Absolution: Öldürmenin Rahatlatıcı Etkisi

Süper kahramanlar, suçluları öldürmeli midir? Buna hakları var mıdır? Bu eyleme gerek var mıdır? Öldürürlerse eğer, bunun sonuçları ne olur? Bu sorular çizgi romanların demir çağından (80’lerden beri diyelim) bu yana soruluyor ve yazarlar kendilerince cevaplıyorlar. Bu sorular ve cevapları arada bir karşımıza geliyor. Eğer kahramanımız Superman gibi gerçek bir erdem timsali ise öldürmüyor. Punisher gibi kötü çocukların ise öldürmeye izni var, hatta popülerliklerinin önemli bir kısmını buna borçludurlar. Pek çok çizgi romanda esas tartışılan kısım öldürmenin ahlaki boyutudur. Öldürme eyleminin ne gibi sonuçları olacağı, o çizgiyi geçmenin nelere sebebiyet vereceğidir. Absolution ise öldürme noktası ve sonrasını anlattığı kadar, öncesini de anlatıyor.

Kahramanlık Travmalarla Doludur

Kahramanımız John Dusk, polis gücünün süper güçlere sahip bir üyesi olarak yıllardır görev yapmaktadır. Amirleri ve iş arkadaşları tarafından sevilen biridir. Kendisi gibi bir polis olan kız arkadaşı ile mutlu bir ilişkisi vardır. Günleri masumları korumak ve suçluları (süper güçlere sahip olsunlar ya da olmasınlar) yakalayıp adalete, daha doğrusu yasal düzene teslim etmekle geçer. Bir süper kahramandır, ama rozeti olan, devlet için çalışan, yaptığı iş için maaş alan bir süper kahraman.

Görevini yaptığı yıllar boyunca pek çok korkunç, normal bir insanın aklının kavramakta zorlanacağı, lakin gene de insan aklı tarafından üretilmiş kötülüklere şahit olmuştur. Öldürülmüş çocukların parçalarına, defalarca kez tecavüze uğramış, yatağa bağlı bir şekilde ölümü bekleyen ve belki de uman kadınlara rastlamıştır Dusk. Geceleri rahat uyuyamaz, kabuslarla uyanır haldedir.

Ve John Dusk, adalet sistemindeki kusurlarını da bilir. Kanıt eksikliğinden serbest bırakılan suçlular, cezası bitince ilk fırsatta cinayetlerini tekrar edenler… Bütün bunların karşısında kendisinin ve mahkemelerin elinin kolunun bağlı olduğunun farkındadır. Sistemin çarklarından biri olarak, sistemin işlemediği noktalara vakıftır. Kurtaramadığı, koruyamadığı her masumun yükü uykuya dalmaya çalışırken üzerine çöker.

Ve John Dusk bir gün rahat uyumaya karar verir.

Not: Bu arada karakterin yaşadığı (bir paragraflık anlatışıma göre aslında kısa olan) dönüşümü okurken, aklınıza direk Watchmen’deki Rorschach’ın sahneleri geliyor.

Kahraman ve Dünyası

Süper kahraman demişken, güçlerinden bahsetmemek olmaz. John Dusk’ın bir “aurası” var; istediği gibi şekil verebildiği, sıvılaştırabildiği, katılaştırabildiği ve sertleştirebildiği, hacmini değiştirebildiği ve güç uygulamasını sağlayan mavi renkli bir madde. Simbiyotların (Marvel’dan Venom ve Carnage) ile Green Lantern’ın güçlerine benzer olarak düşünebilirsiniz. Anlayacağınız çok “standart” bir gücü yok. John Dusk ve diğer “enhancile” denilen süper insanların güç seviyesi aşağı yukarı Spider-Man, Luke Cage ayarlarında. Yani ortalıkta koşuşturan Magneto’lar, Superman’lar, tek başına ordulara meydan okuyabilen tanrılar yok ortada.

Süper insanlar görüldüğü kadarı ile nadir ve değerli. Süper güçlerin kökenine ise hiç değinilmemiş. Bu seçimi çok mantıklı buldum, çünkü seri olabildiğince gerçekçi yazılmaya çalışılmış. Ve en “bilimsel” süper kahraman orijinleri bile aslında pek gerçekçi ve bilimsel değil.

Keza bilim-kurgu sınıfına giren teknolojileri de oldukça sınırlı tutmuşlar. Bu da gerçeklik algısını güçlendirmiş.

Hikayenin İşlenişi ve Çizimler

Absolution oldukça akıcı ve sürükleyici bir şekilde yazılmış. Kısalığını da düşününce bir oturuşta biten cinsten. John Dusk’ın yaşadığı travmayı size de hissettiriyor. Ana karakterimiz, oldukça empati yapılası bir anti-kahraman olarak yazılmış. Tabii, kısa bir hikaye olduğu için karakter gelişimini kademe kademe göremiyoruz. Yan karakterlerden bazıları ise derinlemesine işlenilmemiş olmalarına rağmen hoşuma gitti. Lakin senaryonun bazı kilit noktalarında delikler var. Hani Türk yapımı dizilerde sık rastlarız, hikayenin işlemesi için karakterlerin aptalca davranması gerekir ya, maalesef bu hatalardan var.

Çizimler ise fena değil. Aksiyon sahneleri güzel çizilmiş, duyguları verme konusunda John Dusk’ın maskesiz halindeki yüz ifadelerini çok iyi olmasa da yeterli buldum. Renklendirme ise gerçekçi ile pastel arasında bir yerlerde, göze hoş gelen bir noktada duruyor.

Künye

Unutmadan yazarımız ise Christos Gage, çizerimiz ise Roberto Viacava. Ayrıca eser Avatar Press bünyesinde yazılıyor ve yayımlanıyor. Firmayı şiddete, cinselliğe, karanlık atmosferlere ve yetişkin dile olan hoşgörüsüyle tanıyoruz, Black Summer ve Supergod serilerini örnek gösterebilirim, ki güzel serilerdir.

Son söz olarak; Absolution bir Watchmen olmasa da keyifli bir hikaye ve kendine güzel bir niş edinmiş. Okuyun derim.

Yorumlar