Civilization Günlükleri #2- Kabul Günü

Öncelikle bu günlüklerin aralıklarını neye göre belirlediğimden başlayayım. Normalde çağ çağ gitmeyi düşünmüştüm, ancak hatırlarsınız ilk yazıda Klasik Çağ’da bırakmıştık; Klasik Çağ’dan Orta Çağ’a geliş epey yoğun geçmekle birlikte saatlerce oynamama rağmen henüz Orta Çağ’a da gelemediğimden zaten yeterince yoğun bir içerikle karşı karşıya olduğumuzdan artık çağ çağ atlama düşüncemden vazgeçmiş durumdayım. Sanıyorum bu da günlük aralıklarını karışık -aslında yoğunluğuna göre- belirlediğim anlamına geliyor. Hatta bu yazıda sizleri epey bir görsel yağmuruna tutacağım, kusura bakmayınız efendim.

Başlıktan da anlaşılacağı üzerine bu hafta gerçekten oyun tam bir ‘Kabul Günü’ modundaydı. Geçen hafta hiçbir medeniyete denk gelememekten şikayet ederken bu hafta toplamda 7 farklı medeniyetle karşılaştım (Hatta çoğunun adını ilk defa duyduğumu dahi söylesem yeridir). Acı tatlı olaylarımız oldu. O zaman hiç lafı uzatmadan karşılaştığım medeniyetlerle başlayayım derim ben.

Medeniyetler

Öncelikle geçen hafta Endonezya ile denk gelmiştik yalnızca. Hatta onlara saldırabileceğimi dahi söylemiştim. Bu hafta elçiliklerini bile kurduk Hindistan’a. Endonezyalılar umduğum gibi sorun çıkartmadı anlayacağınız. Pek bir husumetimiz olmadığından onlara bu kadar cümle ve bu görsel yeter bence.

Gelelim Kartaca’ya (Ben onları sadece destandan ibaret sanıyordum). İtiraf etmem gerekirse Dünya tarihinde çok az yer kaplayan Kartaca bu oyunum esnasında gerçekten sorunlu bir medeniyet oldu. Öncelikle 2 adet savaşçı ekibimden birisini saldırıp yok ettiler. Haliyle böylece aramızda savaş çıktı. Lakin ben filli savaşçı birliğimi ve okçularımı (Bu hafta okçularım da oldu) da Kartaca’ya sürünce barış talep ettiler ve barış ilan ettik. Bu esnada müttefik olduğumuz (Bunun hikayesine Mısır ile karşılaşmamızı anlatırken değineceğim) Ramses’e savaş açıp bizleri de savaşmaya davet ettiklerinde, reddetmemiz üzerine aramız gene limonileşti; daha sonra bizimle ticaret yapmayı kabul etmediler (Şeyy ticaret yapmaya filan da başladık, o kadar geliştik yani, buna da değineceğim). Ancak tarihin aksine oyunda Kartaca gerçekten gelişmiş bir medeniyet olarak karşımıza çıkıyor, mancınıktan gemilere neredeyse tüm birlikler tam takım mevcut.

Gelelim Mısır’a. Mısır ile çok değişik bir dostluğumuz oldu. Nitekim karşılaşmamızdan barışçıl yaklaşan Mısır, daha sonra işçilerini barbarlardan kurtarıp onlara iade ettiğimizde bize minnettar kaldılar ve dostluğumuzu bildirdik. Açıkçası bunun üzerine Kartaca’nın Mısır’a savaş açıp müttefik olarak Hindistan’ı davetini elbette reddedecektim. Nitekim Mısır da Hindistan’a elçilik kuran medeniyetlerden oldu.

Karşılaşmayı hiç beklemediğim medeniyetlerden birisi olan İsveç ile de tuhaf bir şekilde karşılaştım. Nitekim onlarla da barışçıl bir politika izleyip elçiliklerini Hindistan’a kurduk. Başka da bir etkileşimimiz olmadı açıkçası İsveç ile.

Karşılaştığım medeniyetlerden bahsederken komşumdan bahsetmek olmazdı. Evet, efendim Kore ile komşu olduk. Açıkçası ilk olarak sürekli şehirLERİMin etrafında askerlerinin dolanmalarının beni kıllatmasıyla tanıştık kendileriyle. Onların askerleri şehirlerimin etrafında dolanırsa ben de onların etrafında dolanırım diyerek fillilerimi, okçularımı ve savaşçılarımı saldım etraflarına (Gerçekten fillilerin korkutucu bir etkisi var galiba). Dahası şehirlerimin etrafından geçerlerken mancınıklarımı da gittikleri yere doğru doğrultarak da iyice kıllattığımı düşünüyorum. Nitekim çekilirlerken meğer yanımıza komşu geldiklerini fark ettim. Hatta bir ara şehrimin içinden geçecekler gibi oldular, o zaman gerçekten savaş açabilirdim. Ancak daha sonra karavanlarının şehrimden geçmelerine izin verdim. Çünkü daha sonra ben de karavanlarımı (Evet, karavanlarım da oldu. Hepsine geleceğiz merak etmeyin) onların şehrinden geçirdim.

