itham edilse de, kendine süper zırh da yapmadı. Tek kafa karıştıran kısım her daim Örümcek Adam’ı sıradan insani becerilerine rağmen havada yakalayabilmesi olmuştu ve o nokta asla açıklığa kavuşmadı.

İkinci Kilolum: PENGUIN

Almanya’da geçen çocukluğumda okuduğum Batman sayfalarının kilolusuydu Penguin. Silindir şapkası, içinden türlü silahlar çıkan şemsiyesi, değerli penguen heykellerini çalma merakı ve badi badi yürüyüşü hep hoşuma gitmişti zamanında. Sonra ama o da Batman okumaktan sıkılmamla birlikte anılar yığınımın arasına katıldı.

Uzun bir süre aşamadı Penguin kendisine biçilen ikinci sınıf hırsız / mafyatik rolünü. Bir türlü akılda kalıcı macera da yaşayamadı. Belki de bu yüzden Batman hayranlarının çok dillendirdiği kötülerden olamadı. Gerçi ben onu Alice Harikalar Diyarında’nın “DODO” karakterine benzettiğimden yine de değerli görürken, bir dönem sinemaya uyarlanan filmdeki rolden dolayı akılda kalıcılığı oldu ama hepsi o. Batman’in meşhur deprem hikayesinde bir süreliğine de olsa karaborsacı olarak işlevselliği artmıştı diye hatırlıyorum ama bu orada kaldı.

Üçüncü: OBELİKS

“Ne, sen kime şişko dedin?” diyerek üzerime saldırılması ve dayak atılası tehlikesine rağmen söylüyorum: Obelisk tanıştığım üçüncü kilolu karakterdir.

Evet, elbette onun bir suçu yok. O küçükken sihirli iksir kazanının içine düştü de böyle oldu. Ya da zaten oburdu bu düşüşle zirve yaptı bilemem. Bildiğim şey yaban domuzlarını eliyle avladığı, Roma lejyonlarını tek başına dağıttığı ve kendisine adını veren ve ancak sekiz on kişinin taşıyabileceği obeliksi rahatlıkla taşıyabilmesidir.

Tanrısal İştah: VOLSTAGG

Thor’un en yakın arkadaşlarındandır Volstagg. Alexander Dumas’ın “Üç Silahşörleri”ne gönderme olarak bir araya getirilmiş olup Hogun, Fandral ve Volstagg’dan oluşan üçlünün bir ayağıdır kendisi. Sürekli yemek yiyen ve doymayan biridir. Tanrısal bir iştahı vardır. Büyük oranda sakarlıkla veya beceriksizlikle alt eder düşmanını. Yani yakın zamana kadar öyleydi.

Volstagg yakın zamanda büyük bir öfke nöbeti geçirdiği bir macerada beni şaşırtan ve hayranlığımı kazandıran değişimi yaşayarak “War Thor”a dönüştü. Thor’un ultimate evreni çekicini kaldırmaya layık bulunmasıyla gerçekleşen dönüşüm ve devamında gelen öfkeyle karışık trajik macera okunmaya değerler arasına girerek Volstagg’ı sıradanlığın dışına çıkardı.

Veeee Elbette O: ÇİKO FELIPE KAYETANO LOPEZ MARTINEZ GONZALES

Aslında Çiko da Volstagg gibi insanların dış görünüşüyle alay etmeyi komik bulan zihinlere hitap eden bir karakterdir. Bu bağlamda biraz sakat bir şeydir onu o haliyle kabul etmek. Ancak her ikisi de maceralardaki derinliği olmayan masalsı içerikler sebebiyle “tip” düzeyinde olup okurun gerçek dünya ölçütleriyle görmediği kahramanlardır. Tip demek kişinin öne çıkan ve değişmez olarak kabul edilen özelliğinin ön planda olmasıdır. Çiko da haliyle sürekli yemek yer, atletik dostunun peşinden oflaya puflaya koşar, sürekli söylenir, sürekli acıkır, sürekli beceriksizlik yapar ve sürekli komik duruma düşer.

Ama yine de sevimlidir, iyi yüreklidir, azimlidir, dost canlısıdır, fedakardır, harika bir sırdaştır ve bir uzaylı istilacı gücün lideri olan Horozu (evet konuşan akıl melekelerine sahip bir horozu) pişirip yiyerek herkesi kurtaracak kadar da kahramandır. Zagor onsuz ne yapardı düşünemiyorum.

