Heroes of Might and Magic V: Kas Gücünün Büyüye Karşı Sınavı

Merhaba kaslı vede büyülü kahramanlardan oluşan okurlarımız. Bu hafta köşemizde bir klasiği, bir efsaneyi konuk etmekteyim. Daha doğrusu efsanevi oyun serisi diyelim. Karşınızda Heroes of Might and Magic V.

İlk Dörde Ne oldu?

Bundan seneler önce, ilk Heroes Might and Magic oyunu çıktığında piksel piksel görüntülere ve sade bir senaryoya sahipti. Oyunun ikincisi grafik ve sistem açısından oldukça büyük bir adım atmış tüm tur tabanlı strateji severlerin beğenisini kazanmıştı. Bir de oyunun üçüncü halkası var… Arkadaş… piyasadaki “kim gamer kim değil?” muhabbetine girmek istemiyorum ama Heroes of Might and Magic III‘ü oynamayan oyuncu gerçekten bir şeyler kaybetmiş demektir. Grafikleri, güzel sağlam senaryoları, oturmuş sistemi ve aynı PC üstünden iki oyuncuya oyun sunması gibi özellikleriyle neredeyse kusursuza yakındı. (Bu arada çok pis Castle oynarım kapışırız, alırım kalenizi) Black Hole Entertainment yolunda devam etti ve serinin dördüncü halkası çıktı. Bu oyunda yaratıklara daha fazla büyü ve özellik verilirken savaş alanı değişti. Senaryonun, 3’üncü oyuna göre daha sönük olduğu oyun ortalama puanlarda kaldı. Sonra da beşinci çıktı, o da bizim dosya konumuz.

Üçün, Beşin Hesabını Yapmak

Beşinci oyunumuzda Nival Interactive ile Ubisoft’un el ele verip bir işler peşinde olduğunu görmekteyiz. Uyumadan, yemeden, içmeden oyun için uğraşan yapımcıların emeklerinin bir kısmının iyi bir kısmının ise kötü sonuç verdiğini görmekteyiz. İlk olarak neredeyiz, olay nedir ona bakalım:

Oyunun senaryosu, insan imparatorluğu olan Haven’da başlıyor. İlk demoda bir düğüne davetliyiz (Game of Thrones, Red Wedding’e selam olsun) Düğünde bir lord ve kraliçe (kraliçe olmadı ama öyle diyelim) evlenirlerken düğünü iblislerin basmasıyla her şey yarım kalır. Tüm imparatorluk işgal altındadır. Böylece olaylar başlar.

İnanılmaz orijinal olmayan bu senaryoyu oyunun diğer halkalarını oynamış olanlar hatırlayacaklardır; şıp demiş Heroes III’ün senaryosunun burnundan düşmüş. Bunu hatırlamam benim için büyük bir hayal kırıklığı oldu. 3’üncü oyunda da Griffin İmparatorluğu büyük krizlerin eşiğinde olarak başlıyorduk, tıpkı bu oyundaki gibi. Ve yine tesadüfe(!) bakın ki her iki oyunda da güçlü bir kadın figürü bizlere liderlik ediyor. Hiç mi aklınıza bir şey gelmedi sevgili senaryo yazarları? Sizin oraları bilmiyorum ama Türkiye’de baya güzel senaryo yazan DM’lerimiz var, söyleseydiniz biz yardım ederdik ortaya daha güzel, hiç olmazsa daha özgün şeyler çıkardı. Fena mı olurdu?

Başlangıcı çok memnun etmeyen tek kişilik senaryonun ilerleyen zamanlar da çok şaşırtan ya da başka sebeplerle kendisine bağlama durumu yok denecek kadar az. Eğer bu seriyi takip ediyorsanız ya da oyun mekaniklerinden hoşlandıysanız o zaman keyifli saatler sizi bekliyor denebilir ama yine de senaryosal açıdan beklentileri azaltmakta fayda var.

Fazla Strateji Var, Sarayım Abime İki Tur?

Yukarıda hafiften bahsettiğim gibi oyunumuz tur tabanlı strateji; yani ister yapay zeka olsun ister gerçek oyuncular olsun herkes kendi turunda haritada ilerliyor, bu şekilde bonuslar ve kaynaklar topluyor. Gelenek bu noktada hiç bozulmamış; asıl amacımız kahramanımızı ve ordusunu geliştirmek. Bu amacı da bir çok farklı yoldan gerçekleştirebiliyoruz. Biraz detaylandırayım.

Ordulara hükmetmek için öncelikle kasabamızı elden geçirmemiz gerekiyor. Tüm strateji oyunlarında olduğu gibi ünite üretmek için gerekli binaları yapmamız lazım. Bir çok bina taş ve odun gibi en ana kaynaklara ihtiyaç duyarken daha egzotik olan binalar ise kristal ya da sülfür gibi daha az bulunan maddelere ihtiyaç duyabiliyorlar. Bu sebeple haritada dolaşırken hangi kaynaklara öncelik vereceğiniz konusunda strateji belirlemek oyunun kaderini belirleyebiliyor. (Hımm bu yazı sonrasında bir de hayatta kalma rehberi mi yazsam, karalasam?)

