Warhammer 40K: Gladius – Uzaylıyla Diplomasi Yapılmaz
Bu yazımda Warhammer 40K evreninde geçen Warhammer 40K: Gladius adlı 4X oyundan bahsediyor olacağım. Hepinizin bildiği üzere 4x kavramı eXplore, eXpand, eXploit ve eXterminate kelimelerinin (keşfet, genişle, sömür ve yok et) kısaltılmış hali. Bu oyunda da yaptığımız şeyleri özetler nitelikte. Ancak bu alandaki en namlı oyunlardan birisi olan Civilization ve benzerlerinden farklı olarak diplomasi yapmıyoruz. Nitekim, Warhammer 40K’yı özetleyen cümlelerden birisini alırsak:
“Geleceğin zalim karanlığında, sadece savaş olabilir.”
Grim Darkness’ı zalim karanlık olarak çevirmek bir hata olabilir. Neyse! Konumuza gelelim!
Genel Bilgiler
Warhammer 40K: Gladius’u tur bazlı strateji oyunları ile ünlü Slitherine firması pazarlıyor, geliştiricisi ise daha önce de bu tarz bir oyun yapmış olan Proxy Studios. Hatta Pandora: First Contact’ın görüntülerine baktığınızda bu oyun ile bayağı benzer olduğunu göreceksiniz. Anladığım kadarıyla adamlar bu oyunda kullandıkları motoru almışlar, biraz daha geliştirip, zayıf olarak görülen diplomasi kısmını budamış ve 40K sosuyla sunmuşlar. Bu kötü bir şey değil, zira Pandora kötü bir oyun değil. İyi olan bir şeyi de biraz daha geliştirince ortaya güzel bir şey çıkıyor.
Yazının yazıldığı zaman itibariyle oyun için bir büyük, iki küçük DLC yayınlandı. Büyük olan Tyranid DLC’si oyuna bu tarafı eklerken daha küçük olan Lord of Skulls ve Reinforcement Pack DLC’leri de birim ekliyor.
Oyunun sistem ihtiyaçları günümüzün canavarları ile kıyasla oldukça minör. İşlemci olarak minimum i3, 4 GB ram ve harddiskte 2 GB yer istiyor. Ekran kartı olarak da 1 GBlik Nvidia GTS450 veya Radeon HD 5750 ile çalışırım diyor. Ve benim için en önemli kriter olan Linux desteği de var.
Oyun yamulmuyorsam Civ 5 ile gelen “tek altıgende tek birim olur” şeklinde çalışıyor. Bu da birim kontrolünü ve oyunu algılamayı kolaylaştırıyor ve çatışmaları daha hızlı hale getiriyor. Bu arada oyunu milleti keserek kazanmak bir opsiyon, ancak bunun yanı sıra her tarafın kendine ait bir quest dizgesi var. Bunu da izleyip başardığınızda zafer kazanabiliyorsunuz. Ancak isteğe bağlı, yani oyun “git bunu yap!” diye sizi zorlamıyor. Spoiler vermemek adına taraflarda bu quest’lerden bahsetmeyeceğim.
Gladius Nedir, Yenir mi?
Oyuna adını veren Gladius aslında bir gezegen. Oyunun sade halinde bu gezegende birbiriyle çatışan dört taraf bulunuyor:
- Imperial Guard (Astra Militarum)
- Space Marineler (Adeptus Astartes)
- Necronlar
- Orklar
Gladius gezegeni “imparatorluk bilginleri tarafından arkeolojik ilgiye mazhar bir gezegendi. Kolonileştirme çalışmaları sırasında gezegenin karanlık geçmişine dair antik kalıntılar bulundu ancak kalıntılar bir başlangıçtı. Uzak geçmişten gelen isimlendirilemez bir korku uyandı ve Gladius’un sakinleri kendilerini bir savaşın içerisinde buldu” diye tanımlıyor Slitherine’in kendi sitesi. Kısacası arkeologlar, muhtemelen adeptus mechanicus, “anam eski teknoloji! STC’de çıkar buradan” falan diyerek necron kurcukluyorlar, necronlar’da “elleşme lan” diyerek hortluyor. 40K romanları ile haşır neşir olanların şaşırmayacağı bir senaryo diyebilirim aslında.
Gezegenin kendisine baktığımızda maşallah deathworld’den hallice bir hale gelmiş. Oyunun başlarında gezegendeki diğer taraflardan ziyade börtü böcek size çile çektiriyor dersem çok da yalan olmaz. X-Com’daki Chryssalid musibeti gibi öldürdüğü birimin yerinde kendinden üreten ve uçan Psycheneuein’den tutun, vurdukça vurduğunuz ama ölmek gibi bir tepki vermeyen Kastelan Robotlarına kadar değişen cinste boy boy tür tür vahşi “hayvan”larımız var. Civilization terimleri ile barbarlar diyesim geliyor da, barbarlar bu kadar uğraştırmıyordu. Bahsetmeden geçemeyeceğim, enslaver diye bir ünite var mesela – birimlerinizin morali düşükse (mesela orklar, mesela imperial guard) haşırt dı blekbord misali ele geçiriyorlar. Böyle kalakalıyorsunuz bu başınıza geldiğinde. Ben kaldım zira.
Taraflar
Oyunun benim en çok beğendiğim özelliği oynadığınız tarafların oynanış biçiminin birbirinden acayip farklı olması. Araştırma geliştirme ise Civilization veya Endless serisinde gördüğümüz gibi kültür, ekonomi, birim vb. diye ayrılmaktan ziyade sıklıkla birim açma üzerine gidiyor. Burada en çok hoşuma giden ve ezber bozan şeylerden bir tanesi tüm tierlardaki tüm araştırmaları yapmak zorunda olmamanız. Mesela Imperial Guard oynuyorsunuz ve oyunun başında “ya ben mekanize tümen yapacağım” diyorsanız ona göre araştırma geliştirmenizi şekillendirebiliyorsunuz. Yani demek istediğim Civilization gibi ezbere araştırma sırası yapmıyorsunuz.
Oyundaki her tarafın kullandığı kaynak tipleri kendine has. Mesela necronların yiyecek gibi bir derdi yokken, orklarda “Waaagh” diye kendilerine özel bir kaynak var. Gerektiği yerde belirtiyor olacağım. Ancak basitçe oyundaki manamız influence diyebilirim. Bununla tarafların kendilerine has özelliklerini kullanıyoruz. Diğer kaynaklardan bahsetmek gerekirse de genelde Metal, Enerji, Yiyecek ve Requisition puanları ile üretim yapıp upkeep ödüyoruz. Orklarda “Waaaagh” diye bir olay var ondan da kendilerine geldiğimde bahsedeceğim.
Space Marineler
Space Marinelerden başlayalım. SM’ler oyunda Necronlar ile beraber şehir üretme konusunda dezavantajlı taraflardan birisi. Tek bir ana şehirleri olabiliyor ancak fortress of redemption denilen binaları yörüngeden yere çakarak kaynakların kontrolünü ele geçirebiliyorlar. Bu fortresslar her kullandığınızda daha pahalı hale geliyorlar ama artık kullanmadığınız fortressları geri alma opsiyonunuz var.
Bununla beraber araştırma geliştirmeyle kullanıma açılan ve influence kullanarak aktive edilen operasyonları var. Haritanın bir yerini açan yörüngesel tarama (orbital scan)’dan tutun birimlere geçici olarak avantaj sağlayan doktrinleri (assault space marinelere +2 isabet oranı veren assault doctrine vb. gibi) falan var. Sorduysanız söyleyeyim, tabii ki orbital strike da bunların içinde. Uzaydan yere lazer çakamayan space marine chapterı mı olur İmparator aşkına?
Belirtmeye gerek duymadım ama birimleri zırhlı gelmekte, güzel hasar vermekte ancak pahalılar ve bu yüzden zibil gibi üretemiyoruz.
Necronlar
Bahsettiğim üzere necronlar da oyunda şehir üretme konusunda dezavantajlı taraflardan ancak SMler gibi tek bir şehre mahkum değiller. Bu adamlar Gladius üzerinde bulunan necron tomblar üzerine şehir kurabiliyor. En büyük avantajları ise bu arkadaşların ölmemesi, yaşamaya bağımlı olması. Influence kullanarak hem sahadaki birimlerimizi iyileştirebiliyor, hem de üretimi hızlandırabiliyoruz. Dahası Dimensional corridor özelliği ile başımız sıkıştığında eternity gate’e teleport edebiliyoruz. Ve robot olduklarından ötürü yiyecek gibi bir kaynak sıkıntıları yok. Enerji ve metal ile dönüyor ekonomimiz – hatta enerji ile üretim yapıp, metal ile upkeep ödüyoruz.
Birimleri ise bir space marine zırhı olmasa da (8 ile başlar space marine piyadesi, necronlar 6 ile) zırhlıdır, güzel hasar vurur ve bahsettiğim üzere öldürmeyen rabbim öldürmez misali çatır çatır iyileşebilir haldedirler. Bilgisayar bu arkadaşlarla şiir gibi vur kaç saldırıları yapıyor kafayı yersiniz. Tam öldürdüm falan derken basıyor heal’i hikaye tekrardan başlıyor. Tevekkeli değil adamların taktiklerinin “Deathless Metal” olarak isimlendiriliyor. Tamam ben de metal seviyorum, bence de ölümsüz de… neyse yani.
Imperial Guard (Astra Militarum)
Oyunda Astra militarum olarak adlandırılsa da ben bu tarafa imperial guard demekten vazgeçmeyeceğim sanırım. Imperial Guard’ın şehir üretme konusunda bir sınırlaması yok. Ancak canon’a uygun olarak birimleri tek başlarına zayıf, toplandığı zaman can acıtan cinsten. Ve tabii ki zırhlı birlikleri konuşturmaya başladığımızda olayın rengini değiştirecek kadar kuvvetliler. Sorun o noktaya gelebilmek 😉
Imperial Guard piyadeleri oyuna 4 zırhla giriyor ve çok ucuza üretilebiliyorlar. Bu üretim aşamasında Yiyecek ve Metal kullanıyorken upkeeplerini (maaş dememek için zor tutuyorum kendimi) yiyecekle ödüyoruz.
Imperial Guard’ın kendine has özelliklerinden birisi tüm şehirlerini geçici olarak bonus veren edictleri. Bu edictler 40 influence ile aktive edilebiliyor ve genel olarak kaynak ve birim üretimini hızlandırma üzerine kurulular. Sadece Bulwark of the Emperor buna bir istisna; kendisi şehir içindeki birimlere +2 ekstra zırh veriyor.
Imperial Guard’ın en büyük sorunu moral. Bu noktada da commissarlar devreye giriyor doğal olarak. Ya da hava ünitesi veya zırhlı birliklere yürüyeceksiniz. Karar size, haritanıza ve haritadaki yerinize kalmış halde. Ama genel olarak IG orta ve geç oyunda durdurulamaz bir güce dönüşüyor bunun altını çizeyim.
Orklar
Orklar da imperial guard gibi istedikleri yere şehir dikebilen cinsten bir taraf. Ancak orkların en büyük dezavantajı WAAGH! ve Influence kaynaklarını kullanma biçimleri. Orklar upkeeplerini influence’dan yiyor ve bunu adam döverek arttırıyorlar. Yani sürekli olarak birilerine girmezseniz, durursanız yani, orklar zayıflıyor. Dahası WAAAGH! denilen kendilerine has kaynakları ile hasarlarına eksi veya artı alıyorlar. Bu da waaagh’ın influence upkeepinizin (toplamının değil yani) kaç katı olduğuyla hesaplanıyor ve beşlik gidiyor. +5 size %5 bonus olarak dönerken, -5 size %5 negatif hasar olarak geliyor.
Orkların Gladius’taki avantajlı olduğu noktalardan birisi gezegende varolan ork mantar alanları. Buralarda “dinlenen” orklar daha çabuk iyileşiyorlar.
Birimlerine baktığımızda ise piyadelerinin 2 zırhla başladığını görüyoruz, ama vurdukları yerde gül bitiriyorlar diyebilirim. Şahsen bu tarafla çok oynamadım o yüzden çok bir yorum yapamayacağım.
Sonuç
Ben bu oyunu beğendim. Birim çeşitliliği olsun, tarafların birbirinden farklı olması olsun kendini oynattıran bir niteliğe sahip. Şahsen civilization’un diplomasi kısmını kullanmayan birisi olarak bu kısmın eksikliğini farketmedim bile diyebilirim. Bu yakınlarda Horus Heresy’i baştan sona okuma hedefini gerçekleştirme amacı güttüğümden space marinelerim ile uzaylısıdır heretiğidir (imperial guard heretic değil de işte öyle yorumladım kendi oyunumda) kesmek bayağı uygun düştü.
Yapay zeka normalin üstündeki zorluk seviyelerinde kaynaklarına bonus alıyor ancak bu bonusu almadan da gayet güzel oynuyor onu belirteyim. Tarafları gayet canon’a uygun biçimde oynatan bir yapay zeka ile karşılaşmak güzeldi. Bu noktada can sıkan tek bir şey var yalnız: Enslaverlar. Enslaverlar bir biriminizi kontrol altına aldığında tüm teknolojileri açık halde oynuyor – yani gelecek tur adamınız, daha siz o teknolojiyi keşfetmemiş olsanız bile, kafanıza frag elbombası atabiliyor. O kadar kusur da kadı kızında da olur demek lazım.