Denizden Gel(mey)en Kilolu: DR. OCTOPUS

Örümcek Adam sekiz bacaklı bir yaratığın adını alıp bacaklarıyla ancak dört bacaklı olursa baş düşmanı da dört bacaklı olup mekanik aksamlarla sekiz bacaklı olan Dr. Octopus olacaktır haliyle. Adını yunanca “Octopus” yani “Sekiz Bacak” anlamına gelen hayvancıktan alan Dr. Ahtapot aslında son derece akıllı bir bilim adamıydı. Ama işte o kollar bir tür bilinç kazanınca onun beynini etkilemiş ve kötücül yanını ortaya çıkarmıştır. Ya da serserinin teki olmasının bir sebebi olarak gösterilenlerden bir diye bir dönem budur.

Zaman içinde yaşı gibi kilosu değişse de ben ilk gördüğümde asıl adı Otto Octavius olan karakter hayli kilolu ve May Yengeyle evlenebilecek kadar yaşlıydı. Onu benim için unutulmaz yapansa kilosundan çok Örümcek Adam’ı onlarca tonun altına gömmesiyle Kara Kedi’nin de işin içinde olduğu mücadele maceralarıydı. Ha, bir de The Owl adlı başka bir örgüt lideriyle giriştiği savaş dönemleri. Bir de… Yok… Örümdek Adam’ın bedenine girdiği dönemi unutmak istiyorum. Yemin ederim o macera gözüm açıkken bile gördüğüm bir kabus gibi dolanıyor zihnimde.

Palyaçoların Adını Kötüye Çıkaran Kilolu: THE CLOWN (Violator)

Kahramanlar karşıtlarıyla var olur ya hani. İşte The Clown da The Spawn’ın karşıtıydı. Nasıl ki Peter Parker dehasını iyilik için kullanan sekiz bacaklı bir yaratığa gönderme yapan dört bacaklı bir kahramanken Dr. Octopus bilim dehasını kötüye kullanan sekiz bacaklılaşan biriyse burada da durum aynıdır. The Spawn korkunç görümüne rağmen iyilikten yanadır, The Clown sevimli palyaço referansına rağmen kötüdür. Gerçi buna biraz da Batman-Joker karşıtlığını da ekleyebiliriz.

Neyse. 90’lı yılların fenomeni The Spawn’ın psikopat karakteriydi The Clown. Şeytanın gözüne girmek için yırtınan kıskanç ve hırslı biri. İşin komik tarafı Penguin’e sinemada hayat veren Danny De Vitto’ya da acayip benzemekteydi kendisi.

Bomba Gibi Ağır: BIG BERTHA

Great Lake Avengers adlı grubu ilk okuduğumda ne okuduğumu anlamadığımı hatırlıyorum. Her biri birbirinden tuhaf ve amaçsız, komik ama saçma tiplerden oluşan Marvel Comics’in bu grubunun maceraları da saçmaydı. Öte yandan İkinci Dünya Savaşında Almanların kullandığı dev topların adını taşıyan Big Bertha bomba gibi bir yenilik sunuyordu okura. Kaslı ve atletik karakterlere karşın son derece tombik bir kahraman. Üstelik zayıflamak için sürekli kusularak bulimia hastalığına yakalanılan bir meslekten geliyordu sürpriz: Mankenlik.

Gözünüzde canlandırın: İpince, zapzarif bir manken olan kadın karakter olağan dışı bir tehdit geldiğinde Big Bertha’ya dönüşüyor, koca, yağlı, lömbür lömbür bedeniyle olaya müdahale ediyor. Ve kazanıyor.

Löp Löp Yağ: BLOB

X-Men grubunun gedikli belalısı Blob büyük bir yağ topağı gibi biri. Onu aldığı darbelerden etkilenmediği hikayelerden hatırlatıyorum. “Yerinden kımıldatılamayan Blob” olarak da geçiyordu sanırım. Gerçi bir macerada Hank Pym onu küçültme partikülleriyle minicik etmişti.

Bir başka macerada da Hulk yumruklarından etkilenmediğini görünce yağlarını kavramış ve onu çeke çeke sündürerek fırlatmıştı ama olsun. Genel olarak yerinde durabiliyordu. Yani bir de kafası kopana kadar… Bir defasında Blob Marvel Comics’in alternatif Ultimate evreninde WASP’ı yemiş dev adam Hank Pym de onun kafasını ısırarak koparmıştı onu hatırladım birden.

Alan Moore’un Kilolusu: NITEOWL

Evlenince veya amaçsız kalınca kilo alan erkeklere örnektir Watchmen karakteri Niteowl. Batmanvari zamazingolara ve silahlara sahip olup kahramanlıktan uzak kaldığı için sıkıcı bir hayat süren karakter cidden sağlıksız ve bir obezdi. “di”li geçmiş zaman diyorum çünkü kızı kapıp kahramanlığa dönünce hemen fit bir görünüme sahip olmuş kendine gelmişti.

