Bu Defa Farklı – Death Note: Bir Başka Defter

Anime manga konuları hakkında az çok bir şeyler bilen, takip eden herkesin adını duyduğu, bir şekilde bulaştığı seriye Death Note denir. Nice konuyla alakasız kişi Death Note ile bu mecraya ilk adımını atar, devamını getirir. Hal böyle olunca tutup Death Note hakkında konuşmak abeste iştigal etmek olurdu. Biz bu sefer Death Note evreninde geçen başka bir hikaye hakkında konuşacağız.

Yukarıda dediğim başlangıç kuralının benim içinde geçerli olduğunu söyleyeyim evvela. İlk izlediğim seri değil belki -Hellsing ile başladımdı- ama ilk üçe girer. Gerek konusu gerek karakterleriyle Death Note izlerken bayağı heyecanlandığımı hala hatırlıyorum. Seriyi bitireli bir hayli zaman olmuşken mangasını da Türkçe olarak yayınlayan Akılçelen Kitaplar’ın yayınladığı kitap, Bir Başka Defter Los Angeles BB Cinayetleri ile seriye geri dönüş yapmış oldum, iyi de oldu.

Naomi-Misora-death-note-35697950-1024-768

Baştan söyleyeyim burada başka bir Death Note yok ve iyi ki yok. Tam anlamıyla gerçekçi bir polisiye hikayesi sayılmasa da -kıyısından dönmeyi tercih edilmiş- orjinal seriden daha muhtemel bir hikaye içeriyor. Üçüncü kişi anlatımı tercih ediliyor ve anlatıcı da daha evvel biraz biraz anti-kahraman edasında boy gösteren Michael Keehl ya da diğer adıyla Mello. Los Angeles şehrinde işlenen seri cinayetlerle ilgili bir hikaye okuyoruz. Ana karakter Naomi Misora. İsim tanıdık gelenler parmak kaldırsın, o kadar mangasını okudunuz animesini izlediniz. FBI ajanı olarak yaşamını sürdüren Misora, izne ayrıldığı günlerden bir gün kişisel bilgisayarında dünyanın en iyi dedektifi olarak bilinen L tarafından gönderilen bir mail ile karşılaşır. Yaşadığı ilk şaşkınlığın ardından kendisine söylenen yollarla L ile irtibata geçen Misora, Los Angeles polisinin son zamanlarda en çok zorlandığı -ve çözemediği- seri cinayetleri, Saman Bebek Cinayetleri’ni çözmesinde iş birliğinde bulunması istenir.

Peşine düştüğü her türlü vakayı failini yakalamak suretiyle neticeye ulaştıran, yaşayan en zeki dedektif  L tarafından gelen teklif ilk başta FBI ajanımızda şaşkınlığa sebep olur. Öyle ya can kaybının 10’u bulmadığı ve maddi zararın 1 milyon dolar seviyesine gelmediği olaylara karışmayan L bu olayı çözmeye karar verir. Gelen teklifi kabul eden Misora, daha evvel karşılaştığı suçların devede kulak kalacağı bir vaka ile karşı karşıya bulur kendisini. Söz konusu katil tarafından en ince ayrıntısına kadar hesaplanan cinayetler resmen çıkmaza girmiş durumdayken Misora’nın karşılaştığı birisi olayların aydınlığa kavuşmasında büyük rol oynar. Yerde emekleyerek yürüyen, şekere düşkün, tabiri caizse pörtlek gözlü, Ryuzaki adındaki dedektif olduğunu söyleyen adamın biri olayların çözüme kavuşmasına yardımcı olur.

İşlenen üç cinayetin ardından elde ettikleri verilerin ışığında olaylar aydınlanmaya başladığı düşünülürken, tam tersine iyice çıkmaza girdiğini ortaya çıkar. L tarafından resmen satranç tahtasının veziri konumundaki Misaro katili şah mat etmek için var gücüyle çalışır.

Yeniden Death Note

Açıkçası Death Note evrenine tekrar bir şekilde göz atabilmek iyi oldu. Hemde kitap formatında olması benim için çok daha iyi oldu diyebilirim. Sebebi yazılan hikayenin çizgi roman yerine kitap olarak daha iyi anlatılabileceğini düşünüyorum. Dediğim gibi önceki Death Note hikayesinden daha gerçekçi bir hikaye ve neredeyse sıfır doğaüstü durum söz konusu. Orjinal seriye de beraberce hayat veren Tsugumi Ooba ve Takeshi Obata ikilisinin ortaklaşa hayat verdiği hikaye içerisinde Mello’nun bulunduğu anlatıcı konumu çok hoşuma gitti. Anlatıcı rolü için iyi bir tercih. Önceki seride kendisine daha fazla -en azından duygusal olarak yaklaşırsam daha çok görmek istediğim- yer verilmesi gerektiğini düşündüğüm olmuştu. Neyse, olan oldu.

Olayların anlatımı beklediğim düzeyde oldu mu? Olmadı. Kullanılan dil daha iyi olabilir miyd? Kesinlikle olurdu. Bununla beraber Naomi Misora’nın geçmişi hakkında yeter düzeyde bilgi sahibi olmamız sağlanmış, doğru hamle. Kitabın ana karakteri sonuçta ya ne olacaktı? Polisiye romanlardan beklediğimiz o expert zorluk seviyesinde hazırlanan cinayetler okuma zevkimizin sürekli üst seviyede kalmasını sağlamış. Orjinal seriyi yaratan isimlerden daha azını da beklemezdim, iyi olmuş böyle. Adamların kafası saat gibi tıkır tıkır.

Hızlı okunan bir kitap -100 küsür sayfaydı sanırım- Bir Başka Defter… En fazla iki gün harcarsınız. Akılçelen Kitaplar’ın da ellerine sağlık. Ancak seri ile ilgili olarak daha başka pre-sequel hikayeler var onları da kesin okumak isterim, isteriz. Tez elden gelseler ne güzel olur.

Yorumlar