Amerika’nın En Ünlü Hortlağı: Bell Cadısı (Bell Witch of Tennessee)

Peki, Cadı Dönmüş mü?

Evet, dönmüş. King Diamond’un şarkısında John Bell öldükten sonra cadının asla gelmediği söyleniyor ama, kitaplara bakılırsa bu doğru değil. Tıpkı söylediği gibi, yedi yıl sonra John Bell Jr. ile konuşmaya başlamış ve gelecekte üç büyük savaş olacağını söylemiş (Bunların İç Savaş, 1. ve 2. Dünya Savaşları olduğu sanılıyor). Jr. ile konuştuktan sonra yine gitmiş ve bu kez 107 yıl sonra döneceğini söylemiş. Bu 1935’e denk geliyor, ama döndüyse de kimseye varlığını ilan etmemiş. Belki de hiç gitmedi, hep mağaradaydı? Hangi mağara mı?

Gizemli Bell Mağarası

Dahası da var, soğan gibi soy soy bitmiyor hikaye. Neresi orası? Tennessee. Ne var Tennessee’de? Muazzam bir Kızılderili tarihçesi. Gerçekten de, araştırdığım kadarıyla pek çok kişi, “cadı”nın doğru bir kelime olmadığı görüşünde; orada çok daha kudretli bir varlığın olduğuna inanıyorlar. Zira Bell ailesinin kulübesinin hemen yakınlarında bir mağara var. Avrupalılar kıtaya gelmeden çok önce bile, bu mağara Kızılderili kabileleri tarafından kutsal bir yer olarak kabul edilirmiş, hatta içinde bir mezar bile varmış, ancak yağmacıların hışmına uğramış.

Bell Mağarası’ndaki eski bir Kızılderili mezarı olduğu sanılan yer. Ben çocukken buraya adımımı atmazdım, milletteki cesarete bak. Sonra niye Betsy’nin psikolojisi bozuldu. Burada oyun oynanır mı yahu?

Bell’lerin çocukları sık sık bu mağarada oynamaya gelirler ve ne zaman gelseler tuhaf bir şeyler olurmuş (manyak veletler). Bugün de, mağaraya gidip de tuhaf şeyler yaşadığını söyleyen bir sürü insanın yazdıklarını konuyla ilgili forumlarda okuyabilirsiniz. Mağaranın hala hayaletli olduğuna inanılıyor. Ama pek de korkmuyor olsalar gerek, çünkü cadının hikayesi hala çok fazla turist çekiyor. Günümüzde Adams’da “Bell Witch Fest”‘ler düzenleniyor, şehrin tabelasında bile cadı amblemi var. Burayı ziyarete gelen canına susamış konuklara Bell Kulübesi ve mağara da gezdiriliyor. Sizin de gitmeye niyetiniz varsa, mağarayı gezmek için dikkatli olmanız lazım; Adams bol yağmur alan bir coğrafya ve sel nedeniyle burası çoğu zaman kapalı olabiliyor. Gitmişken, tiyatrolara bakmayı da ihmal etmeyin, Bell Witch’in oyununu bile bulabilirsiniz.

Biraz da Seküler Olalım

Olayda çok fazla karanlık nokta olduğunu inkâr etmiyorum: 1820’lerde bir adam zehirlenerek öldürülüyor ve cinayetin faili aranmıyor (arandıysa da kayıt yok), o tarihlerde son derece dikkat çekici ve skandal bir haber olmasına rağmen ciddi bir gazete haberi de yok. Sadece kasabadan çıkmış bitmez tükenmez söylenceler var. Açıkçası internetteki kaynaklar da sınırlı, ben en güvenilir bulduklarımı kullandım ama çoğu aynı basmakalıp hikâyeyi anlatıyor, çoğu da tutarsız. Bunun nedenini, Bell Cadısı’yla ilgili kitapları satmak istemelerine bağlıyorum. Bu söylenceler hep sözlü anlatılmış, yazıya ilk kez 1880’lerin ortasında dökülmüş. Aynı şekilde, tur hizmetlerinden de sıkı para kazanıyor olmalılar. Konuyla ilgili önerilen iki güzel kitap daha var; John Bell’in torununun torunu Charles Bailey Bell’in yazdığı The Bell Witch of Robertson County, Tennessee ve Charles Edwin Price’nın yazdığı The Bell Witch. Ama ciddi dokümantasyon olmaması, olayın inanılırlığını hayli azaltıyor.