En Favori Komik Kilolum: BLUE BETTLE

Justice League’in 1980 sonlarında çıkan dizisinde görmüştüm Blue Bettle’ı. İlginçtir çok eski bir karakter olmasına karşın hiç haberdar olmamışım kendisinden. Gerçi haberdar olsam da unuturmuşum hani öyle sıradan bir tipmiş. Nasıl olduysa Justice League içinde farklı bir şekilde ele alınmış da ön plana çıkmış. Blue Bettle kankası Booster Gold’la grubun şebekleriydi o dönem.

Hiçbir şeyi ciddiye almayan, her şeyi espriye vuran, ikonik kahramanlar arasında zirzop 90’lar gençliğinin yansıması gibiydiler. Yani uçan bir böcek aracı ve deha bir beyni olmasının yanı sıra beden hareketleri hafiften Spider-Man’i hatırlatsa da Blue Bettle çok ciddi oranda “looser”dı. Bir dönem aldığı kilolar da gözden kaçacak gibi değildi. Öyle salmıştı kendini.

Belki de en başarılı olduğu dönem öldüğü dönemdi desem yanlış olmaz. Neyse ki; öldüğünde hayli atletikti: Hızlı yaşa genç öl cesedin yakışıklı olsun…

Değeri Bilinmeyen Kilolum: FAITH

Valiant Comics’in aykırı kahramanlar yayınlarından biri olan Harbinger grubunun kilolu üyesiydi Faith. Sarışın, cici, sevecen bir genç kızdı. Onu ilk okuduğumda çok anlamamıştım bu özelliklerini. Belki de Valiant’ın renklerini sevemememden belki de yaşım küçüktü lokomotif yayın evlerini daha çok beğeniyordum da ondan. Neyse ki; beni ipleyen yoktu da Faith yayın evinin aykırı kahraman inadıyla kendi dizisine kavuştu.

O zaman kızcağızı yakından tanıyabildim. Faith, çok fazla çizgi roman okumuş bir çocukken süper güçleri açığa çıkarılmış bir tombik. Hikayeleri çok gerçekçi, insansı. Kaygıları, sevgi-aşk arayışı, iş yeri sorunları, hayvan sevgisi, masa üstü rol playing takıntısı… Özetle kilolu olabilir ama önemli olan iç güzelliğidir böyle bir kız bulursanız kaçırmayın derim ben.

Süper Kişilikli Kilolum: FRANCINE

Francine, “Strangers in Paradise” comics’inin bir karakteridir. Sıradan iki genç kadının hikayesinin anlatıldığı dizide olağanüstü hiçbir şey olmaz. Sadece iki genç kadının koşullarla baş etmek için dayanışması vardır ortada. Ev arkadaşı iki genç kadın ve küçük kıyametleri.

Francine balık etli bir genç kadındır. Evet, yemek yemeyi sevmektedir ama o daha çok dostluğu ve koşulsuz sevgiyi sevmektedir. Saftır, tertemiz bir ruha sahiptir ve… Onun kalbini kıran eller kırılsın diyorum başka da bir şey demiyorum. Budur.

Kilolu mu Değil mi: BOUNCING BOY

Legion Of Super Heroes grubunun abuk güçlere sahip üyelerinden biridir Bouncing Boy. Kendisi aslen balık etli bir karakterdir ancak ihtiyaç duyduğunda bedenini top gibi şişirmektedir. Böylece duvardan duvara çarpa sıçraya düşmanlarına çarpabilmektedir. Bütün gücü de budur. Onu kilolular kategorisine koymaktan çekindim aslında çünkü bazı dönemler süper tombulluk gücü açığa çıkmadan öncesinde hayli atletik de çizilmiştir.

Ancak hakkını vermem gerek kendisi aynı zamanda “Yılmayın tombik gençler aradığınız sevgili (ikili üçlü) orada bir yerde” mesajı da vermektedir. Çünkü kendisi ikiye – üçe ayrılarak iki – üç ayrı insan olarak dövüşlere katılan bazı dönemlerde Duo Girl bazı dönemlerde Triplicate Girl olarak gösterilen kadınla evlidir.

Yalnız bu süper gücün bir de handikabı bulunmaktadır: Top gibi şiştiğinde neye çarpacağına dikkat et! LEGION adlı dizide Bouncing Boy’un bir gezegendaşı geceleri milleti ezerek cinayet işlerken gidip bayrak direğine saplanmış patlayarak etrafa saçılmıştı.

Yorumlar