Çocukluk Arkadaşlarıyla Bir Randevu – Ninja Kaplumbağalar 2014

Hangi gruptansınız? Film yayına girmeden önce görüntüleri izleyerek “Bu kaplumbağalar çirkin, burun delikleri bile var!” diyenlerden mi? Yoksa “Wow!” diyerek bekleyişe geçenlerden mi?

Her ne kadar bu yazı bir miktar geç kalmış bir olsa da film hakkında neler düşündüğümü yazmak istedim. Filmi izlemediyseniz hemen bu sayfayı kapatın!

Dikkatimi çeken ilk şey; filmin yönetmeninin Jonathan Liebesman olduğu halde aslında Michael Bay’miş gibi olmasıydı. Liebesman’ın aklımda kalan filmlerini (Battle Los Angeles ve Attack of the Titans) gözümün önüne getirince bu filmin genel atmosferinin çok farklı olduğunu düşündüm. Film, sanki Michael Bay filmi kendi çekecek gibi tüm kadrosunu aynen getirmiş, ama son anda koltuğunu Liebesman’a bırakarak prodüktör olmaya karar vermiş gibi. Bu kötü bir şey mi? Bence hayır!

Bu sahnede kopmayan kalmış mıdır?

Bu sahnede kopmayan kalmış mıdır?

En sonda yazmam gerekeni en başta yazıyor ve filmden çıkarken kendimi aksiyona doymuş ve yorgun hissettiğimi beyan etmek istiyorum. Filmde arkanıza yaslanıp şöyle bir soluklanabileceğiniz çok az sahne var. O sahnelerde de genelde kahkahaya boğuluyorsunuz. Hiç düşmeyen bir tempo, kovalama sahneleri, dövüş sahneleri derken film hemen bitiveriyor.

Filmde bana göre en olumlu şey; yıllardır hem fiziksel, hem de davranışsal olarak şekillenen kaplumbağaların artık tamamen ayrışmış olması. Orijinal çizgi film serisinde hatırlarsanız  kaplumbağalar arasında sadece çok az renk farkı ve çok ince karakter farkları vardı. Bu farklar yayınlanan oyuncak serileriyle en azından görsel olarak daha bir netleşmiş, TMNT adlı uzun metrajlı animede başta Raphael olmak üzere tüm karakterlerin özellikleri daha keskinleştirilmişti. 2012’den itibaren Nickelodeon’da yayınlanmaya başlayan yeni seride ise artık kaplumbağaların görünüşleri de birbirinden olabildiğince farklıydı. Yıllara yayılmış bu gelişimin avantajlarını bu son film oldukça iyi değerlendirmiş.

"Biz aslen senin çocukalrınız yavrum!"

“Biz aslen senin çocukalrınız yavrum!”

Kimse “April neden kızıl saçlı değil ki?” diye soramadı bile… Malum sebepten ötürü! Neyse… April’la ilgili söyleyebileceğim bir diğer şey; artık yeni hikaye sayesinde kaplumbağalarla bir “aile” olması. Bu noktada fazlasıyla yeni Amazing Spider-Man filmi senaryosuna benzerlik sezdim. Bilmem siz ne düşündünüz?

Filmde beni rahatsız eden tek şey; Splinter Usta ile ilgili oldu. Hayır! Orijinalde insan değil de “fare” olması travmasını ilk çevrilen sinema filmiyle yaşatıp atlatmıştık zaten! Ben daha çok “Sadece kitap okuyarak bir sensei nasıl olunur?” noktasına takıldım. Elbette düşününce zaten faresiniz, bilinciniz yeni açılmış ve nereden baksanız 15 – 20 yıl arası boş zamanınız var. “Neden olmasın?” diyip geçmeye çalışıyorum.

Shredder, gerçekten ürkütücüydü! Zırhının avantajı olmasa Splinter’dan sağlam bir dayak yiyecekti orası kesin. Ama her kendini gösterdiği sahnede ben gerildim! Filmin sonunda Shredder’ın ele geçirdiği formül, acaba bir sonraki filmde Rocksteady ve Bebop için kullanılacak mı hep beraber göreceğiz.

turtles2

Anam! yine çıktı!

Son olarak biraz da filmin kötü adamı Eric Sack’ın planından bahsedeyim. Bana göre öncesinde dizi olarak yayınlanan tüm markalar, sinema filmleri çekildiğinde aynı sorunu yaşıyor: Büyük oynamak! Normalde bir bölüm içinde olan biten olaylar sinema filmleri için yeterince doyurucu olmaz. Bu yüzden dizilerin hikaye formatını sinemaya senaryosuna dönüştürürken büyük olaylar işlemek zorunda kalınıyor. Bu tuzağa düşen çok seri var mesela. Star Trek Into Darkness ve Serenity filmleri, bundan nasibini alan aklıma gelen ilk örnekler oldu.

Mesela bu filmde kaplumbağaların kanındaki bir maddenin peşindeydi kötü adamlar. Tamam, sıkıntı yok. Ama ikinci filmde tekrar bu arayışa düşmemesini ne engelleyecek? Ben kötü adam olsam oturur şöyle bir düşünürüm, “Plan çok iyiydi, ama şurda hata ettim” diye. Neyse umarım şu “süper etkileri olan mutant kaplumbağa kanı” olayı çok uzamaz. Haydi onu da geçelim.

Takım çalışması diye buna derim!

Takım çalışması diye buna derim!

Toparlamak gerekirse; filmden çıktığımda “kendimi çocukluğumun içine edilmiş gibi” hissetmedim . Bence isminde hem “ninja”, hem “kaplumbağa”, hem “ergen” hem de “mutant” kelimesi geçen bir film için gayet başarılıydı.

IMBD puanım: 7

Yorumlar