Benim kişisel tahminim, Betsy’nin çoklu kişilik bozukluğuna sahip olduğu. Ailesinin kızın onurunu korumak için bu cadı hikayesini uydurması akla yakın, aynı zamanda değil. Skandalları pek seven koskoca bir Amerikan kasabasında herkes bunu istiyor olamazdı. Belki de turistler yüzünden iyi para kazandıkları için ses etmediler, ama toplumlar kendi çıkarları için bu kadar tek bilek tek yürek hareket edebilselerdi,  dünya faklı bir yer olurdu. Bir boşboğaz illa ki gerçeği ağzından kaçırırdı diye düşünüyor insan.

Kate’nin Lucy’yi çok sevip, “dünyanın en iyi ve tahammüllü eşi olduğunu” söylemesi ve John Bell’e olan katıksız nefreti manidar ve Kate’nin Betsy olması ihtimalini kuvvetlendiriyor. Zaten Bell o kadar da masum bir adam değilmiş; yaşlı kadınların elinden arazi almalar, borsada köle satmak filan, hani Quantum sıçraması yapmak istemiyorum ama kızını taciz etmiş olabileceği bence uzak bir ihtimal sayılmaz. Joshua Gardner’ın konu hakkında asla konuşmaması da, çok sevmiş olduğu Betsy’yi korumak istediğini gösteren bir diğer işaret diye düşünüyorum.

Andrew Jackson’un ziyareti ve diğer olaylara gelince… özellikle ilki fazlasıyla safsata ve reklam kokuyor; hele de üç Bell’in onun emrindeki askerler olduğu düşünülürse. Jackson, ziyaretiyle -o da eğer etmişse- pekala halka “Bakın her askerime ne olduğuyla nasıl da ilgileniyorum,” ya da “Bakın, ne kadar cesurum,” mesajı  vermek istemiş olabilir. Kasabanın gelirinin nasıl arttığı düşünülürse iki taraf da kazançlı, hem kim bir generalin sözünden şüphe der ki? Bir söz olursa yani, ama yok. Jackson resmi kayıtlarda asla cadıdan bahsetmemiş. Eğer bahsetseydi, eminim politikaya atıldığında rakipleri bunu kullanarak adamı madara ederlerdi. Ama böyle bir olay hiç gerçekleşmemiş.

Kate’nin dönüşü de pekala ailenin fertleri tarafından uydurulmuş olabilir, kitaplarda daha detaylı anlatıldığından eminim ama gelecek için söyledikleri hayli muğlak görünüyor. Ama diyelim ki gerçekti ve bu tuhaflıklar yaşandı… haddim olmayarak, ne soracağınızı biliyorum.

Peki Bell Ailesi Manyak mıydı, Niye Çekip Gitmediler?!

Eh… nedeni gün gibi ortada. Birincisi, bu bir çiftçi ailesi, üstelik hatırı sayılır derecede arazisi olan bir çiftçi ailesi. 19. yüzyılda insanların alıştıkları, huyunu suyunu bildikleri topraktan ayrılması da çok kolay değil; bizim gibi sahibinden.com’dan ev bakıp taşınmalarını beklemek biraz abes olur. Taşınmayı düşünselerdi bile, olaylar 4 yıl içinde olup bitiyor, yani o zamanın insanlarına göre epey hızlı bir süreç bu. Olaylarla ilgili dedikodular bir kaç eyalete yayıldığı için öyle yeni başlangıç filan da pek mümkün değil. Ayrıca sekiz çocuklu aileyi de taşımak o kadar kolay olmasa gerek.

İkinci soracağınız şeyi de tahmin edebiliyorum: “Filmi yok mu bunun?”, diyeceksiniz. Var, olmaz mı, hem de bir sürü. Çoğunun IMDB puanı da ne yazık ki parlak değil, ama en ünlüsünü hepiniz biliyorsunuz… Ama gerçek adıyla değil!

Bu yazı, "Ünlü Hayaletler" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar