Kitabı Okumuş Birisinin Gözünden Marslı

Diğer Ares 3 personelinin kişisel eşyası arasında bolca bulduğu Poirot romanlarını okuduğu kısımları görememek kötü oldu. Disko müzik dinleyerek kafayı sıyırmanın eşiğine geldiği zamanlarda az Poirot macerası okumadıydı. Gerçi bunun dışında kitaptaki kadar başarılı aktarılmış Mark’ın Mars yaşantısı. Yine de bir iki günlük kaydı daha olaydı iyiydi.

kitabi-okumus-birisinin-gozundan-marsli-1

“En çok takıldığım” demeyelim de, “Neden yoktu?” dediğim kısımda sıra. Filmin süresinin kısıtlı oluşu sebebiyle Marslı’nın sağ salim Dünya’ya dönebilmek için ulaşması gereken yer olan Ares 4 görev alanına (Schiaparelli krateri) yaptığı yolculukta karşılaştığı zorluklara yer verilmemiş. Kitapta yolculuk esnasında başına ufak tefek birçok aksilik geldi. Yanlış yola sapmalar, yanlış zaman hesaplaması. Hepsini geçtim, bir yerde seyahat ettiği yüzey aracı -ve aynı zamanda evi- neredeyse devriliyordu ve HAB’ın patlamasıyla aynı oranda bir sorundu bu. Tamam izleyelim, eğlenelim hoş da… Bu kısımların feda edilmesi bence hoş olmamış.

Bir de şu var; sizce de film NASA propagandası gibi olmamış mı biraz? Bence olmuş! Üzerine çalışılan bir projenin ön sunumu gibi izledim filmi. Kitap okurken haliyle bu kadar fazla hissedilmiyor bu durum. Mark’ı kurtarmak için son çare olan Çin Ulusal Uzay Yönetimi (CNSA) ile birlikte yapılan “Rich Purnell Manevrası” sonrasında -filmin sonlarına doğru- uzay araştırmalarını kol kola, sarmaş dolaş yürüttükleri sahne olmamış gibi gözükse de, kitapta bir dahaki Ares görevlerinden birinde Çinli bir astronot bulundurma şartıyla yardım eli uzattıklarını düşünürsek filme uymuş diyebiliriz.  Diğer türlü uzay araştırmalarını devlet sırrı gibi saklayan -gerçi devlet sırrıydı- Çin hükumetinin kanı Amerikalılara bu kadar çabuk ısınır mıydı?

Kitap ne güzel son bulmuştu Mark’ın Hermes’e ulaşmasıyla. Son demişken; birincisi, kitap az önce yazdığım üzere adamımız mürettebata ulaştığı an bitiyordu. Filmde kendisini yeni astronotlar yetiştiren bir öğretmen olarak gördük, böylesi daha iyi son olur diyerek uyarlanmış. İkincisi, kitapta Mark’ı uzay boşluğundan gemiye alan mürettebatın doktoru tanıdığımız olarak Beck’ti. Filmdeyse bu görev kumandan Lewis’e düşmüş ya da düşürülmüş. Bunun sebebi duyduğu suçluluk duygusu sonucu sorumluluğu üzerine alması olarak düşünülebilir. Eh, makul bir fikir.

"Demir Adam, Kumandanım. Demir Adam."

“Demir Adam, Kumandanım. Demir Adam.”

Filmde Ares 3 personeli kitabına uygun olmuş diyebilirim. Martinez’den kumandan Lewis’e seçilen oyuncular çok iyi iş çıkarmış. Bu konuda favorim hayat kurtaran manevranın mucidi Rich Purnell. Bununla beraber NASA Direktörü Tedd Sanders’ı biraz daha iyimser birisi olarak görmeyi beklemek benim hatam oldu. Zira tüm dünya adamın yapacağı, söyleyeceği ya da izin vereceği şeyi beklerken maruz kaldığı stres hesaba katılınca olması gerektiği şekilde canlandırılmış kendisi. Tıpkı babacan tavırlı Mitch gibi.

Bu arada filmde nasıl uzay korsanı olduğunu açıkladığı kısım olmasaydı (uluslararası sular vs.) gönlüm kalırdı açıkçası. Kaptan Sarısakal!

Genel bir değerlendirme yapacak olursak (hadi yapalım) Marslı, kitabına yakışır bir film olmuş. Kitap uyarlamalarının içerikten bir şeyler feda ettiği durumlarla karşılaşıyoruz ki bu normal ve bazı durumlarda olmazsa olmaz. Bu konuda hem fikiriz. Ancak Marslı en az fedakarlık ile kitabına yüzde seksen civarı bir paralellik ile beyaz perdede hayat bulmuş.

Yorumlar