Suicide Squad – Karpuzlu Vivident Çiğneme İsteği Uyandıran Bir Uyarlama!
Filmin en büyük eksisi ise malumunuz süper suçlu cephesinde hissediliyor. Evet yine şaşırmadık! Halihazırda kaliteli süper suçlu açlığı çekiyoruz ve son yıllarda karşımıza çıkan bütün uyarlamalar bu konuda alabildiğine cimri davranıyorlar. “Yenilmez kötü karakterin” finalde iki şık hamleyle tuş edilmesi klişesine girmiyorum, nitekim henüz meselenin o tarafına kafa patlatacak kadar yol alamadık! Buradaki sorun, süper suçlu (ya da süper suçlu olduğunu düşündüğümüz) karakterlerin milyonlarca ışık yılı uzakta takılmaları. Nasıl desem, filmde süper suçlu kılığında üç tane tip var üçü de ayrı türden dans ediyor. Mesela karakter derinliği gibi geyiklere prim vermeyen Enchantress artık alışılageldik bir oldu bitti hadisesi olarak filmde yerini alıyor. İlginçtir, bununla barıştığımız için artık çok da acı vermiyor bünyelerimize. Sadece yardımcı rolde görünecek denilen Joker’in neredeyse babamızın oğlu haline gelmesi de cabası (bazı hayranlar totalde 8 dakika görünmesini az bulmuşlar, yapmayın etmeyin The Dark Knight’ta Joker’in “yüzü” toplamda 12-15 dakika görünüyor!). Yani dolaylı da olsa filmin genelinde sadece sevdiceği Harley’i kurtarmak gibi bir iş edinmiş Don Juan’vari bir kötü karakterimiz var. Şahsi düşüncem, öykünün esas kötüsünün, gözünü budaktan sakınmayan Waller olduğu yönünde tabi! Ne yazık ki o da ilk filmi sırtlayıp götürecek bir yerde durmuyor.
Suicide Squad, ne yazık ki aksiyon namına da doyurucu olmaktan çok uzak. Aksiyon kisvesi altında bir dolu karambol izlemek gelenek haline geldi! Hele ki Suicide Squad gibi çok karakterli, bol çatışmalı bir film izliyorsanız, sık ve gereksiz kesmeli görüntü çöplüğünde yüzmeniz kaçınılmaz hale geliyor artık! İnsan ister istemez Watchmen’deki temiz aksiyon sahnelerini, zengin koreografileri arıyor. Fakat aynı beklentiye durmaksızın aynı cevapları aldığımız düşünülürse o günler oldukça gerilerde kalmış. Nihayetinde iki yıl önce Sabotage ile aksiyona ısınmış bir isim olan Ayer, bile bu gidişata dur diyemiyor! Eh ne de olsa son söz yapımcıların!
Nihayetinde Suicide Squad, hedef kitlenin beklentilerini güç bela da olsa karşılayabilecek bir film. Marvel fanboylarının zoraki karalamalarına pabuç bırakacak kadar kötü “olmayabilir”. Tüm saldırılara rağmen gişede de yüzü gülmüş durumda. Kabul edelim ki; tüm yeni karakterlerin ağırlığını üzerinde taşıyan, kalabalık, kafası yer yer karışık bir film var karşımızda. Bir uyarlama olarak hiç de kolay bir lokma olmadığının da altını kalın kalın çizmek gerekir. Diğer yandan da; finalde sırtındaki yükü, karakterleri tanıtma angaryasını, öyküye giriş ağırlığını Gotham’ın gölgelerine bırakıp hafiflediğini de hatırlayalım. Dolayısıyla bir sonraki filmde, karakterlerinin öykülerini tekrar tekrar eşelemek zorunda kalmayan, aradaki buzları kırmış ve harekete geçmeye hazır bir devam halkası bizi bekliyor olabilir. Haa bir de kuru gürültüyü aksiyon diye yutturma çakallığı terk edilse salondan mutlu ayrılmamız daha bir mümkün. Onun dışında Suicide Squad hap kıvamında bir uyarlama… Hatta bebe aspirini kıvamında… Tatlı, ama tesir oranı epey düşük…