Kitabı Okumuş Birisinin Gözünden Marslı

Başlıkta zaten ne hakkında konuşacağımız belli, bundan sebep konuya hızlı bir şekilde girme taraftarıyım. Zira geçen sene piyasaya ilk çıktığı günlerde okuma fırsatı bulduğum ve son zamanlarda okuduğum en eğlenceli kitap olduğuna karar verdiğim Marslı’nın sinema filmini yaklaşık on aydır bekliyordum. Neyse ki sonunda film vizyona girdi de bize konuşacak konu çıktı.

Şimdiden söyleyeyim, sonra bozuşmayalım! Yazının devamı hem filmi izlemeyen, hem de kitabı okumayan vatandaşlar için dolu dolu SPOILER içeriğe sahip. Eğer bu konularda hassassanız, yazıya devam etmek yerine Marslı’nın sitemizde yayınlanan kitap incelemesini okuyabilirsiniz:

Bilimkurgu Türünde Bir Robinson Crusoe Hikayesi – Marslı

Hatta sinema filmi için de kaleme aldığımız bir genel değerlendirme yazısını mevcut:

Marslı: Robinson Crusoe'yla MacGyver Arasında Bir Yerlerde

Şimdi gönül rahatlığıyla devam edebilirim…

kitabi-okumus-birisinin-gozundan-marsli-2

Filmle ilgili konuşmadan önce kısacık bir özet geçeyim: Mars’a Daha evvel Pathfinder ve Curiosity gibi keşif araçları gönderen NASA, insanlı keşif görevlerine başlar. Bu görevlerden üçüncüsü olan Ares 3’ün mürettebatı, beklenmeyen bir fırtına sonucu görev iptal kararı alır ve gezegeni terk eder. Tahliye esnasında kopan bir antenin kendisine çarptığı Mark, kızıl gezegende kalır ve bir Robinson Crusoe’ya dönüşür. Filmde Mark Watney karakterine Matt Damon hayat veriyor ve film boyunca rol için en doğru isim olduğunu kanıtlıyor. Neyse biz konumuza dönelim ve kitaptaki Marslı beyaz perdede nasıl hayat bulmuş ona bakalım.

İlk olarak elimizdeki malzeme bilimkurgu olduğundan, kitap içerisinde kendisine sıkça yer bulan formüller, teoriler, açıklamalar vs. filmde pek fazla yer bulamamış. Ancak (en azından benim açımdan) zaten doğru olan bu. Uyarlaması olduğu kitaba baktığımızda ve okuyanların yorumları göz önüne alındığında herkes çok eğlendiğini söylüyor, ki bu kesinlikle doğru! Bilimkurgu türünde bir yapım olsa da birinci önceliğin iyi vakit geçirmek olduğunu düşünüyorum. Sonuçta filmin yaklaşık iki buçuk saat civarı bir süresi var ve bilimsel teori açıklamalarına daha fazla vakit ayrılmamış olması iyi bir sonuç ortaya çıkarmış.

“SOL” kavramını hayatımıza sokan (böyle deyince de bir garip oldu) Mark’ın tuttuğu günlük sayesinde kitabı okurken, tek tabanca geçirdiği Mars günlerine çok yakından (amma yakın, dünyadan) gayet güzel eşlik ediyorduk. Söz konusu günlük filmde de teknolojinin yardımıyla -her taraf aksiyon kamera zira- başarılı bir şekilde hayat bulmuş bulmasına, ama o kadar dizi izlediydik onlar nerede. Hepsi bir tarafa Agatha Christie nerede?

Yorumlar