Üniteleri ürettikten sonra onları tanımak ve stratejilere göre savaş alanına yerleştirmek de yine bu tür oyunlarda olduğu gibi, oyunumuzda da en gerekli şeylerden biri. Hangi ünitelerin büyü yaptıklarını, hangilerinin menzili ya da yakın temas olduklarını da çok geçmeden öğreniyorsunuz. Bu noktada biraz daha fazla detaylı anlatım olması belki işimizi kolaylaştırabilirdi ama büyük bir eksi sayılmaz.

Üniteler kesinlikle detaylı yapılmış; her bir karakterin, yaratığın kendine has en az bir adet özelliği var. Bu şekilde olduğu için oyunun tekrar oynanabilirliği ve strateji çeşitliliği de artmış oluyor. Güzel, güzel madem aldık bir kaç defa oynayalım değil mi?

Hey Uzun Kulak Sen Kimlerdensin?

Oyunumuzda elfinden, cücesine, ejderhansından, vampirine çeşit çeşit yaratık üretebiliyor ya da harita üstünde bu yaratıkların koruduğu yerleri almak için onlarla savaşabiliyoruz. Tabi yaratıklar kadar önemli olan başka bir güç ise kahramanlarımız. Biraz da onlara mercek tutalım.

İlk Heroes oyunundan beri kahramanlar (yani orduyu kumanda eden kişiler) oyunun belki de en hayati ve en güzel yeri olmuşlardır. Genel olarak savaşçı ve büyücü olarak kendilerini ikiye ayırabiliriz.

Savaşçı olarak hitap ettiğim kısım oyunun başlığındaki “might” kısmı. Bu arkadaşların atak ve savunma statları parmak ısırtacak kadar yüksek oluyor (genelde de atak kabiliyetleri, eskiden bir barbarlar vardı, 17 atak 0 defans, vurdun mu ağlarlardı ama vurmaya gelince kemiklerde hissettirirlerdi valla darbeyi) Heroes 5 de kahramanların hem kendi atakları var hem de atak ve savunmaları ordunun atak ve savunmasına etki ediyor. Ordusunun pasif saldırı-savunma kabiliyetlerini arttırmayı seven “bizim büyüyle, nazarla, vodoo ile işimiz olmaz” diyen Harry Potter karşıtlarının seveceği bir tür.

Haliyle olayın da bir “magic” kısmı var. Bu konuda bir çok tartışma olsa da magic, bence might kısmına göre daha ağır basıyor, daha güçlü. Çünkü büyü öğrenen kahramanlar, skill’lerini büyüye yatırarak daha yüksek seviyede, daha efektif, daha uzun kalan büyüleri yapabiliyorlar. Düşmanı yavaşlatma, kendi ünitelerimizi hızlandırma ve iyileştirmeden tutun da karşı tarafa meteor atmak (ney?) gibi bir çok seçeneğimiz büyü-kullanıcılarının hizmetinde. Bu arkadaşların da spellpower ve wisdom statları yüksek “aman” dedirtiyor insana. Spellpower yapılan büyünün daha fazla hasar vurmak gibi etkilerini olumlu yönde etkilerken, wisdom da daha fazla mana sağlıyor. Basit bir matematik ile 5 wisdom statına sahip bir karakterin 50 mana’sı oluyor, yapıyor mutlu mutlu büyüsünü. Sonra çaksın şimşekler, bitmesin geceler…

Deneyim puanı ile seviye atlayan kahramanlarımızın statları rastgele belirleniyor. Her seviyede ise 4 ana skill seçeneğinden bir tanesini seçme şansımız oluyor toplamda 6 adet ana skill öğrenebiliyoruz. Bu kısımda da çok düşünmek gerekiyor çünkü yaptığımız seçimleri geri alamıyoruz. Yine oyunun en zevkli yerlerinden.

Beşi Bitirip Altıya Doğru Yol Alırken

3D görüntüleri ve 30’dan fazla görev sunan Heroes 5’i özetlemek gerekirse en fazla “ortalama” diyebilirim. Serinin bağımlıları için çok fazla yenilik sunmayan, senaryosu devamlı tekrar eden bir dizi gibi. Strateji severlerin yine ortalama olarak eğlenebileceği ama asla bir başyapıt olmayan bir oyun. Hani oynanmayacak kadar kötü değil ama oynamayan da çok bir şey kaybeder diyemeyeceğim. Eğer Heroes 3 oynamadıysanız 5 yerine 3’ü tercih edebilirsiniz. Ancak grafikler çok önemliyse, bir arkadaşınızı da alarak, yine aynı pc üstünden, oynayabilirsiniz. Yine de bu oyunla çok fazla zaman öldürmenizi tavsiye etmiyorum.

Haftaya yeni bir yazı ile görüşmek üzere diyor hem “might” hem de “magic” sahibi olmanızı dileyerek yazıyı kapatıyorum. Kapattım.

Oyunun Artıları Oyunun Eksileri
Senaryodaki bir kaç ilginç kısım, üç boyutlu grafikler, her yaratığın bir özelliği olması. Serinin eski oyunlarının başarısız bir tekrarı, gölgesi gibi, iyi olmayan senaryo, çok bağlayıcı değil, grafikler hoş gibi ama ciddiyetsiz.

Yorumlar