Bir de efendim çok tuhaf bir şekilde yalnızca bir kere karşılaştığım Etiyopya ile de barış bildirisi imzaladım. Bunu da belirtmeden geçmeyeyim. Hatta yalnızca 1 defa görüp de muhtemelen bir daha hiç görmeyeceğim Etiyopya ile neden barış bildirisi imzaladım inanın ben de hiç bilmiyorum.

Şimdi gelelim karşılaşıp da isimlerini ilk defa duyduğum medeniyetlere. Bunlardan ilki Siyam. Hatta Google’a ‘Siyam’ yazınca sadece kedi çıkıyor düşünün, Google dahi bilmiyor bu medeniyeti. Araştırmalarımda pek fazla şey bulamasam da sanıyorum bir ara Tayland’dan ayrılan minik bir medeniyetti. Sanıyorum günümüzde Bangok’a bağlı bir ilçe (Yanlışım varsa lütfen düzeltin). Oyunda ise bu adını sanını duymadığım medeniyet ile barış bildirisi bile imzaladık. Düşünün ne kadar barışçı bir lider oldum ben böyle (Hep Gandi’nin etkisi bunlar).

Karşılaştıklarım arasından diğer bir adını sanını duymadığım medeniyet ise ŞOŞON. Gerçekten isimleri çok komik. Hatta halkına da Şoşoniler deniyormuş. Sanıyorum bunlar bir çeşit Kızılderili (Amerikan tarihine pek vakıf değilim). Onlarla da karşılaşmak gerçekten benim için şaşırtıcı bir durum oldu.

Gördüğünüz gibi karşılaştığım medeniyetlerle olan maceralarım her ne kadar birer ikişer cümle ile bahsetmiş olsam da bir hayli sürdü şimdiden.

İlerleme

Gelelim bu haftaki yoğun içeriğimizin diğer kısmına. Geçen yazıda ilerlemeyi düşündüğüm teknolojiler olarak Para, Yazma, Felsefe ve İnşaatı saymıştım. Nitekim görselde de görebileceğiniz üzere komple teknoloji şemasını kırmızıya boyadım. Görünen o ki çağımdaki mevcut tüm teknolojiler üzerine ilerlemişim. Nitekim mesela şemadaki Demir İşçiliği bana Kılıçlı Birlikler verdi. Onun dışında inşaatı geliştirerek 4 şehrime de surlar inşa ettim. Onun dışında geçen hafta at biniciliğinde kalmıştık en son, at biniciliği de bana atlı birlikleri getirdi. Para ve esnaflık ile de ticareti geliştirdim. Karavanlar, pazarlar ve kervansaraylar kurdum. Oyunu kapatırken en son gemi inşa ediyordum.

Şehirler konusuna gelecek olursak, geçen yazımdaki hedeflerim arasında şehir kurmak da vardı. Malum geçen hafta şehir kurmak için gerekli Settler (Yerleşenler) birliğimi barbarlar yemişti. Bunun üzerine bu hafta 2 adet Settler birliği ürettim ve toplamda şekilde gördüğünüz gibi 4 adet şehir kurduk. Hatta görselde görebileceğiniz gibi genel olarak bu şehirlerime mancınıkları, savaşçıları ve okçuları yerleştirmiş durumdayım. Hatta görselde şehrimin dibindeki Kore askeri bile çıkmış.

Hedefler

Gelelim hedeflere: Tabii ki ilk hedefim şüphesiz Ortaçağ’a geçmek.

Teknoloji ilerlemesi olarak zaten yukarıdaki şemaya bakıldığında mevcut çağdaki neredeyse tüm teknolojileri açmış durumdayız. Bundan sonra şemaya göre ilerleteceğim teknolojiler, Makineler, Fizik, Eğitim, Drama, Eğitim ve Pusula (Pusula demek de biraz tuhaf kaçtı ama) olabilir. Nitekim teknoloji ilerlemesi konusunda teknoloji teknolojiyi açacak buna inanıyorum.

Komşularla ilişkiler konusunda, görüyorsunuz ilk yazımdan bu yazıma kadar bu konuda gelişme kaydederek savaşçı bir politikadan barışçıl bir politikaya geçiş yaptım. Bunun gidebildiği kadar gitmesi temennimdir. Hatta uluslararası birlikler kurmaya kadar ilerletmek istiyorum bu durumu ancak gidişata bağlı. Umarım savaşa girmek zorunda kalmayız. Ancak bu yeterli birliğimiz olmadığı anlamına gelmesin. Birlik konusunda oldukça ileri düzeydeyiz (Fillilerin endamı yeter).

Tabii haliyle daha fazla şehir kurarak Hindistan’ı büyütmek de yine en büyük hedeflerimden birisi.

Eh son paragraf yazarak yazıyı kapatmak adettendir. Efendim, yazımın başında sizleri yoğun içeriğe ve görsele boğacağımı söylemiştim. Nitekim şimdiden 5 sayfa oldu bile. Her ne kadar bu diziyi ilerletme hedefim olan bir çağdan diğerine geçememiş olsak da (Malum araları çok uzunmuş) en azından ilk olarak bir kere Miladı aştık. Artık bundan sonra hedeflerimizle gümbür gümbür Ortaçağ’a geçtiğimiz zamanlarda buluşmak üzere.

Bu yazı, "Civilization Günlükleri" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar