Karanlıklar İçerisinde Bir Garip Drow – Drizzt Efsanesi: Anayurt

Fantastik kurguyu sevenlerin çoğunun okuduğu, okumasa bile hakkında fikir sahibi olduğu bir serinin ilk kitabıyla karşınızdayız! R.A. Salvatore’un kaleme aldığı Drizzt Efsanesi’nin ilk kitabı Anayurt, yeni kapağıyla İthaki Yayınları’ndan çıktı!

Yıllarca fantastik kurgu okuyup nedense bu seriye bir türlü başlamamıştım. Ama bir şekilde arkadaşlarımdan çok iyi bir seri olduğunu, kurgusunun gayet iyi olduğunu, içerisinde diğer kitaplarda olmayan pek çok şeyi barındırdığını sürekli duyuyordum. Tabi seriyi öven arkadaşlarım okumamamdan dolayı beni kınamadan da geçmiyordu. “Sen nasıl bunu okumamış olabilirsin!, Drizzt’i nasıl bilmezsin!, Unutulmuş Diyarlar’ı hiç mi okumadın!” gibi cümleler havada uçuşuyordu. Yalnız arkadaşlarım oldukça haklıymış, seri gerçekten güzel ve de sürükleyici.

Tanıtıma başlamadan önce kitabın arka planıyla ilgili birkaç bilgi vermeden geçemeyeceğim. Hikayemiz ünlü rol yapma oyunu Dungeons & Dragons’ın en bilinen evrenlerinden biri olan Forgotten Realms (Unutulmuş Diyarlar)’de geçiyor. Size bu ve sonraki iki yazımda bahsedeceğim üçleme yani Kara Elf Üçlemesi, şimdilerde Drizzt Efsanesi ismiyle tekrar basılan 32 kitaplık kocaman bir kitaplar serisinin parçası. Kara Elf Üçlemesi şu anda Drizzt Efsanesi’nin ilk üç kitabı sayılsa da, aslında bu kitaplar yayınlandıkları tarih olan 1990’dan iki yıl önce yayınlanmış Icewind Dale serisinde hayranların Drizzt karakterini aşırı sevmeleri sonucu yazılmış bir prequel.

rsz_menzoberranzan

Uzun bir giriş bölümünden sonra bilenler için hatırlatma, bilmeyenler için de tanıtma görevini görmek üzere sizleri tanıtıma doğru alalım lütfen.

Anayurt, isminden de anlaşılacağı üzere tamamı Menzoberranzan’da geçen ve buradaki ilişkileri ve olayları Drizzt üzerinden okura aktaran bir kitap. Menzoberranzan yer altında bulunan, merhamet nedir bilmeyen ve tüm hayatlarını bencil bir hayat üzerine inşa eden drowların yaşadığı bir yerdir. Anaerkil toplum düzeninde yaşayan evlerin hiyerarşik olarak sıralandığı ve sekiz tanesinin yönetimde söz sahibi olduğu bir yaşam alanı. Bir üst basamağa tırmanmanın yolu ise daha üst basamakta yer alan evlere saldırıp yok etmekten geçiyor. Bu yol, kesin sonuca ulaşılamadığında ise saldıran evin tüm fertlerinin ortadan kaldırıldığı acımasız bir biçimde Örümcek Kraliçe Lolth tarafından cezalandırılmasına neden oluyor.

Acımasızlığın ve entrikanın merkezde olduğu bu dünyada, yukarıda bahsettiğim şekilde Do’Urden evinin DeVir evine saldırdığı sırada, Do’Urden evinin küçük oğlu olarak dünyaya gelen Drizzt Do’Urden ise bu dünyanın düzenine uygun olmayan bir ruha sahiptir. Türdaşlarının aksine menekşe rengi gözleri olan Drizzt Menzoberranzan’ın düzeni içinde kendine biçilen role uyma çabasına girer. Her drow erkeğinin takip ettiği yolu izleyerek kendi için uygun görülen göreve hazırlanan Drizzt, evin matron anası Malice Do’Urden’in kendisine vaktiyle eş olarak seçtiği sonradan da kılıç ustası olarak değerlendirdiği Zaknafein ile karşılaşır. Bu noktadan sonra Drizzt kendi ruhunun kırıntılarını gördüğü Zaknafein’dan gerçek bir drow dövüşçü olmayı öğrenmeye başlar. Doğduğu gün gerçekleşen DeVir evi saldırısıyla ilgili de hala arka planda pek çok senaryo işlemektedir. Tüm bu çalkantılı olaylar silsilesinin tam ortasında ise Drizzt DoUrden durmaktadır.

rsz_pyreaus_inspired_manifestation_drizzt_silent_blade_full

Drizzt toplum ve kendi benliği arasında sıkışmış bir ruhtur aslında. Toplum öğretilerinin yanlış çıkmamasını dilerken kendini bulduğu her anda aslında zor yola ne kadar yakın olduğunun o da farkındadır. Kendisine lanse edilen diğerlerinin “iyi” olabilme ihtimali aklını kurcalarken aynı zamanda en büyük korkusu olmuştur. Kendi toplumu tarafından kabul görebilmek adına benliğinin kabul etmediği pek çok davranışı gönülsüzce de olsa tatbikat aşamasına geçirmiş olan Drizzt, her bir deneyiminde umduğunun aksine kendi toplumuna gittikçe daha da yabancılaşır ve bilinmezliğin içine iyice sürüklenir. Aslında kitap sırf bu iç çekişme için bile okunabilir diyebilirim. Hemen hemen her insan hayatının belli dönemlerinde toplum, din, ahlak gibi üst yapıların kurallarını sorgularken bir yandan da grubun dışında kalma korkusuyla yüz yüze gelir. İnanılanın dışına çıkma kendini tanımayı da gerektiren zorlu bir süreci kapsadığı için pek çok okur Drizzt’in iç çekişmelerinde kendinden bir şeyler bulabilecektir diye düşünüyorum.

Bu yazı, "İthaki Kütüphanesi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar